AB yolları dikenli, taşlı ve bazan da mayınlı

Sizce kargaşa AB’ye yaklaştığımızdan mı çıkıyor? Gerilimi arttırıp kargaşayı çıkaranların korkusu hakikaten AB mi? Kargaşa yalnızca içerden mi? Avrupa merkezlerinin bu kargaşaya katkıları ne kadar? New Yorklu “serbest ticaretçilerin” AB karşıtlarına desteği hangi oranda? Gördüğünüz gibi Türkiye’nin AB yolculuğu çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmüş.

Beklediğimiz gibi bu cephede başı çeken yine “hanedan” oldu. İpleri bin dokuz yüzlü yılların başında yavaş yavaş ele geçiren ve genç Cumhuriyetle birlikte İstanbul ve Ankara’daki pozisyonlarını kuvvetlendiren hanedan mensupları… Devletin felsefesini bunlar belirler… Türkiye’nin kapitali bunlardan sorulur. Kemalizm, ulusçuluk ve Türkçülük pankartları altında yürüyen bu beylerin korkusu AB’den ziyade ülke idaresini kaybetme endişesidir.

Bunca Avrupalı ve Amerikalı müttefiklerin kuvvetli desteklerine rağmen son zamanlarda sarsıntı geçiren hanedan mücadelede her türlü vasıtayı meşru görmeye başladı. Şu AB serüveni yerine, Türkiye kendi içerisinde demokratikleşmeye gitseydi, daha da hırçınlaşacak ve saldırgan hallere girecekti.

Türkiye’den Kemalistler AB yolunu taşlarla engellerken, AB’nin içindeki “dinsiz, sefih, maddeci ve tahripkâr” unsurlar Türkiye’nin Batıya yönelmemesi için büyük çalışmalar yapıyor: Kıbrıs meselesi, ruhban okulu, Kürtçe meselesi vs. vs. Dinsizlik ortak paydasında yüzlerce oyun, AB yolculuğumuzun mahallî bir mesele olmadığını, belki tüm dünyayı ilgilendirdiğini ortaya koyuyor. AB içindeki dinsiz medya ve siyasetçinin diplomasisi ile zaman zaman Hıristiyanlar da oyuna geliyor. Şaz nevinden de olsa bazı Hıristiyan siyasetçilerin tarihî refleksle söz konusu tahribatçılarla birlikte hareketleri Müslümanları ve insaniyetperverleri kaygılandırıyor.

AKP hükümetinin ise bugün için kimseden şikâyete hakkı olmadığını kamuoyu bilmiyor. Kanaatimce Tayyip Beyin dünyasında AB meselesi arka sıralarda yer alıyor. Milletvekilleriyle kamuoyununun ekserisi ağırlığını AB meselesine koymuşken, Tayyip Beyin ne hareketleri ve ne de ifadeleri net görünmüyor. Belki de topu taca atarak zaman kazanmaya çalışıyor. Fakat geçen her dakikanın AKP takımının aleyhine olduğundan da haberi yok gibi…

Türkiye, hanedanla olan mücadelesinin detaylarını AB’deki dostlarıyla paylaşmak zorunda. AB içindeki dinsizler, Kemalistler aracılığıyla neremize vuracaklarını tesbit ederken, biz derdimizi AB’ye anlatamıyoruz. Heybeliada ruhban okulunu ilerleme raporuna alan raportörlere, 28 Şubat’ın harabezara çevirdiği yüzlerce imam-hatip okulu ile binlerce Kur’ân kursu gösterilseydi, Türkiye’de Kemalizm adına hangi fecaatlerin işlendiğini dünya görürdü. Patrikhane Kemalist papaz istemediğini dünyaya bildirirken, Müslümanlar Kemalist din adamı, öğretmen ve terbiyeci istemediğini AB’li dostlarına anlatamazlarsa dikenli yolda hayli çile çekeceğe benziyoruz.

AB içindeki “dinsizlerin” çalışmalarının yansımalarını rapordan okuyamayan Müslümanlar raporda “türban meselesine” neden değinilmediğini soruyorlar. Hz. İsa’nın ruhanileriyle çatışma halindeki mihraklar Kemalistlere yardım olsun diye AB içinde bir türban savaşı başlatmış durumdalar. Zamanımızı yakalayamayan ve gözleri maziye takılmış temsilcilerimizin Hıristiyanlarla işbirliğine gitmemelerinden faydalanan zındıka, hem AB’de ve hem de Anadolu’da bizi sıkıştırmaya devam ediyor.

AKP’nin, enerjisini, Hıristiyan, insaniyetperver ve ilim adamlarından oluşan hakikî müttefiklerini AB içinde arayıp, onlardan oluşan hakikî müttefiklerini AB içinde arayıp onlarla işbirliği yapmaya harcaması hem kendisini mengeneden kurtarır, hem de ülkeyi kazasız belasız “demokratikleşme” düzlüğüne çıkarır.

Orta Asya ve Ortadoğu’yu sömürgeleri gibi kullanan New Yorklu dinozorlar da Türkiye’nin AB’ye yanaşmasını istemiyorlar. Türkiye köprüsünden Almaata ve Yemen’e gidecek olan “demokrasi” dinozorları yemlerinden edeceğinden, ABD patenti kullanılarak mütemadiyen İslâm âlemi Avrupa’dan uzaklaştırılıyor. Afganistan ve Irak’a “demokrasi” getireceğini vaad eden akbabaların, Bağdat ve Kandahar’da işledikleri cinayetleri görmezlikten gelen AKP üst yönetimi, bu haliyle de AB yolunda pek samîmî görünmüyor…

AKP üst yönetiminin AB içindeki ekonomi zirvelerinde Ortadoğu ve Orta Asya ortaklık projelerini anlatması gerekirken, kafayı dinozorlardan gelecek 8,5 milyar dolara takmaları, onların hâlâ Londra-Washington ekseninde seyrettiği izlenimini de veriyor. Oysa Türkiye halkı bugün için İngiltere-Amerika ittifakını defterden silmiş durumda, Bu kahir ekseriyeti bırakıp kırmızı-yeşil çizgilerle meşgul olmaya ne zaman ve ne de realiteler müsaade etmiyor.

AB yolunun mayınlı olduğu da bir vakıa. Fakat bu yolda yürüyecek hükümetin her türlü tehlikeyi bertaraf edecek iki silâhı var: Birincisi, hükümeti mağdur gören milletin kahir ekseriyeti, ikincisi de başı “dinsiz, sefih, tahripkâr ve maddeci” Avrupa ile dertte olan AB kamuoyu… Yeter ki her ikisine ulaşabilelim. Engelleri aşıp irtibatı güçlendirelim. His, heves ve slogan yerine insanlık paydasında bizi birleştirecek fikirlerimizi net bir şekilde ortaya koyalım. Kemalistlerden ve New Yorklu dinozorlardan çekinenlere de Irak ve Ankara’yı örnek gösterelim. Zaten bunun alternatifi de yok. Ya bu yolda merdane, cesur ve akıllıca yürüyeceksiniz veyahut zillet ve mağlubiyeti kabullenip onlara tabi olacaksınız. Şimdilik üçüncü bir yol görünmüyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*