Ağlatan soru

Ramazanda bereketin dünyamıza yağması, nurun âlânur; söylenecek bir şey yok ve olamaz.
Olsa olsa, sözümüz haddi aşırana, mideleri taşırana; dolayısıyla, Ramazanda sofraları ziyafet sofrasına dönüştürüp, nefsini şımartanlara olur.

Zaten, olmadık hâlleri başımıza açan, kör nefis değil mi?

Çünkü nefsin yapısında, küçük bahanelerle ve basit sebeplerle hakikati görmezlikten gelmek vardır. Bununla birlikte, nefsin, insanı doğrulara karşı “kör” yaptığı da başka bir mesele!

İşte nefis bizi yaptığımız, yazıp çizdiğimiz hususlarla meşgul ededursun; öte tarafta, bulduğuyla hayata tutunmaya çalışan insanlar…

İşte onlardan birisi, Somalili bir Müslüman, Suudi Arabistan’ın önemli bir müftüsüne yazarak, bir soru soruyor:

“Biz ne iftar, ne de sahur yapıyoruz. Allah (cc), bizim orucumuzu kabul eder mi?” diyor.

Ve bunu bir Ramazan ayında soruyor.

Şu an bu cümleleri okuyanların hissiyatının ne olduğunu, hâdiseyi nasıl algıladığını bilemiyorum, ama bu soru karşısında, Suudî müftünün gözyaşları sel oluyor.

Gönüllerin Sultanı Efendimiz (asm), “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” 1 buyuruyor.

Bu “komşu” sözünü kapı komşusu, apartman komşusu, mahalle komşusu, uzak komşu, yakın komşu olarak düşünebileceğimiz gibi; bunu, dünya ölçeğinde de “din kardeşlerimiz” olarak da düşünemez miyiz?.

Çünkü Kitapta, “Mü’minler ancak kardeştirler” buyruluyor. 2

Bir tarafta tıkınıp, tokluğundan ölenler; diğer tarafta aç, biilâç ot toplayıp iftar eden insanlar…

Hele ki bu, Ramazan-ı Şerifte olursa!

Alın size bir Ramazan tablosu!

Dipnotlar:

1- Hakim, 4: 167. 2- Hucurat Sûresi, 10.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*