Ah!! Tok sesli, Demir gibi ağabeyim…

Enteresan bir insandı. Risale- i Nurlarla müşerref olduğumuz, yarım asra yakındır tanırız onu. Pertevniyal lisesindeki muallimliğinden tutun… Ta bu yakın zamana kadar..

Çok münasebetimiz oldu. Çok hukukumuz vardı. Hangi bir hatıramız anlatsam, bilmem ki? Aklıma gelenleri anlatayım sizlere…

Bundan yaklaşık, otuzüç sene önce Balıkesir’de, beş sene kadar çalışmıştım. Kendisi, muhterem Dr. Mehmed Akay ağabeylerin damadıydı. Akay ağabey, Nureddin Ağabeyin hanımı, Kadriye ablamızın, dayısıydı yani. İşte hikmet-i ilâhi… Akay ağabey, uzun senelerdir yoğun bakım, bitkisel hayat gibi hâllerdeydi. Sorardım Nureddin ağabeye, anlatırdı. İşte ne bilsin, Akay ağabey yaşayacak, kendisi ondan önce vefat edecekti… Balıkesir’e geldiğinde, her sefer görüşürdük. Rahmetli Hasan Aktunç ağabey filan, sohbet ederdik. “Damat paşa” derdim, gülüşürdük. Lâtif insandı. Lâtifeden anlardı yani. Zaten, onun; beyefendi, kibar, nâzif, nezih, kibar özelliklerini birçok kimse bilir.

Bir seçim öncesinde, yine Balıkesir’de buluşmuş, sohbet ediyorduk. Bizi de severdi rahmetli. Dedi ki; “Osman kardeş, gel sen de ben de, milletvekili adayı olalım” dedi. “Ağabey, sen ol, ama ben siyaseti çok sevmiyorum” demiştim.

Hatay’dan milletvekili seçilmişti. Kendisini tebrik için Meclis’e gitmiştim. Ziyaretçilerin çoğu kalkıp giderken, beni bırakmadı, beraber yemek yedik, epey sohbet ettik. Enteresan bir şey anlattı.

Seçmenlerinin bir çok istekleri oluyor tabii. Birisi, biraz komik bir mektup yazmış. Kendisinin seçmeni olduğunu, ailesiyle beraber 7-10 tane oy verdiğini ifade ettikten sonra, bir ev yaptığını ve mutfak fayanslarının eksik kaldığını, kendisine bir kaç kutu fayans yollamasını söylemiş. Hem garibimize gitti, hem de gülüşmüştük.

Milletvekilliği bittikten sonra da, Ankara’ya her gidişimizde bir araya gelir, sohbet eder, sohbetlere giderdik. Mehmed Yılık kardeşimizin kaptanlığında, bir çok hizmet mahalline koşardık . Bizi, Salı akşamları yapılan bürokrat sohbetine davet eder, Fidan ve Maltepe sohbetlerine iştirak ederdik. Kendisiyle aynı dönem milletvekili ve Devlet Bakanlığı da yapmış olan, değerli insan, beyefendi, Nevzat Ercan ile de, beraber bu yerlere giderdik. Bazen plân yaparken konuşurduk. “Nevzat beyi aradım ama pek gelmemek meylinde. Seni sever ve kırmaz. Ara da, beraber gidelim” derdi. Arardım Nevzat Bey’i. Sağolsun, bizi pek kırmaz ve gelirdi.

Ankara’daki bu koşturmalarımız ve Ankaralıları harekete getirerek, onları da koşturmamız, çok hoşuna giderdi. “Her vilayete, bir Osman Zengin lâzım” diye, bize fazlasıyla teveccüh gösterirdi.

Nurun kahramanları; Zübeyir ve Kutlular ağabeylerden çok şey öğrenmişti. Onları anlatırdı bize. Bizim yazılarımız çıktığında, muhakkak arar, dakikalarca konuşurduk. Bir çok mevzuda, fikir teatisinde bulunur, umumiyetle, aynı şeylerde mutabık olurduk.

Ankara’da bulunduğum günlerde, haftada en az üç gün buluşurduk. Bursa’ya geldiğim zamanlarda ise, en çok haftada bir gün telefonla arar, hasb-ı hâl ederdik.

Birkaç ay önce, arıyorum, cevab vermiyor, evini arıyorum yine ulaşamıyorum. Meğer, hasta olmuş, pek konuşamıyormuştu. Zaten, bundan birkaç sene önce, genç yaştaki kızının vefatı, onu epey üzmüş, sarsmıştı. O zaman, bununla alâkalı, bir makale yazmıştık. Bir müddettir de, yoğun bakımda olup, 14 Ağustos 2018 günü, bu fani dünyaya, sevdiklerine, akraba ve dostlarına veda ederek, ahiret âlemine uçtu gitti Nureddin ağabeyim. Makamı cennet olsun. Sevenlerinin, arkadaşlarının ve aile efradının başları sağolsun.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. ALLAH RAHMET EYLESIN! Mekani cennet olsun.

    Not: Yahu Osman agabey, senin yazman icin ille de birisinin ölmesi mi gerekiyor? Son makalelerine bakiyorum da hep vefat edenlerin ardindan yaziyorsun. (!)

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*