Nutk-u Sabıkın Neticesi
27 Kânunievvel 1324, Kürd Teavün ve Terakki gazetesi, Sayı: 6.
Benim dört köşeli bir fikir ve müddeam var:
Birincisi: Avrupa’dan mehasin-i medeniyetin iktibasına muhtacız. Hâlbuki medeniyetin mehasini ile beraber mesâvîsi de terakkî ve en garip ve aldatıcı bir surete girmiş. Bu seyyiatın en fenası ve medeniyetin muharribi ve bâr-ı giranı, sefahet ve havaic-i gayr-i zarurîde israfat ve maişetteki müthiş müsavatsızlıktır. Binaenaleyh, mehasinle beraber seyyiat da medeniyetimiz içine sokulmamak için bize öyle bir kanun-u hâkim ve mümeyyiz lâzım ki, heva ve hevese galebe etsin. Zira bizde çocukluk tabiatı var.
İkincisi: Nasıl ki Kürtlerin asabiyetlerinden, bir hâkim reis Avrupa’ya müdahene için Frenk libası giyse, Kürtler o hâkime itaate bedel, ihanet edeceklerdir. Şayet tanısalar ki Kürt’tür, libas-ı millîsini tebdil ettiği için, “Milletine hakaret etmiş” derler.
Bunun gibi, bu zaman-ı Meşrûtiyetteki hâkim, şahs-ı mütehakkim değil, belki kanun-u mümeyyizdir. Bu kanunu libas-ı millî ile göstermek lâzımdır. Yoksa asabiyet-i maneviye karşısına çıkacaktır.
Üçüncüsü: Anâsır-ı gayr-i müslimenin adalet ve müsavat ve hürriyetin devamına itminanları tam olamaz; meğer bu müsavat ve adalet, metîn bir nokta-i istinada rabtedile. O da lâyetegayyer ve vicdanın hâkimi nokta-i diyanet ve Şeriattır. Demek bu adaletin mukteza-i diyanet olduğunu göstersek tamamen mutmain olacaklar, hiç ürkmeyecekler lâubalîlerin zannı gibi. Zira ittifak hüdadadır, hevada değil. Olsa da muvakkattır; zira heva, akrebin yuvası gibi, ağraz ve enaniyetin menşe-i intişarıdır.
Dördüncüsü: Hadîdü’l-mizaç bir âlimin hiddetinden neş’et eden seyyiatı, illet-i tardiyeye binaen, ilmi de lekedar edebilir; meğer bir salih âlim gösterilse ve o seyyiatın menşei hiddet olduğu ispat olunsa. Binaenaleyh, istibdadın ve zaman-ı mazinin seyyiatı din ve Şeriatı lekedar etmemek için, Meşrutiyeti Şeriat libasıyla göstermek ve tatbik etmek zarurîdir. Hulefa-i Râşidînin ve Ömer bin Abdülaziz’in zamanlarını taklit edebiliriz.
Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 39
LÛGATÇE:
bâr-ı giran: Ağır yük.
hadidü’l-mizaç: Öfkeli, çabuk kızan.
havaic-i gayr-i zarurî: Zarurî olmayan ihtiyaçlar.
kanun-u hâkim ve mümeyyiz: Ayırt edici ve hükmetme kabiliyetine sahip kanun.
mehasin-i medeniyet: Medeniyetin iyi ve güzel yanları.
mesâvî: Kötülükler, fenâlıklar.
mukteza-i diyanet: Diyanetin, dinin gereği.
müsavatsızlık: Eşitliksizlik.
nokta-i diyanet ve Şeriat: Din ve Şeriat noktası.
nutk-u sabık: Geçen (önceki) nutuk.
Benzer konuda makaleler:
- Bediüzzaman’dan medeniyet telâkkileri
- Meşrûtiyet, adalet ve meşveretten ibaret
- Üç elmas kılıç
- Hürriyet, güzel ahlâk ile tahakkuk eder
- Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır
- İmana kuvvet verildikçe hürriyet kuvvet bulur
- Devletler, milletler muharebesi, tabakât-ı beşer muharebesine terk-i mevkî ediyor
- Avrupa ikidir, muradımız iyilikleridir
- İslâm dairesinden hariç hürriyet, istibdat doğurur
- Medeniyetin güzellikleri
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun