Abdülmecid Ünlükul bir sultandı

Abdülmecid Efendinin ağabeyi ve büyük İslâm mütefekkiri Hz. Bediüzzaman “muhabbet-i İlâhiyenin ziyasını tazammun eden imanın nuruyla münevver olan İslâmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip, insaniyet cihetinde, abdiyetin içinde bir sultansın” 1 sözleri, bundan 45 yıl önce aramızdan ayrılan Abdülmecid Ünlükul (Nursî) büyüğümüzde, bütün mânâsıyla tecelli etmişti. ”Çıra dibine karanlıktır” atasözü bizlerde hâkim olunca böyle bir sultanı gerçek mânâda, bugünün hasretiyle daha çok anlıyoruz. Bütün samimiyetimle ifade ederim ki; onun yokluğunu bütün âlemimde hissediyorum. Bu iman dâvâsında ne gördü isek ondan gördük desem, azdır ve mübalâğa değildir.

Şairin yanık ve hicran ifadesinde “Ol mahiler ki derya içredir derya bilmez” sözü bu hususta çok geçerlidir. Yine Niyaz-ı Mısri’nin “Ey Niyazi kareyi deryaya saldık biz bugün, zerre nice anlasın umman olan anlar bizi” beytinin ne kadar geçerli olduğunu onun yokluğunda bugün bütün zerratımla daha çok anlıyorum. Çünkü o çok cihetlerle maziden gelen aile büyüğümüzdü, her derdimize derman ve her zaman ve zeminde bize ışık saçan bir sultandı. Yokluğunda, nasıl bir sultanı kaybettiğimizi zaman seylinde anlamış olduk.

Ona bir ahd-ı vefa olarak, sultanlığın manasını bilen nazenin insanlara takdim ettiğimiz “Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid Nursi (Ünlükul)” 2 eserini neşriyata hazırlarken Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna giderek, takriben 120 zat-ı muhteremle konuştum, 3 yılımı verdim ve masa başında yazılmayan bu eserde, kaydettigim notlarda derlerdi ki: “O bir İstanbul efendisi değil, o bir İslâm efendisi idi”. Vefatında “Bir âlim ölmedi bir âlem öldü” dediler. “Görünüşünde bir manav gibiydi, fakat o mühim bir zat ve âlim idi.” “Ne gördüysek onun zamanında ve derslerinde gördük.” “Herkese ve daima ‘Hazretim’ tabiri, bizleri eritirdi.” “Konya İmam hatip okulundan bir gün bile rapor almadı, hasta halinde 76 yaşında dersimize düşe kalka gelirdi.”

Gönül kırmayan gönül yapmaya çalışan, insan sevgisi ile dopdolu olan bu merhum, muhterem büyüğümüzü 45’nci yılında bir makaleye sığdırmak mümkün değil, sayısız hatıralar var. Yüzlercesini kırparak bir kitap haline getirdik. Halen hayatta olan bizim ailenin ikinci büyüğü, kızları, muhtereme ablamız Saadet Kaynak (Ünlükul) diyor ki: “Babam daima; size kim kötülük ederse etsin, ona  iyilik yapın ve taş atana siz daima gül atınız” derdi. Bu sözün kaynağını araştırdığımda karşıma Fussilet Sûresi 34. âyet çıkıyor. Onun bütün hayatı Kur’ân’ın âyetleri, Efendimizin (asm) hadisleri ve Hz. Bediüzzaman’ın sözleri idi. Onun için sultan tabiri gerçek manasını bulmuştu.

Ağabeyleri ve gerçek hocaları olan Hz. Bediüzzaman’ın 23 Mart 1960’taki vefatı sabahında yazdığı derunî şiirinin bir mısrasında “Ey mezarcı o makamda bize de kaz bir mezar, olalım nazik Said’in komşusu leyl-ü Nehar“ dediği gibi biz de ona nazire olarak şimdi bütün zerratımızla diyoruz ki: “Ey mezarcı o makamda bize de kaz bir mezar, olalım Nazik Abdülmecid efendinin komşusu leyl-ü Nehar”

11 Haziran 1967’de ebedî âleme vuslat eden ağabeyimizin kabrine Konya’da bulunduğum zaman diliminde, bugüne kadar binleri taşıdım, götürdüm, anlattım. Bir bay ve bayan grubuna sordum “Sizler kimlersiniz?” “Bizler medresütüzzehra talebeleriyiz” dediler. Merhum Abdülmecid Efendiyi biraz anlatınca ve “İşte Medresetüzzehranın birinci talebesi” deyince “Ağabey, galiba haddimizi aştık, özür dileriz, sözümüzü geri alıyoruz“ dediler.

Şu anda bulunduğum Hollanda’nın Lahey şehrinden ve semasından, onu seven bütün tüllâb-ı nurla birlikte, Mi’rac gecesinde ve mukaddemesinde, Arapça’dan Türkçe’ye tercüme ettikleri “Mesnevî-i Nuriye ve İşârâtü’l-İ’câz” eserlerinin sahifeleri arasından binler selâm binler, Fatiha ve binler duâlar gönderiyoruz. Ruhun şad olsun sultanım.

Dipnotlar:
1- Sözler, 23. Söz, 2. Mebhas, 4. Nükte.
2- Yeni Asya Neşriyat, 3. Baskı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*