Âhirette İnsani Kurtaracak Olan Eseri Nedir

Risale-i Nur’da, Mesnevî-i Nûriye’de, “Habbe” isimli bölümde, kabirden bahseden “İ’lem” (Bil ki..) ile başlayan müstakil paragraflardan birinin sonunda; “Şu esasâta dikkat lâzımdır” diyerek sayılanların beşincisi ve sonuncusu: “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” ikazıdır.

 

Bu ikaz cümlesi çok mühim olduğundan, yıllardır duvara asılmak üzere hazırlanmış çeşitli büyük ebattaki resimlerin üzerine yazı olarak da basılmıştır ve Risale-i Nur eserlerinin satıldığı yerlerden temin edilebilmektedir.

Bu ikaz cümlesi, insanın bu imtihan dünyasında bıraktığı eserlerden ancak, âhirette kendisini kurtaracak olanlarına kıymet vermesini, onun dışındakilere kıymet vermemesini söylediğine göre, acaba âhirette insanı kurtaracak olan eseri nedir?

Lügatta ve günlük hayatta en çok kullanılma sırasıyla “eser”: “1-Nişan, iz, alâmet. 2- Telif. 3- Basılmış kitap. 4- Hadis,  hadis ilmi. 5- Bir kimsenin meydana getirdiği, ortaya koyduğu mahsul. 6- Tesir, etki” manâlarına gelmektedir. Bahsedilen vecize cümlesinin kendisinin kasdettiği manâsıyla en uyumlu olarak içindeki “eser” kelimesinin, daha ziyade 5 no.lu manâda kullanılmış olduğu söylenebilir : “İnsanın meydana getirdiği, ortaya koyduğu mahsul.”

Her insanın dünya hayatı boyunca meydana getirdiği, ortaya koyduğu “mahsulü” vardır. Bu mahsulünün büluğ çağından itibaren âkil-bâliğ olarak geçirdiği ömür müddetince “kiramen kâtibîn”  melekleri tarafından, hayır ve şer olanlarının zerresinin bile kaydedildiği ve haşirden sonra, Mahkeme-i Kübrâ’da “amel defteri” olarak karşısına çıkarılacağı dinî kaynaklarımızda belirtilmektedir.

Bediüzzaman, SÖZLER adlı eserinde Otuzüçüncü Söz Yirmiyedinci Pencere’de, insana Allah tarafından verilmiş hafıza kabiliyetinin onun dünya hayatı için çok önemli oluşundan başka âhirette de, mahkeme-i Kübrâ’da hesabının bir anda görülmesi için. amel defteri ile karşılaştırıp Allah’ın (c.c.) mutlak adaletini tasdik vasıtası olacağına dikkat çekmektedir: “Halbuki, o mu’cize-i sanat öyle bir zâtın sanatı olabilir ki, beşerin haşirde neşredilecek büyük defter-i a’malinden muhasebe vaktinde hatıra getirilecek ve işlediği her fiilleri yazıldığını bildirmek için bir küçük senet istinsah edip, yazıp, aklının eline verecek bir Sâni-i Hakîm’in sanatı olabilir.”

İnsanların kendi yaptıklarına ekseriya “Âhirette bizi kurtarabilecek mi?” muhasebesinden uzak olarak bakıp değer verdiklerini görürüz. Biriktirdiği mal ile; çocuklarının çokluğu ile, yaptığı tabloları ile, yayınladığı yazdığı romanları ile, makaleleriyle, şiirleriyle, hikayeleriyle, tiyatro eserleriyle, film ve TV dizisi senaryolarıyla; futbolcu ise attığı golleri veya kaleciyse önlediği gollerle, aşçıysa yaptığı yemekleriyle,… vs insanların meslekleri sayısı kadar çeşitli, o meslek mensuplarının kendileri için eserleri, mahsulleri ile övünme ve kıymet vermek huyları vardır.

Her insan hadis âlimi veya telif edilmiş herhangi bir eser  sahibi değildir. İslâm büyükleri içerisinde bu neviden eserleri olmayanlar da çoktur. “Eser” kelimesinin lügat manâları arasında yer alan “nişan, iz, alâmet” veya “tesir, etki”yi dünya hayatları esnasında meydana getirmemiş olanların  ahrette kurtuluşlarının mümkün olmayacağı da söylenemez.
O halde, bu vecizedeki “eser” kelimesinin yukarıda verilen lügat manâları arasındaki  5. Sırada yer alan “İnsanın meydana getirdiği, ortaya koyduğu mahsul.” manâsında düşünce ufkumuzu genişletip yoğunlaştırarak, sadece bir defalığına gönderilmiş olduğumuz, telafisi ve yenilenmesi mümkün olmayan bu dünya imtihan yerimizde imtihan süremizi nasıl değerlendirmemiz gerektiğini doğru tesbit edip uygulamağa çalışmalıyız. Bunun nasıl olabileceğini zaten Allah (c.c.) kitabı ve peygamberi ile bildirmiş olduğundan, Allah’ın (c.c.) kitabı Kur’an’ı ve O’nun bize elçi, öğretici olarak gönderdiği Peygamberimizi (s,a.s,) bu hayat yolculuğumuzda yol haritamız ve rehberimiz yapmalıyız. 

“Âhirette bizi kurtaracak eser”i bu manâda anlamağa ve dünyada o neviden eserleri meydana getirmeğe çalışırsak, neticesinde kazancı da kaybı da çok büyük olan dünya imtihanında inşallah kazananlardan olabiliriz.

İnsan, bu dünyada neye ehemmiyet verirse onu öğrenir, onunla meşgul olur; o hatırında kalır ve bu dünyadaki eseri, mahsulü de o olur. O halde;

“- Benim için en mühim mesele nedir?”, 
“- Benim için en büyük hedef nedir?”,
“- Benim için en kıymetli şey nedir?” gibi çok mühim sorularla kendimizi bu mevzuda murakabeyi, sorgulamayı da ihmal etmeyelim. Bu murakabe ve sorgulamaları, dünyada bir asra yakın yaşadığı halde bir defa bile yapmayıp dünyadan göçüp gitmiş  gafil insanlar vardır.

Bu en mühim sorularının cevabı, insana Allah’ın (c.c.) mektubu Kur’an ve onun elçisi “Yaşayan Kur’an” olan Peygamberimiz (s.a.s.) ile bildirmiştir. İnsanın yapması gereken, kendisine bu şekilde bildirilenlere kayıtsız kalmamak, onları öğrenip gereğini yapmaktır.
Kısaca, özetle, açıkça ve en anlaşılır basit bir ifadeyle söylemek icap ederse; biz çok mühim, kazancı da kaybı da çok büyük olabilen ve sadece bir defalığına ömür müddetimiz boyunca “Defter-kitap açık” bize yardım edilen bir imtihanı için bu dünyaya Allah (c.c.) tarafından gönderilmişiz. Bu çok mühim imtihanımızı kazanabilmek için bize yapılan çok büyük yardımları kabul etmezsek, çok büyük akılsızlık ve çok büyük cezayı hak etmiş oluruz.
Bunun için, dünya hayatımız esnasında, âhirette bizi kurtaracak  eserler, mahsuller vermeğe çalışmalı; “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” ikazını iyi anlayıp gereğini iyi yapmalıyız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*