16. Benedikt

Tarihe demokratik seçimle gelip, yine demokrasinin faziletini ilân ederek isteğiyle Papalık makamından çekilen ilk Papa olarak tarihe geçti. Avrupa’ya Avrupa’lılara ve demokrasiyi ayak oyunları ve desiselerle yaralayan ikinci Avrupa’ya tam mânâsıyla bir insanlık dersi verdi.

Vatikan’ın tekzib ettiği bir sürü yalan yanlış haberleri yayan medyayı da susturacak “suskunlukla” hareket eden Ratzinger, ilim adamlığı ile din adamlığının izzetlerini birleştirdi. Kardinaller konferansında te’kit ettiği gibi Ratzinger, Papalık makamına isteğiyle geçmedi. Katolik âleminin içinde bulunduğu durum, dünya barış lokomotifi sayılabilecek AB’ye yapılan saldırılar ve bilhassa Adorno’nun yoldaşları olan dinsiz Frankfurt okulunun ilim ve felsefe adına semavî dinlere saldırışını sebep gösteren Kardinaller Konferansı çok yönlü ve ittifak halindeki taarruzlara, ancak Ratzinger’in başında bulunacağı bir şahs-ı manevînin karşı koyabileceğine karar vermişler.

Hem Avrupa ve hem de İslâm âlemi Ratzinger ile 16. Benedikt arasındaki farkı gayet net gördüler ve kısmen de yaşadılar. Ortodoks ilim adamı arkadaşının kendisini motive ettiği Konstantinopolis hadisesi ile yine onun Türkiye’nin AB’ye girişine karşı duruş pozisyonları ilk başta Müslümanları fevkalâde üzmüştü. Ratzinger Roma’ya gittikten sonra, kısa bir süre içinde yanlışlarını tashihe yöneldi. Peygamberimiz (asm) ve İslâmiyet’le alâkalı düşüncelerinden dolayı özür dilerken, İstanbul’a gelip Sultanahmet’te bütün İslâm âlemine verdiği mesajla da “Türkiye’nin AB üyeliği” karşıtlığından vazgeçerek de yanlışını tashih imkânı bulmuştu.

Vatikan’ın demokraside aldığı mesafeyi bazıları görmemezlikten gelebilirler. Papa 16. Benedikt’in Roma öncesi ile sonrasını karşılaştıranlar onun demokrasiye dayanan şahs-ı manevî ile daha önceki hatalı fikirlerinden vazgeçtiğini anlayacaklardır. Kendisinden sonra gelecek Kardinal de 16. Benedikt’in yaptığını yapmak zorunda kalmayacak mı? Kişisel düşünce, kanaat ve hareketlerini Vatikan’a toplanan ruhanîler meclisine teslim etmek zorunda kalacak, gelecek Papa…16. Benedikt’in “dünya Katolikler günleri” çerçevesinde Avustralya’da, Köln’de, Güney Amerika ve İspanya’da yaptığı konuşmaların incelenmesinde fayda mülâhaza ediyoruz: Temel insanî ahlâk, Allah’a iman, barış, aile, israf ve teknolojinin yanlış kullanımı gibi mevzularda yaptığı konuşmalara Müslüman ilim adamlarının katılmamaları mümkün değildi.

16. Benedikt’in selefi Jean Paul’den çok farklı bir misyon yüklendiğini meseleye dışarıdan bakanlar fark edemeyebilirler. Deccaliyet’in kısmen Rusya’dan zuhurundan dolayı Paul, “demir perde”nin parçalanmasında bedel öderken, 16. Benedikt, Avrupa ve Amerika’da hem sivil topluma, hem de devletlerin bünyelerine sızmış devrimci dinsizlerle mücadele etmek zorunda kaldı. Bilhassa Turuncucuların Masonlarla birlikte Katolik kilisesine ittifak içinde gerçekleştirdikleri saldırılar çok dehşetliydi. Kilisenin belki de bir asırlık faturalarını ödemek zorunda bırakıldı. Ayrıca Avrupa’nın merkezinde fikren organize olmuş semavi dinler düşmanı “Frankfurt Okulu’nun” itikadî saldırılarına ikinci Avrupa’nın sekülarizmi veya laisizmi dine dönüştürme teşebbüslerine Papa’nın verdiği mücadeleyi yakından takip etmemiş olanlar fark edemediler.

Ratzinger’in Papalık makamından feragati, AB’deki demokrasinin çıtasını da göstermez mi? Demokrasilerde ferdin kendisini aşması meselesi… Temsil ettiği vazifede, vekili olduğu insanların şahs-ı manevîlerinde ve insaniyetin icabı olan görev şuurunda erime meselesi… Ölene kadar kendini koltuklara bağlama ve oradan ayrılmamak için demokrasiyi de maymuna çevirme maskaralığına düşmüyor 1. Avrupalılar… Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulf, Savunma Bakanı Gutenberg ve daha birçok seçilmiş temsilciler gibi… Papa, bu çekilişliyle bulunduğu makamı anlaşılmaz “olağanüstülükten”, herkesin anlayabileceği “seçilmişlik” makamına yükseltti. Şu noktayı da mutlaka kaydetmek gerekiyor. Joseph Ratzinger, Allah’ı inkâr, ebedî hayata inanmayan ve medeniyetin imkânlarıyla Nemrutlaşıp Firavunlaşan ikinci Avrupa’ya acziyet, fakr ve zaaf dersi de verdi. “Ben zayıf, fanî ve sıradan bir yolcu olmaktan öte bir şey değilim” deyişi, şu isyankâr medeniyetin çocuklarına verilecek en güzel dersti.

Bize göre, 16. Benedikt bu hareketiyle İslâmiyetteki “hilâfet” mekanizmasının az da olsa anlaşılmasına kapı açmış oldu. İslâmiyet’in Asr-ı Saadette tatbik ettiği hilâfete, Müslümanlar insaniyetin ve İslâmiyet’in belli basamakları aştıktan sonra tekrar ulaşabileceklerine olan ümidimizi bu vesile ile tazelemiş olduk. Altı, oldukça boş kalan şu satırlar inşallah Müslümanlardaki hilâfetin yeni tarz ve şekline bir mukaddeme olurlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*