3. inkâr yasası ve barış

İnkâr etmek mi, ikrar etmek mi? Birbirine karıştı doğrularla yalanlar…

Tarihî hadiseleri konuşmak mı doğruydu, yoksa galiplerin istediği gibi hüküm vererek o dönemi konuşmamak üzere mühürlemek mi? Mührün üzerinde büyük harflerle YASAK yazmak mı? Konuşmayı, fikri, ifadeyi ve hatta bazen hal dilini suç sayan kanunların diktatörlerin elinde mazlûmlara karşı nasıl kırbaca dönüştüğünü merak edenler, dönüp azıcık tarihe baksınlar… Babil, Çin, Mısır, Eski Roma ve Babil krallarının kanunla düşüncenin yanı sıra daha neleri men ettiklerini öğrenenler, “inkâr kanunlarının” mantığını daha rahat anlayacaklardır.

Sarkozy karakterinin gereğini yaparak misyonunu iyi oynadı. Selânikli çocuğun hayatı fırıldaklar üzerine kurulu olduğu halde, bizimkiler onu emin görmek istemişlerdi. Avrupa’nın tam göbeğinde, bir “vahşet ve bedeviyet” kanununu Fransa’nın Meclisinden nasıl geçirdiğine, Parisli senatörler de şaşkın. İnsan suretine girmiş şeytanların bile zor başarabilecekleri bir fitne… Ne Fransıza, ne Ermeniye getirisi olmayacak bir nifak yumağı… Demokrasilerine sahip çıkmayan Fransızlar, çözmek için uğraşadursunlar…

İnkâr kanunları, tarihi yalnızca yalan, mugalâta ve hurafelere mahkûm etmez. Yasaları hazırlayanların varmak istedikleri hedefler hal ve istikbaldedir. Bunlar genellikle haksız kazançlar, sosyal ve politik kaoslar, mütegallibenin cinayet ve zulümleriyle birlikte mevcut demokrasilerin içlerini boşaltarak sistemleri çökertmektir. İnkâr yasası olmadığı takdirde; diyaloglar, aracılar, konferanslar ve karşılıklı araştırmalarla sıkıntılar aşılabildiği gibi, belli değerler etrafında birleşerek anlaşmazlıklar giderilebilecek. İnkâr yasaları, önyargısızca ve muhabbetle haklıyı arama yolunu kapattıklarından dolayı, hem iç barışı, hem de umumî barışı sekteye uğratır.

TARİHİ VE ZAMANIMIZI SUSTURAN YASALAR

Zamanımızın medenî Avrupa’sını ve hakperest araştırmacılarını susturan “antisemitizm” kanunu geçen yüzyılın ilk ve en önemli yasasıydı. II. Dünya Savaşından sonra, savaşın galiplerince işgal edilen Almanya’nın Nürnberg şehrindeki mahkemeden çıkan bu kanun 1948’de BM’de de tasdik edilecekti. Kuzey Avrupa’da toplanan Yahudilerin I. ve II. Dünya Savaşları öncesinde ekonomi ve politikada oynadıkları büyük rolün akabinde meydana gelmiş zulümlerin peşi sıra bu karar alınacaktı. Aslında belki de yüze yakın katliâmı gerçekleştirmiş tarihî kıt’anın bütün günahları sanki yalnızca bir millete yüklenmiş gibiydi.

Dış görünüşte amacı Yahudileri korumak ve Holokost’u inkâr edenleri cezalandırmak gibi görünse de, bu inkâr yasası, hakikatte Prens Bismark ile başlayan süreçte zamanımıza kadar uzanan tarihin üzerine örtülmüş siyah bir şaldır. Yahudilikten Hıristiyanlığa giren Frankistlerin durumu, Birinci Dünya Savaşında Almanya’yı mağlûp eden tablonun analizi, Almanya’daki ekonomik ve politik krizler, Bolşeviklerin Doğu Avrupa ve Rusya’daki Hıristiyan ve Müslümanlara yaptığı zulümler, insanî değerlerin Bolşeviklerce rafa kaldırılışı ve ilim adına üniversitelerde icra edilen dinsizlik faaliyetleri gibi dönemin önemli hadiseleri bu siyah örtüyle insanlıktan kaçırıldı ve bu sahadaki fikir hürriyetine inkâr yasası müsaade etmiyor. İkinci Dünya Savaşının galipleri ve bilhassa İngiltere ve Amerika’daki lobilerin istekleri doğrultusunda, Avrupa’da bir resmî ideoloji hükmediyor. Bizim tarihimizde insana ırkından ve dininden dolayı nefrete rastlanmaz. İslâmiyet hukukta din ve ırk farklılığını yok saymış. Tarihimiz yüzlerce şeref levhasıyla dolu. Yalnızca Yahudilere değil, bütün insanlara nefreti ve adaletsizliği esas alsaydı bu yasa, binlerce tarihçi Avrupa’nın zifirî karanlık dehlizlerinin aydınlanması için sıraya girmezlerdi.

Şu hususu da ifade etmek zorundayız. Günümüz Avrupa’sında ve bilhassa Almanya’sında teşkilâtlandırılarak yabancıların üzerine salınan Nazi denilen grupların da inkâr yasasını koruyanlarca idare ve finanse edildiklerini iddia edenlerin sayısı her gün artıyor. Türkiye derin devletinin veya Atatürkçülerin PKK’yı kurdurup finanse ettikleri gibi…

ATATÜRK’Ü KORUMA KANUNU

Bediüzzaman’ın 28 sene zindan ve menfalarla “müsbet hareket” çerçevesinde inşa ettiği demokrasi köprüsü o günün millet karşıtlarını paniğe sevk etmişti. 1900’lerin başından 1946’ya kadarki dönemde Selânikli dönmelerin, masonların, bir kısım İttihatçıların ve tek partinin işledikleri cinayetleri, yaptıkları yolsuzlukları ve zulümleri demokrasi ortaya çıkaracak diye Atatürkçülerin ödü kopuyordu. Yine fitne ile Ticanî tarikatı adı altında bazı insanları alet ederek, “M. Kemal’i sevmek millî ibadettir” diyen bir cumhurbaşkanının yardımıyla, demokrasiye geçişin birinci sene-i devriyesinde Sarkozy’nin yoldaşları 1951’de bir inkâr yasası çıkarmışlardı. İsmi koruma kanunu olan bu yasa, Fransa Meclisinin başına belâ olmuş “Ermeni tehciri kanununu” araştırmayı da yasaklıyordu.

Meclis Başkanı Talât’ın Selânikli hareket ordusunu İstanbul’a dâvet etmesini, Sultan II. Abdülhamid’in Selânik’te Karls Alattini Köşküne hapsediliş sebebini, tehcir kanununun mimarları olan Talât Paşa ile yardımcısı konumundaki Şükrü Kaya’nın mahiyetlerini, Enver Paşanın tehcire karşı durma gayretini ve bu tehcir ile iki asırdır Avrupa mekteplerinde yetişen Ermeni sanatkârlarından devlet-i âliyeyi mahrum etme çabalarının arka planını millet bu kanun çerçevesinde öğrenemeyecekti. Yüz yılı geçen bir zaman dilimindeki hakikatlerin üstünü örtenler, kendilerince milletimizin, İslâmiyetin ve insaniyetin önüne set olmaya çalışıyorlardı.

SARKOZY BAŞARAMAYACAK

Kanaatimizce Nikolas’ın inkâr yasasıyla ilgili teşebbüsleri, maksadının aksiyle neticelenecek ve demokrasinin önünü açacaktır. Yahudilerin yaptığı bir yanlışı dillendirmenin suç sayıldığı bir Avrupa’nın demokrasisi elbette gelişmez. Rothschild ile Murdoch’ın barış ve istikrar projesi AB’yi çökertme gayretlerine Merkozy’lerin yardımları da bu ortamda gündeme gelemez. Tarihî yargılamanın bugüne kadar kimseye faydası olmamış. Zira maznunların hemen hepsi “mahkeme-i kübraya” intikal etmişler. Sarkozy’nin girişimiyle bugünümüzü zehirleyen, dünya barışını torpilleyen ve demokrasileri tahrip eden inkâr yasalarının geçersizlikleri ortaya çıkacak. Hukukî dayanaklardan mahrum ve mantıktan nasipsiz bu tarihî mugalâtalardan insanlık kurtulacak.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*