Abdullah ibn Ubeydullah

Abdullah’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hazret-i Osman (r.a.) veya Hazret-i Ali’nin (r.a.) halifeliği döneminde doğduğu nakledilmektedir. Dolayısıyla doğum tarihi kesin olarak verilememektedir. Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) ile akraba olan bir aileden gelmektedir. Dedelerinden Abdullah cömertliği ve zenginliği ile tanınmıştır. Abdullah bin Ubeydullah’ın himaye ve eğitiminden geçen aile fertlerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi kendisinden nakiller yapmıştır.

Risâle-i Nurda ismi zikredilmiş ve naklettiği bir olaya yer verilmiştir. Künyesi Ebu Bekir Abdullah bin Ubeydullah bin Ebu Müleyke şeklindedir.

İbn Ebu Müleyke lakâbıyla tanınıp meşhur olmuştur. Bu lâkap dedesinin ismine izafeten kendisine verilmiştir. Tabiin’in önemli isimlerinden birisidir. Önemli sayıda hadis nakletmiş ve bu vesileyle çok sayıda sahabe ile görüşme imkânına kavuşmuştur. Hadis âlimleri tarafından; sözüne güvenilir en ehil hadisçilerden biri olarak kabul görmüştür. Yaptığı işlerde ve üstlendiği görevlerde; dirayeti, güçlü bir idare etme kabiliyeti ve iyi bir hatip olarak dikkat çekmiştir. Risâle-i Nurda ismi zikredilmiş ve naklettiği bir olaya yer verilmiştir. Künyesi Ebu Bekir Abdullah bin Ubeydullah bin Ebu Müleyke şeklindedir.

Abdullah’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hazret-i Osman (r.a.) veya Hazret-i Ali’nin (r.a.) halifeliği döneminde doğduğu nakledilmektedir. Dolayısıyla doğum tarihi kesin olarak verilememektedir. Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) ile akraba olan bir aileden gelmektedir. Dedelerinden Abdullah cömertliği ve zenginliği ile tanınmıştır. Ayrıca, Cahiliye döneminde nadir görülen hasletlerden birine, yani zulme uğrayanları koruyan ve onlardan yana tavır koyan bir Kureyşli olma özelliğine sahiptir.

Abdullah’ın çocukluk yılları hakkında fazla bilgi yoktur. Eğitimi, geçtiği aşamalar, ders aldığı kimseler hakkındaki bilgilere ulaşmakta zorluk çekilmektedir. Tabiinden olduğu için sahabelerle görüşme şansını elde etmiştir. Bir ifadesinde otuz kadar sahabe ile görüştüğünü belirtmiştir. Ancak, İbn Hibban bundan çok daha fazla bir sayı verip seksene yakın sahabe ile görüştüğünü kaydetmiştir. Bu görüşme; önemli bir bilgi edinmesine vesile olmuş ve sahabelerden nakiller yapmasına imkân sağlamıştır. Böylece çok sayıda hadis nakletmiştir.

Başta Hazret-i Aişe (r.a.) gibi, sahabenin önemli isimleriyle görüşme ve bilgi alma imkânına kavuşan Abdullah, eğitimini bu yolla tekmil etmeye çalışmıştır. Hazret-i Aişe dışında; Esma binti Ebu Bekir, Ümmü Seleme, Abdullah bin Cafer bin Ebu Talib, Misver bin Mahreme, Abadile kendilerinden hadis naklettiği isimlerden bir kaçıdır.

İbn Ebu Müleyke tarafından, nakledicilerin isimlerini anmadan direkt Peygamber Efendimizden (a.s.m.) naklettiği hadislerin de varlığına işaret edilmiştir. Naklediciyi ismen belirtmeden direkt Peygamber Efendimize dayandırılan ve “Mürsel Hadis” olarak tanımlanan bu durum çerçevesinde hadis nakletmiş, Hazret-i Ömer (r.a.) ve Hazret-i Osman’dan (r.a.) naklettiği hadislerin bu türden hadisler olduğunu ifade eden âlimler olmuştur. İbn Ebu Hatim, Abdullah’ın Mürsel Hadis de naklettiğini belirtmiştir.

Abdullah bin Ubeydullah’ın himaye ve eğitiminden geçen aile fertlerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi kendisinden nakiller yapmıştır. Aile fertlerinden oğlu Yahya, Yeğeni (kız kardeşinin oğlu olan) Abdurrahman bin Ebu Bekir, Ata bin Ebu Rebah, Amr bin Dinar, Eyyüb es-Sahtiyani, Humeyd et-Tavil, Hammad bin Seleme, Leys bin Sa’d, İbn Cüreyc kendisinden hadis nakleden kişilerden bazılarıdır.

Hadis ilminde “sika” tabiri kullanılmaktadır. Bu ifade ve tabir, hadis âlimleri ve araştırmacıları tarafından, hadis ilminde tam ehil olan güvenilir kimseler için kullanılmaktadır. “Sika Muhaddis” olarak kabul edilen nakledici; güvenilir bir hadis âlimi olarak kabul görmüş demektir. İşte bu tabirle adlandırılan, yani güvenilir ve söz konusu işin tam ehli olarak kabul edilen hadis nakilcilerinden birisi de Abdullah bin Ubeydullah olmuş, adı böylece sika muhaddisleri arasına kaydedilmiştir. Dolayısıyla naklettiği hadisleri, başta Kütüb-i Sitte olmak üzere önemli kaynak eserlerde yerini almıştır.

İbn Ebu Müleyke, başta hadis ilmi olmak üzere fıkıh ve kıraat alanında da isminden söz ettirmiş ve bu alanlarda da önemli bir üne sahip olmuştur. Emevi döneminin devam ettiği sırada bunlara karşı çıkıp halifeliğini Mekke’de ilân eden Abdullah bin Zübeyr’in zamanında bazı görevlerde bulunmuştur. Harem-i Şerif’te imamlık ve müezzinlik yapmıştır. Bunların dışında yine Mekke’de ve Taif’te kadılık görevini ifa etmiştir. Görevi ve idareciliği sırasında; dirayeti, iyi idareciliği ve güçlü hitabeti ile isminden söz ettirmiştir.

İbn Ebu Müleyke’nin adı, Risâle-i Nurda, Abdullah ibni Ubeydullah olarak geçmekte ve naklettiği bir hadise yer verilmektedir. Nakle göre; Sabit ibn Kays ibn Şemmas Yemame Savaşı’nda şehit düşmüştür. Şehidin defni sırasında hazır bulunanları hayret içinde bırakan bir ses duyulmuştur. Hazır bulunanlar kabirden; “Muhammed Allah’ın Resulüdür. Ebû Bekir sıddıktır. Ömer şehiddir. Osman ise, şefkatli ve iyilikseverdir.” meâlindeki sözleri duyduktan sonra, şehidin gerçekten ölüp ölmediğini anlamak için kabrini açmaya karar vermişler. Kabir açıldığında; ölü ve cansız olduğunu müşahede etmişlerdir. Böylece şehit, daha başa geçmemişken Hazret-i Ömer’in (r.a.) halifeliğini haber vermiştir. (Mektubat s. 156).

Müslümanlar arasında cari olan ve yasaklanmış olan fiillerden birisi, ölünün arkasından ağıt yakıp isyanvari tavırlarda bulunmaktır. Dolayısıyla İslâmiyet; ölmüş kimsenin arkasından, duyguları aşırı şekilde tahrip eden ağlamaları, bağırıp çağırmaları, saç baş yolmaları yasaklamıştır. Bu şekildeki tavır ve hareketlerin özellikle ölmüş olan kimseye zarar vereceği ve azap çekmesine sebep olacağı vurgulanmıştır. İşte bu konuyla ilgili hadislerin bir kısmı İbn Ebu Müleyke tarafından nakledilmiştir. Hadis âlimi, yaşadığı dönemde başta Hazret-i Ömer (r.a.) olmak üzere sahabenin ileri gelenlerinin bu tür eylemlere karşı çıktıklarını ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) buyruklarını hatırlattıklarını nakletmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde, “Ölüye, ailesinin kendisine bazı ağlamalarından dolayı azap olunur.” diye buyurmuştur.

Abdullah ibn Ubeydullah 735 yılında Mekke’de vefat etmiştir. Naklettiği bazı Hadisler;

“Rasullullah şöyle buyurdular: Ölülerinizi ziyaret edin, onlara selâm verin, çünkü sizin için onlardan alacağınız dersler vardır.”

“Kim her Cuma günü ana ve babasının kabrini ziyaret eder veya bunlardan birisinin kabrini ziyarette bulunursa, kendisine mağfiret olunur ve iyilerden yazılır.”

“Kim benim kabrimi ziyaret ederse kıyamet gününde ona şefaat etmek bana vacib olur.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*