51 senelik yol arkadaşım, akranım…

Seneler ne çabuk geçmiş… daha dün gibiyken, bugün yarım asırı devirip, 51. seneye başlamış. Evet, Yeni Asya’dan bahsettiğimizi anlamışsınızdır. O benim, hem akranım, hem de yol arkadaşım.
Akranım; aynı senede (1970) Nur dâvâsına intisab etmişim. O sene, Yeni Asya, Nur dâvâsının naşiri olarak, matbuat sahasına çıkmış, biz de şükür, Nurlarla müşerref olmuşuz. Yani akranlığımız oradan geliyor. O zaman tabiî, 17 yaş içinde bir gençtik.

Yol arkadaşım; Risale-i Nurlar’ın matbuattaki lisanı olan Yeni Asya, o eserlerden aldığı muvazenelerle, biiznillah, hiç yolunu şaşırmamış, bize de yolumuzu şaşırtmamış. Hep istikamet üzerine, hep sağlam çizgide… ve Zübeyir Abinin şu güzel sözleri ile:

“Bu gazete bizim için adeta günlük bir lâhika mektubudur. Sadece Risale-i Nur’un imanî meselelerini okumamız, ittihadımızı yeteri kadar temin etmez. Üstadın hayat-ı içtimaîye ve hayat-ı siyasiye noktasındaki meselelerinde ittifak etmedikçe ve onları Üstada göre anlamadıkça, ittihadımız ve ittifakımız tam olmaz. Dolayısıyla bunu da sağlayacak olan gazetedir” yoluna devam etmiştir, edecektir bîiznillah…

Bu sözler ışığında, şöyle bir maziye bakın, hakikatten de, Yeni Asya Nur Cemaati; çizgisini, istikametini hiç bozmamıştır. Maalesef, eskiden Yeni Asya içinde bulunup, sonradan savrulan arkadaşlarımız, istikameti bir türlü bulamamış, hep, sağa-sola dağılmışlardır.

Yeni Asya’dan ayrılan o arkadaşlarımız, siyâsî mes’elede, ne bileyim, kaç tane parti değiştirdikleri gibi, içtimâî bir çok hadisede de, istikameti bulamamış, yalpalamışlardır. Dün, “HAYDAR’a”, “ HAYDAR AĞA” diye medhiye düzerken, bugün, kapıldıkları rüzgârın tesiriyle, “HAYDO” demeye başlamışlardır. Ama Yeni Asya herkese, kameti- kıymetince değer vermiştir. “HAYDAR” onun nazarında değişmemiş, hep “HAYDAR” kalmıştır. Buna mümasil, daha bir çok şey var tabiî… Yeni Asya, matbuat dünyasına adım attığında, basın dünyası bayağı şaşırmıştı. Şimdiye kadar, hiç görüp, şahid olmadıkları bir gazeteyle karşılaşmışlardı. Yeni Asya’nın yayın hayatına devam edemeyeceğini ileri sürenler, bilmiyorlardıki, dâvâsı uğruna, kendi yağıyla kavrulmayı tercih eden bu muazzam cemaat, ceketini satar, yine dâvâsının sesini kestirmezdi…

Ta ki… sesini kesmek isteyen, kısmak isteyen, boğmak isteyen; harici ve dahili nâdanlar ve muarızların şen’i fiillerine kadar…milletin silâhını, millete çeviren, alçak ihtilâlcilerin zorbalıklarına karşı çıkan, Hakkın ve Hakikatin Gür Sesi’ni haykıran tek gazete olan Yeni Asya’yı, aylarca kapattılar.

Yılmadı, yılmayız. Allah’ın izniyle yıldıramazlar. Hak dâvâsında, hakikat yolunda, durmadan yoluna devam ediyor, edecektir inşâallah…

Haricî düşmanları anladık da… bu dahilî, daha doğrusu, dahilden harice uruç eden, silik bir şahsiyetken, Yeni Asya tarafından, Yeni Asya sayesinde adam olanların, balta saplarının düşmanlığını anlamıyoruz. Kardeşim, madem Yeni Asya treninden atladınız, daha niye dönüp, arkanıza bakıyorsunuz. Hani tabiri caizse, boşanan karı-kocanın, arkasından konuştuğu gibi… ayrılıp gitmişsin, daha niye arkasından konuşuyor, muarızlık yapıyorsunuz? O size bir şey diyor mu, karışıyor mu?

Aslında, yarım asırdır bir ve beraber olduğumuz, 6. sene-i devriyesinde, ilk yazısını yazdığımız; Hakikatin Gür Sesi Yeni Asya Gazetemizin şiarları;  “Asyanın bahtının miftahı; meşveret ve şûrâdır.” “ Yeni Asya yazıyorsa doğrudur” olmuştur.

Öyle bir doğru ki, basındaki tekziplere bir girin bakın, Yeni Asya, her zaman en altlardadır.

Daha önceki sene-i devriyelerinde yazdığımız için, bu yazıda, geçmişte beraber yaşadığımız hatıraları anlatmadığımız, şanlı Yeni Asya’nın, 51.  sene-i devriyesi hayırlı olsun.

Nice hizmet dolu senelerde, Allah yâr ve yardımcın olsun…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*