Adalet kavramı yalnız Müslümanlara has değildir

Üstad Bediüzzaman’ın; “Her Müslimin her vasfı Müslim olmak vâcip iken, haricen her dem vaki, sabit değildir. Öyle de, her kâfirin her vasfı kâfir olmak, küfründen neş’et etmek yine lâzım değildir. Her fâsıkın her vasfı fâsık olmak, fıskından neş’et etmek, öyle de, her dem sabit değildir.” (Lemaat) ifadelerinden anlıyoruz ki Müslümanın bütün vasıflarının her zaman müslim olması mümkün olmadığı gibi; kâfirin de bütün vasıfları toptan küfründen neş’et etmeyebiliyor.

Bunlara ilâve olarak Bediüzzaman; “bazen Müslümanda kâfir sıfatı; kâfir de Müslüman sıfatı bulunur” tesbitinde bulunuyor.

Bundan dolayıdır ki Peygamberimiz (asm) adaletinden dolayı Müslüman olmayan İran’ın adil padişahı Nuşirevan’ı övdüğü gibi; cömertliğinden dolayı Tay kabilesi reisi Hatem-i Tai’yi methettiğini biliyoruz. Bunlar hakkında: “Onlar İslâm ahlâkı üzerinde idiler, keşke onlar İslâm ile şereflenmiş olsalardı. (İbn-i Sad, tabakat)” buyurmuştur.

Nuşirevan’ın adaletiyle alâkalı şu olay calib-i dikkattır: Cahiliye döneminde Hz. Ömer ile Hz. Amr bin As İran’da bulundukları bir gece develerini ve paralarını çaldırdılar. Bunun üzerine İran’ın o zamanki Kisrası olan Nuşirevan’ın huzuruna çıktılar, soyulduklarını anlatarak şikâyette bulundular.

Nuşirevan; “Niye soyuldunuz? Uyuyor muydunuz?” şeklinde suçlamada bulununca, Hz. Ömer de; “Evet uyuyorduk; senin uyumadığını zannediyorduk” kinayeli cevabını verdi. Hakperest olan Nuşirevan; “Haklısın ya Ömer! Ülkemde misafir gelen sizler soyulurken benim uyumam doğru değil” diyerek, “Bana bir hafta müddet verin” dedi ve gerçekten bir hafta zarfında çalınan paralarını ve develerini bularak Hz. Ömer ve Hz. Amr bin As’a teslim etti.

Yıllar sonra Hz. Ömer ve Hz. Amr Müslüman olurlar. Hz. Ömer halife olur ve Hz. Amr’ı Mısır’a vali olarak tayin eder. Hz. Amr bir yol çalışması münasebetiyle bir Yahudi’nin arazisini istimlâk eder. Yahudi bu duruma razı olmayıp, karşı çıkar. Hz. Amr Yahudi’ye ceza vermeye kalkışınca, Yahudi bu durumu Hz. Ömer’e şikâyet eder. Hz. Ömer hiddetle yerinden fırlar ve; “Bu ne zulümdür! Valimiz bilmez mi ki adalet mülkün temelidir” diyerek valiye hitaben bir kemik parçasına; “Bil ki ben Nuşirevan’dan daha adilim” yazar ve bu kemiği valiye verilmek üzere Yahudi’ye verir.

Yahudi bu kemiği Hz. Amr’a verir. Yazıyı okuyan Hz. Amr’ın rengi solar ve derhal Yahudi’den özür dileyerek, arazisi üzerindeki projeyi iptal eder.

Geçmişte Müslümanlardan Yezid ve Haccac-ı zalim gibi idareciler olduğu gibi; kâfir ve müşriklerden de adil Nuşirevanlar olduğu, bulunduğu gibi, günümüzde de tam olarak demokrasisini ikame etmiş Batının bazı gayr-ı müslim ülkelerinin adil idarecileri olduğu gibi, İslâm ülkelerinde de hak hukuk tanımayan, adaleti aklına bile getirmeyen bir çok idarecinin varlığı da acı bir gerçek olarak önümüzde duruyor maalesef.

Hüseyin Gültekin

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*