Ahirzamanın Kerbelâ’sında Hüseyin olmak

“İyiliği emredip, kötülükten kaçınmak.” her Müslümanın üzerine farzdır.

İşte İslâmiyet’i yaşamanın, lisan-ı hal ile İslâm’a ayine olmanın zorluğu da burada başlıyor. Zira zordur iyiliği emretmek. Önce kendin iyi olacaksın ki sözün tesir etsin. Ve yine zordur kötülükten alı koymak insanları. “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” hesabıdır insanın nefsi. Kendisinin yapmadığı, yapamadığı şeyleri karşısındakilere tavsiye eder, karşısındakilerden bekler.

Namaz, oruç vs. ibadetler kul ile Allah arasındadır. Rabbim dilerse hesabını sorar, dilerse “Ey kulum seni affettim” der.

Ama iyiliği emretmek ve iyilerden olmak, kötülüğe karşı durup kötüleşmemek bizim “İnsan” makamına çıkmamızın ilk basamağıdır. Namaz kılmak, ibadet etmek tek başına iyi insan olmaya yetmez. “Eğer bir kez gönül yıkmış isen bu kıldığın namaz değil.”dir.

• Hz. Hüseyin iyiliği emretme uğrunda şehit oldu.

Bir kötülük gördüğümüzde o kötülüğü gücümüz yetiyorsa elimizle, yetmiyorsa dilimizle ona da gücümüz yetmezse kalbimizle o kötülüğün karşısında olmamız gerekir. Tabi ki bu da kötülük karşısında durmanın en dip mertebesidir.

• Hz. Hüseyin canla başla, hatta hayatını da hiçe sayarak gördüğü kötülükleri düzeltmek için şehit oldu.

Şu yaşadığımız haksız, hukuksuz, adaletsiz süreç zarfında şu sözü çok duyuyorum; ”Ya sen haklısın, senin masum olduğunu adım gibi biliyorum, ama …” diyor ve gerisini getiremiyor. Topu taca atıyor. İpe un seriyor. Çünkü kendisine bir şey olur, haksızlık karşısında konuşursam ucu bana da dokunur diye düşünüyor.

Hz. Musa’ya da “Sen haklısın ey Musa, ama rızkımızı Firavun veriyor” dememişler miydi. Bunu diyenler menfaatleri elden gider diye korkuyorlardı, rahatları bozulur diye korkuyorlardı, oturdukları koltukları sallanır diye korkuyorlardı. Halbuki rahatları da bozuldu, keyifleri de kaçtı. Zira zulme rıza zulümdü. Zalime her meyledene ateş dokunacaktı. Ateş onlara da dokundu.

• Hz. Hüseyin haksızlık karşısında susmadığı için, dilsiz şeytan olmadığı için şehit oldu.

Hakkı hak bilip, Hakka tabi olmak, batılı batıl bilipte batıldan, şerden, haksızlıktan, zulümden, adaletsizlikten kaçınmak, “Hak bildiğinden korkuyorum, çekiniyorum” diyenlerin harcı olmasa gerek. Bu olsa olsa hakkı hak bilip âyette dediği gibi “Benim âyetlerimi az bir dünya menfaati uğruna satmayın“ manasının bir tecellisi olarak hak ve hakikati az bir dünya menfaati uğruna satmaktır.

• Hz. Hüseyin Rabbimin âyetlerini az bir dünya menfaati uğruna satmadığı için şehit oldu.

• Hz. Hüseyin “Bir hayat için yalana tenezzül etmediği” için şehit oldu.

• Hz. Hüseyin zulme, zalime meyletmediği için şehit oldu.

Hz. Hüseyin’e; “Küfe’ye gitme. Küfe’liler sana ihanet eder, seni yarı yolda bırakır” dediklerinde Hz. Hüseyin’ de “Ben kimseye güvenip de yola çıkmıyorum, büyük bir zulüm, büyük bir adaletsizlik var. Eğer ben bu yola çıkmasam korkarım ki benden sonra kimse adaletsizliğe, zulme, haksızlığa başkaldırmaz. Adaletsizlikle savaşmaz.“ dedi.

• Hz. Hüseyin hak, hukuk, adalet uğrunda şehit oldu.

Her zamanın Musaları ve Firavunları, Hüseyinleri de Yezitleri, iyileri ve kötüleri olmuştur ve olacaktır. Ve Hüseyinler, Musalar, iyiler her daim rahmetle anılırken lânetler Yezid’e ve Yezit misallere, kötülere olacaktır.

Önemli olan bizlerin kimin tarafında yer aldığımızdır. Zira “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Hadisi sırrınca yarın mahşerde Hz. Hüseyin ile de haşrolmak var Yezit ile de.

Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe atmak için odun toplatırken makam, mevki bekleyen, menfaati olan şehrin ileri gelenleri, Nemrut’a yalâkalık yapmak için, yandaş olduklarını belli etmek için Nemrut’un önünden geçerek büyük büyük odunları taşıma yarışına girmişlerdi. Diğer tarafta da karınca ağzında bir damlacık su ile Hz. İbrahim’in ateşini söndürmeye gitmekteydi. Birinin derdi Nemrut beni görsün, diğerinin derdi Allah beni bilsin.

Bizlerin de derdi hak, hakikat, hukuk, adalet ise haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmamalıyız.

Yok menfaatimize dokunur, doğruyu söylersem, haksızlık karşısında durursam bende zarar görürüm, “Seni ben biliyorum, sen masumsun, ama korkuyorum kardeşim” diyorsan o zaman sende Hüseynî değilsin, Hüseyin’den olamazsın kardeşim. Zarara kendi rızası ile gidene merhamet edilmez. İlla ki ateş sana da dokunacaktır.

Unutmamak gerektir ki ahirzamanın Kerbelâ’sında Yezit olmaktansa Hüseyin olmak, zalim değil mazlûm olmak evlâdır. Haksız, hukuksuz, adaletsiz zulme uğrayan her kim varsa bilsin ki o Hüseyin’dendir, Hüseyin ondandır.

Kerbelâ ve bütün zulme uğrayanlar için çok güzel bir teselli.

“Madem Ehl-i Beyt’e zulmedenler şimdi âhirette cezasını öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardımımıza bir ihtiyaç kalmıyor. Ve mazlûm Ehl-i Beyt, muvakkat bir azab ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükâfat görmüşler ki, aklımız ihata etmiyor. Değil şimdi onlara acımak, belki onları o hadsiz rahmete mazhariyetleri noktasında binler tebrik etmek gerektir ki; birkaç sene zahmetle, milyonlar mertebeler ve bâki saadetler âhirette kazandıkları gibi; dünyada da kaldıkları zamanda, ehemmiyetsiz dünyanın fâni saltanatı ve muvakkat hâkimiyeti ve karışık siyasetine bedel, manevî birer sultan ve hakikat âleminde birer şah, birer manevî padişah makamını kazandılar. Valiler yerine, evliyalar, aktablara kumandan oldular. Kazançları bire bin değil, milyonlardır.”1

Hüsnü Şahit

Dipnot:
1- Emirdağ-1, sh. 210.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Hüsnü bey’i canı gönülden tebrik ederim. Masumun yanında, zalim karşısında. Alnı açık..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*