12 Eylül, Cemaatler ve Siyaset

12 Eylül ihtilali plan, program, hedef, amaç ve neticeleri açısından 27 Mayıs ve 12 Mart ihtilallerinden ciddi farklılıklar gösteren bir ihtilaldir. Üzerinden yaklaşık kırk yıl geçmesine rağmen 12 Eylül Anayasası’nın hala tüm ağırlığı ile yürürlükte olması, cemiyet ve toplum için düşünülen hedeflerin büyük ölçüde gerçekleşmesi, siyaset üzerindeki vesayetin bu gün bile devam etmesi meselenin ciddiyet ve önemine işaret eder.

Tarihi seyir içerisinde dönüp bir geriye bakarsak 12 Eylül darbesinin üç önemli hedefi olduğunu görürüz:

1-Kemalizm ideolojisini yeni düzen ve tertip içinde topluma sunmak.

2-Dini cemaatlerin toplum içindeki tesirini kırmak.

3-Siyaset kurumunu yeniden tanzim ederek Demokrat Misyonu tamamen tarih sahnesinden silmek.

Bu üç temel hedefi biraz açarsak:

Bütün ihtilallerin en birinci hedefi “Kemalizmin tekrar ihyası” olmuştur. Ancak gerek 27 Mayıs, gerekse 12 Mart döneminde topluma sunulan Kemalizm cumhuriyet sonrası Kemalizm türüdür. Yani Mustafa Kemal’in cumhuriyet sonrası hal ve davranışları daha çok dikkate alınmıştır. 12 Eylül döneminde ise daha çok Kurtuluş Savaşı dönemi dikkate alınmıştır. Yani fötr şapkalı bir Mustafa kemal yerine, kalpaklı bir Mustafa Kemal modeli topluma sunulmuştur. Balıkesir’de hutbe okuyan, Millet Meclisini dualarla açan bir görüntü ortaya konmuştur. Bunun da temel maksadı dindar kesimlerin desteğini almaktı. Uygulamada hiçbir şey değişmediği halde, bilhassa cemaatler arasına fitne sokmak için 12 Eylül Anayasasına din dersi mecburiyeti konması da aynı planın bir parçası olmuştur.

12 Eylülün ikinci hedefi ise “Dini cemaatlerin toplum içindeki tesirini kırmaktır.”

Bunun için de iki yol takip edilmiştir:

1-Dindar cemaatleri Kemalizm ile barıştırmak.

2-Dindar cemaatlere maddi imkanlar temin edilerek onları içtimai ve iktisadi hayatın içine çekip, onlar üzerindeki kontrolü sağlamlaştırmaktır.

Ne yazık ki bu noktada da kısmi başarı elde edilmiştir. Cemaatlere bu durum bizzat teklif edilmiş, bir çokları tarafından bu durum kabul edilerek, özellikle ANAP hükumeti sonrası birçok cemaat büyük maddi imkana kavuşturulmuştur. Neticede, holdingler ve bir takım büyük ticari kurumlarla sistemin içine dahil edilen cemaatlerin hem manevi tesirleri kırıldı, hem de derin güçler tarafından kontrolü kolaylaştı.

12 Eylül sonrası uygulamaya konulan üçüncü mühim hedef ise Demokrat kitleyi bir daha dirilmeyecek surette tarihin mezarlığına gömmekti. Bu noktada öncelikle Demokrat siyasetin liderlerine yasaklar kondu. Bu yasak Anayasa ile pekiştirildi. Ardından Turgut Özal gibi bir insan devreye sokuldu. ANAP gibi bir siyasi yapı ile Demokratlar kendi içinden vuruldu. Planın diğer parçasında cemaat desteği de temin edilerek 12 Eylül mantığının başarısı için profesyonelce taktiklerle ANAP iktidar yapıldı. Ancak 1987 yılında siyasi yasakların kalkması ile durum farklı bir noktaya geldi. 1991 yılında Demokrat misyon kısmen de olsa tekrar iktidar oldu. Demirel’in cumhurbaşkanı olması nedeni ile tekrar bir dağılma sürecine giren Demokratlar 2002 seçimlerinde baraj altında kaldılar. Bu tarihten sonra ANAP benzeri siyaset yapan AKP ile birlikte siyasi dengeler yine bozuldu. Bu gün siyasi sahadaki tüm sancı ve sıkıntılarda Demokrat kitlenin dağılması ve dağıtılması büyük paya sahiptir.

Yüz yıllık bir demokrasi tecrübesi içinde iktidar partisinin yaklaşık yedi yaşında olması ve bu partinin de yine bu günlerde bir dağılma süreci içine girmesi siyasi yapımızdaki çarpıklığı daha net gösteriyor.

Bu gün gelinen noktada çözüm nedir?

İki mühim çözüm kapısı gözüküyor:

Birincisi:Bazı cemaatlerin asli vazifelerine dönmesi ve bazı yanlış desteklerden (Kemalizm tarafgirliği gibi) vazgeçmesi. 26. Mektub’un Dokuzuncu Meselesinde izah edilen mesele konuyu net olarak açıklıyor.

İkincisi ise:Demokrat misyonun tekrar toparlanarak ülke siyasetine el koyması.

Ümidimiz ve beklentimiz bu yönde.

Benzer konuda makaleler:

6 Yorum

  1. Kalemine sağlık. Ümit ve beklentiniz bizimde ümit ve beklentimizdir..İnşallah.

  2. Hayretler icersinde kaliyorum, yahu be Arkadas bu kadar mi bilgiden yoksun yazi yazilir?????
    Demokrasi ne dir ne degildir, sadece Demirel ve Cindorukla mi özdeslesir???

    Demokrasi bir ilke degilmidir, herkes Demokrat olamaz mi?
    Illaki sizin pek kiymetli 28 Subatin bas Aktörü Ergenekoncu Beyefendiniz Demirel den icazet mi almali???

    Yazik cok yazik.
    Benim oglan bile senden daha tutarli yazardi

  3. Hayret Bu kadarmı At gözlüğü İle bakıyorsun siyasete murat ademoglu.

    Bir kere sen demekrot olsaydın demirel ve cindoruğa takılı kalmazdın ademoglu.

    Şahıslara takılı kalma.

    Sana desem akpnin Başına cindoruk gelse sen yine akp oy verirmisin ? tabi vermezsin çünkü sen aklında demokrasiyi tek şahıs olarak görüyorsun.

    ama bana desen dp,nin başına herhangi birisi gelse ben yine dpye veririm çünkü benim demokrat anlayışim sadece bir partiyi tek kişi olarak görmüyorum.

    Partinin misyonu neyse kurultaylar ve baştaki ortak karar alıp onu uygularlar.

    örnek chp mhp bunların başına kim geldiyse partinin çizgisine uymak zorunda kalıyorlar.

    Ama akp,nin en üstteki ne derse o…

    Gel benim yeğenim sana demokrasiyi ögretsin yaşı ufak….

    at gözlügünü çıkarda öyle bak siyeset alemine…

  4. Yazıyı ve yorumları dikkatlice okudum. Yazı 1980 sonrası ve demokratların şablonunu çıkartmış. yazara önemli konulara parmak basmış. Ama yorumculardan bazılarında hala demirel takıntısı olduğundan farklı bakıyorlar konuya.

  5. Allah Allah ilgniçtirki bu değerli yazıları dönüp dönüp okuyorum. Bu yönleri görmek herkese nasip omaz. Allah yolunuzu açık etsin. Ali Kan

Murat Admoglu için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*