28 Şubat ukdesi

0145

28 Şubat “postmodern darbe”sinin 15. yıldönümünde en çok tartışılanların başında “28 Şubat’ın mağdurları”nın kimler olduğu geliyor.

Şu garâbete bakınız ki, 28 Şubat postmodern darbesinin işbirlikçileri “mağdur” ve “demokrat”, mağdurları “işbirlikçi” olarak lanse ediliyor.

28 Şubat’ı destekleyenler; karargâha çağrılan iş adamları, bürokratlar, rektörler, yargıçlar, generallerin verdiği “irtica brifingleri”ni dakikalarca ayakta alkışlayanlar, 28 Şubatçılara medhiyeler dizen medya, gazeteciler ve yazarlar, bugün “sütten çıkmış ak kaşık” edâsıyla, 28 Şubat’ı “sorguluyorlar! ” Darbe ve ara dönem şakşakçıları, “darbe karşıtı” olarak tanıtılıyor!

“Uyduruk kasetler”le, sonradan bizzat “kiralandıkları”nı ve kullanıldıklarını itiraf eden “sahte şeyhler”le, “Kalkancı” ve “Fadime” kasetleriyle ortalığı velveleye verip “irtica tehlikesi” vehmini tahrik edenler, darbecilere maşa ve âlet olanlar, “suret-i hak”tan görünüyor, sanki “28 Şubat’la mücâdele etmişler” gibi hava basılıyor.

Dün dönemin Başbakanına “istifa” çağrısında bulunanlar, 28 Şubat egemenlerine yanaşmaya ve yaranmaya çalışanlar, darbecilere övgüler yağdıranlar, Sincan’da tankların sokaklarda “demokrasiye balans ayarı vermesini”, 28 Şubat’ın siyasî aktörü hükümetin kurulmasını dokuz sütuna “Hayırlı olsun!” ve  “Bu kez işi silâhsız kuvvetler halletti” manşetleriyle istikbâl edenler, bugün “demokrasi havarisi” kesilmekteler!

ASIL MAĞDURLAR SUÇLANMAKTA!

“İrtica tehdidi ve tehlikesi” gerekçesiyle millet irâdesinin temsilcisi Meclis’e ve hükûmete siyasî suikast ve komplo kurup, tanklarla sokaklarda “demokrasiye balans ayarı” veren, yüzbinlerce vatandaşı haksızlığa uğratan “28 Şubatçılar” âdeta unutulmakta; dahası asıl mağdurlar sigaya çekilmekte, medyada insafsız ve yargısız infazlar yapılmakta.

Yüzbinlerce vatandaşı “irticacı” diye fişleyen, evinde “heykel” ve “biblo” bulundurmayıp eşi başörtülü ya da namaz kılan devlet memurlarını, odasında ilâhî dinleyen yargıçları “irticaî karakter taşıyor” diye jurnalleyen 28 Şubat uygulamalarına arka çıkanlar, bugün dönüp “28 Şubat karşıtı” maskesini takınıp, asıl 28 Şubat mağdurlarını suçlamaktalar!

Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen ne yazık ki hâlâ doğru ve âdil bir değerlendirme yapılmamakta; neredeyse darbeciler ve işbirlikçileri “mağdur ve mâsum”, asıl darbeye mâruz kalanlar “darbeci” gösterilmekte.

Neticede 28 Şubat’a nasıl adım adım gidildiği gerçeği çarpıtılmakta. Gerçekler tersyüz edilmekte. Âdeta 28 Şubat’a dâvetiye çıkaran yanlışların bahane edilmesi göz ardı edilmekte.

“TAHRİK EDİCİ HATALAR DİZİSİ”

28 Şubat döneminin Adâlet Bakanı Şevket Kazan’ın, “Refah Gerçeği” isimli eserinin son cildinde kaydettiği ve çıktığı televizyonlarda tekrarladığı, Refahyol’a karşı yürütülen organize muhalefete ve tahriklere dair değerlendirmeleri, 28 Şubat gerçeğini su yüzüne çıkarıyor.

Meselâ, Kazan’ın “Seçimi kazanmıştık, birtakım fakslar geliyordu: ‘Kanımız aksa da iktidarı vermeyeceğiz!’ Hoca da bu tehditleri kast ederek o konuşmayı yaptı. Konuşmasında bu fakslardan bahsetmemesi bir eksiklikti. Ben de Grup Başkanvekili olarak bu ifadelerin o fakslarla ilgili olduğunu hemen açıklamalıydım. O zaman seçimlerden muzaffer çıkmasının havası da vardı…Hata yaptık!..” ifâdesi bunlardan biri…

Keza “kullanılmaya müsait beyânlarda bulunduk” itirafıyla müdahaleye malzeme edilen, Şükrü Karatepe’ nin “10 Kasım törenlerine içim kan ağlayarak katıldım” türü demeçlerini, H. Hüseyin Ceylan’ın, Şevki Yılmaz’ın konuşmalarını, H. İbrahim Çelik’in, “Kan dökülecek, fıstık gibi olacak” sözlerini, “birtakım endişelere yol açan” ve “Refah’ı vurmak için pusuya yatanlara aradıklarından fazlasını veren tahrik edici hatalar dizisi”ni ikrarı dikkate değer.

Zira bu ikrarlar, hâlâ millet nezdinde bilinmeyenleri ve “28 Şubat ukdesi”ni çözmesi açısından oldukça önemli.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*