Suriyelilerin içerilerde işi ne?

Arap turistlerin yaz mevsiminde geldikleri vilayetlerin en başta gelenlerinden biri de Yalova’dır. Bunu, hem yirmi senedir orada ikâmet eden ağabeyimin yanına gidip- geldiğimizde, hem de iki sene kadar, bizim de orada oturduğumuzda müşahede etmiştim. Genellikle yaz mevsiminde gelip, Eylül ayının ortalarına doğru giderler.

Geçtiğimiz Ekim ayı içindeydi. Yalova’ya ağabeylerimi ziyarete gitmiştik. Beraber sahilde yürüyorduk. Tabii, yazın o kalabalığı kaybolmuş, güzün sessiz hüznüne bırakmıştı etrafı. Baktım orada birkaç Arap geçiyor. Ağabeyime dedim ki: ”Araplar daha gitmedi mi?” O da “Ne Arabı, bunlar Suriyeli” dedi. Şaşırmıştım. “Yok ya?” dedim. “Senin haberin yok herhalde. Suriyeliler buraya da geldi” dedi. “Tamam bunlar bizim din kardeşimiz, yardım edelim. Ama bunu zaten mülteci bölgelerinde yapıyoruz. Yakında inşaallah, Suriye’de savaş bitince, yerlerine, yurtlarına dönüşleri de kolay olurdu. Şimdi bunu niye böyle yaptılar anlamadım?” deyip ilave ettim. “Bak ağabey, yarın bizim ahlâksızlar bunların ahlâkını bozar, ondan sonra da, tereyağının bozulması gibi, bunların ahlâkı daha beter bozulursa, al başına belâyı. Ayıkla pirincin taşını. Birçok huzursuzluklar meydana gelir” dedim.

Sonra Bursa’ya döndüğümde baktım ki, burada da birçok Suriyeli var. Söylediğim gibi, bunlar neticede bizim din kardeşlerimiz. Millet olarak bizim âlîcenaplığımızı, her dara, zora düşene yardım ederek gösteririz ama burada bir usul, bir esas olmalı. Nitekim peş peşe gelen seyahatlerimde gördüğüm, duyduğum şeyler beni üzdü. Önce Ankara’ya bir iş için gittiğimizde, Ankara’nın dışındaki bir belde olan Yenikent’e gitmiştik. Orada Cuma namazı kılma durumumuz oldu. Camii çıkışında yardım isteyen Suriyeli iki genç kadını görünce içim “cızzz” etti. “Yazık, inşaallah bu kadınlar fitnenin eline düşmez” dedim. Daha sonraları tabii gezdiğimiz birçok yerde, özellikle camii önlerinde, artık “yardım toplama” yı da aşan bir “dilenme” lerle karşılaştık. Hatta şu yakınlarda birisi camii önünde kâğıda “ben Suriyeliyim” diye yazıp dilenirken, iki gencin konuşmasına şahid oldum. “yok ya, bunu ben tanıyorum.  Bu yerli dilencilerden, bak nasıl yolunu bulmuş. Suriyeli ayağından dileniyor” dedi.

Geçtiğimiz senenin sonlarında bir Hatay seyahatimiz olmuştu. Reyhanlı kazasına gittiğimizde, orada anlatılanlar da bizi epey üzüp, düşünceye sevk etmişti. Oradaki Suriyeliler, neredeyse Reyhanlının yerli halk nüfusuna yaklaşmış, bazı köylerde, Suriyeliler daha çok sayıya sahipmiş. Ve işitince çok üzüldüğümüz durumlar sıklıkla vukuu buluyormuş. Bazı Suriyeli genç kadınlar, kocalarının öldüğünü söyleyip, Reyhanlılı bir çok evli erkeğe; “bizi ikinci eşiniz olarak alın” diyorlarmış.

Son zamanlarda, yukarıdaki yazdığımız endişelerimizin bazı yerlerde tahakkuk ettiğini gördük. Nitekim en son olarak Ankara’da meydana gelen hadise bunun bir misalidir. Suriyelilerin oturduğu evi yakmaya kadar varan bir hadise meydana gelmiştir.Tabii bu yazıyı yazarken yaptığımız araştırmada, bir-iki enteresan şeye de rastladık. Bunlardan biri, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Yabancılar şube müdürlüğünün kaldırılarak, yerine bir kanunla başka bir birim ihdas edilerek, Suriyelilerin ikamet işlerinin daha da kolaylaştığı söyleniyor. Yani, yabancı tabiiyetli kimseleri, Türkiye’de ikamet ettirmek ile devlet politikasına iyi dikkat etmek lâzım.

İkinci hadise de, Mersin’de meydana gelmiş. Mersin’de bulunan Suriyelilere Türkçe öğretme işi başlatılmış ve bakın haberin devamına, ne yapmışlar?  “Arapça bilen emekli öğretmen İzzet Taştekin, aralarında 45 çocuğun da bulunduğu 135 Suriyeliye ders vermeye başladı. Özellikle günlük yaşam için gerekli kelimeler ve cümlelerin öğretilmesine öncelik verdiğini belirten Taştekin, ayrıca, Atatürk’ün geçmişi ve ülkeyi nasıl kurtardığını da anlatıyor. Taştekin, böylesi bir projede görev aldığı için mutluluk duyduğunu belirterek, ‘Suriye’den gelen vatandaşlar yaşam koşulları için gerekli Türkçe öğrenimi için ilgili birimlere başvurmuşlar. Ben de hem Arapça bildiğim için görev aldım. Günlük ihtiyaçlarında kendilerini ifade edebilecek kelimeler ve cümleler öğretiyoruz. Bununla birlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün geçmişini, ülkeyi düşmanlardan nasıl koruduğunu da anlatıyoruz.”

Fesubhanallah! Şuraya bakar mısınız? Ne alâkaysa, sanki M. Kemal’i öğretince, Suriyelilerin her derdi bitecek, hatta savaş bile bitecek!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*