AB Türkiye´den ne istiyor?

Patronlarının menfaatini ülke ve millet menfaatlerinin üstünde tutan “kartel medyasının” AB’ye sun’î çıkışını elbette yadırgamadık. AB ülkelerindeki insanların yaşayışını, değerlerini ve istikbale yönelik projelerini—doğru bilgilendirmeye söz verdiği—toplumdan çok iyi bildiği halde, “müzakere tarihi”yle ilgili saptırmaları ile, patronlarının ciddî mânâda AB karşıtı olduğunu da bilvesile teyid etmiş oldu.

Avrupa Birliği neden bize belli bir tarih vermiyor? Bizden ne istiyorlar? Millî bütünlüğümüzü bozmamızı mı; bin yıllık dinî ve millî değerlerimizden vazgeçmemizi mi; ülkemizin tüm menfaatlerini peşkeş çekerek yurdumuzu “açık pazar” yapmamızı mı; ikinci Avrupa’nın rezil sefahetini “aziz vatanımızda” umumîleştirmemizi mi; veya bin seneden beri İslâmın bayraktarlığını yapan bir milletin yurdunu “İslâmî şeairden” arındırmayı mı istiyorlar? Hayır. Hayır. Tam tersine..

İsterseniz birkaç isteklerini sıralayalım…

1- “İnsanın onuru dokunulmazdır” kaidesiyle temel insanî hak, hürriyet ve değerlere saygı gösterilmesini istiyorlar. İnsana hayvan muamelesi yapılmasın diyorlar. AİHM’deki yüzlerce dâvâyı örnek gösteriyorlar. Hiçbir insan inançlarını yaşamaktan, anadilini konuşmaktan, toplumu teröre kışkırtmadıktan sonra kendisini ifadeden men edilmemeli diyorlar.

2- Türkiye’de kanun hakimiyetini, hukukun üstünlüğünü ve kuvvetin kanunda olmasını istiyorlar. Kanunların sarih ve anlaşılır olmasını, vatandaşına “tuzak” biçiminde yapılmış 82 anayasası ve ona endeksli yasalardaki gayri medenî hükümlerin çıkarılmasını istiyorlar.

3- Avrupa vurgunun devlete değil, insana yapıldığını belirtiyor. Devletin “insan” için var olduğunu söylüyor. 1930-40 yıllarının faşist Avrupa’sındaki “kutsal devlet” tabiri en çok nefret edilen sözcüklerin hanesine geçmiş. Devlette üstün yasa, üstün ilke, üstün şahıs ve dokunulmaz kurumların olamayacağını söylüyor AB  ve yargı önünde şah ile gedanın eşit olması gereği üzerinde duruyor.

4- Amerika-İngiltere ekseninde, dünyayı menfaatleri uğruna ateşe verenlere karşı AB ülkeleri ittifak ediyor. Türkiye’nin bu husustaki yerinin İsrail-Londra ve New York şeytan üçgeni olmadığını bazan açık, bazan da kapalı olarak hariciyecilerimize bildiriyorlar.

5- Türkiye’de laiklik prensibinin yanlış uygulandığını, devletin dinden, dinî teşkilât ve cemaatlerin çalışmalarından uzak durmasını, Diyanet teşkilâtının bir devlet kurumu olmaktan çıkarılmasını istiyorlar. Olsa olsa devletin teknik anlamda dine yardımcı olabileceğini belirtiyorlar.

6- Hak, hürriyetler ve demokrasi noktasında Türkiye’nin İslâm âlemine örnek olabilecek istikamette olduğunu, şayet bu fırsatı değerlendirirse dünya barışına ve semavî dinlerin ittifakına büyük katkılar sağlayabileceğini dile getiriyorlar. Çatışmayla kan ve gözyaşından servet edinmek isteyen fesat şebekesinden Türkiye’nin uzak kalmasını istiyorlar.

7- Avrupa Birliği, ambarından beslenip dinozorlara yumurta verecek bir Türkiye’yi istemiyor. Kâh dini, kâh milliyetçiliği ve bazan da Kemalizmi siyasete alet eden istismarcılara ses çıkarmazken sade vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini yaşamasını engelleyen zihniyetin uygulamalarına dikkat çekiyor.

Netice olarak AB temsilcileri Türkiye idare ve siyasetinden, halkına adaletli davranmasını, hukukun üstünlüğe riayeti, din ve vicdan hürriyetine uygun hareketi, vatandaşın fukaralık ve sefaletten kurtulmasını, üniversiteleri hür birer irfan yuvası olmaktan çıkaran örümcek zihniyetin bitmesini, çevre hassasiyetine riayeti, ülkemizin tarihî misyonuyla dünya barışına katkıda bulunmasını istiyorlar…

AB bunları istemekte haklı değil mi? Böyle yapmayıp da keyfîlik, sorumsuzluk ve haksızlıklara “Buyrun” mu desin?

Siz olsanız ne yaparsınız?…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*