12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz şeytan üçgeni

12 Eylül çok büyük bir fitne idi.

Öyle ki 28 Şubat ve 15 Temmuz’a kadar uzandı bu fitne.

Bu fitnenin şifreleri ise Kutlular Abinin şu sözlerinde saklı:

“12 Eylül’de Konsey adına biri benimle görüşmek istedi. 3 teklif ile geldiler.

Bana, “Mehmet Bey, biliyorsunuz bir ihtilal oldu. Bunun için bütün sivil toplum faaliyetleri yasaklandı. Ama siz bu yasaklara uymuyorsunuz. Beyazıt’ta her Cumartesi iki yüz kişiyle sohbet yapıyorsunuz. Bunlar Konsey’e rapor olarak geliyor. Konsey bu toplantılarınızı kaldırmanızı istiyor. Bunun için anlaşmaya geldik.

İkincisi: Atatürk aleyhtarlığı yapıyorsunuz. Paşalar bu konuda hassas. Bunu da yapmamanızı istiyoruz.

Üçüncüsü ise yurt dışında (yurt içinde değil) Süleymancılara ve Milli Görüşçülere karşı beraber mücadele verelim -her halde onları bizden daha tehlikeli görüyorlar.- Bunları kabul ederseniz, devlet imkânlarını emrinize tahsis edeceğiz” dedi.

Ben de,

“Birincisi: bu dersleri kaldırmayız. Biz imanî konularda ders yapıyoruz. Rahatsız oluyorsanız, bizi toplar hapishaneye atarsınız. Biz de çıktığımızda, bıraktığımız yerden devam ederiz.

İkincisi: Atatürk meselesinde yaptığımız bir şey yok. Ama sizler Atatürk’ü “Besmele” yaptınız. Bazı şeyleri tenkit ediyoruz.

Üçüncüsü ise Süleymancılara ve Milli Görüşçülere niye düşmansınız? Çünkü onlar dindardırlar. Onun için onlara muarızsınız. onların Müslümanlığından şüphemiz yok. Farklılıklarımız var; ama biz onlara düşman değiliz. Onlar bizim din kardeşlerimiz. Ayrıca kendimizi onlara karşı kullandırtmayız. Hiçbir teklifinizi kabul etmiyorum” diye cevap verdim.”

12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz şeytan üçgenini tam olarak tanımlayan satırlar bunlar.

Dikkat ediniz…

Derin devlet, “Süleymancılara ve Milli Görüşçülere karşı beraber mücadele verelim” diye bir teklif getiriyor.

Bu teklif aslında Müslümanı Müslümana kırdırma projesidir.

Kutlular Abi Nurlardan aldığı ferasetle bu tuzağa düşmüyor.

Ya diğerleri?

Yani derin devletin teklifini kabul edenler?

Daha 12 Eylülden başlayarak tam fitnenin ortasında yer aldılar.

Yeni Asya derin devletin teklifini reddedince tam ortadan bölündü.

Bir kısmı Konseyciler safında yer aldı.

Anayasaya evet dediler.

Zaten diğer cemaatler toptan evet dediler.

Sadece Yeni Asya hayır cephesinde kaldı.

28 Şubatta da yine o şeytani plan işledi.

Yeni Asya, “deprem ilahi ikazdır” diye zalimin zulmünü yüzüne haykırırken, birileri yine derin devlet cephesinde yer alıp hakka karşı direniyordu.

Ama final 15 Temmuzda oldu.

Zira 15 Temmuz tam bir “Müslümanı Müslümana kırdırma projesi” olarak tatbik edildi.

Ne yazık ki derin devlet burada da akıl almaz bir başarı elde etti.

Cemaatler üzerine bir “terör pisliği” atıldı.

Bütün dindar kesim potansiyel terörist ilan edildi.

Dindar kesimler birbirine düşürüldü.

Bir kısmı diğerini “terörist, hain ve münafık” gibi ağır itham altında bıraktı.

Diğer bir kısım da diğerlerini “firavun ve süfyan” olarak suçladı.

O buna hakaret etti, bu ona en ağır laflar etti.

Ve böylece:

Derin devletin “Süleymancılara ve Milli Görüşçülere karşı beraber mücadele verelim” fikri altında yatan “Müslümanı Müslümana kırdırma projesi” projesi bizzat dindarlar eli ile gerçekleşmiş oldu.

Elim ve bir o kadar da ibretli bir hal bu.

Ne yazık ki, hala da devam ediyor bu elim hal.

Ne zaman ve nasıl biteceği de şu gün için belli değil.

İşte tüm bunlar o melun 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz şeytan üçgeni içinde gerçekleşen fitneler.

Ne diyelim!..

Umarız, o fitneciler kendi çukurunda boğulurlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*