Ahlâktaki fay kırığı daha derin

500’ü aşkın kişinin vefatıyla neticelenen Van merkezli depremin ‘artçı şokları’ devam ediyor. Depremi maddî sebeplerle açıklamaya çalışanlar olduğu gibi, hadisenin içindeki ‘manevî yön’e dikkat çekenler de var.

Her zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi, depremi ‘tesadüf’le izah etmeye çalışmak en yanlış olanıdır. Tüfekle öldürülen bir insan hadisesinde, sadece silâha bakıp da tetiği çekenin kim olduğunu hiç düşünmemeye benzer bu tavır…

 

Evet, tüfek var, ‘ölü’ de var, tüfekte mermi ve barut da var; ama ‘tetiği çeken’ yok mu? Depremleri sadece ‘fay hatları’ ile izah etmeye çalışmak böyle bir şey. Kimse ‘fay hattı’ yok, ‘patlama olmadı’ demiyor ki! Fay hattı var, patlama da oldu, ama o ‘fay’ı kim harekete geçirdi? İşte, ‘Tetiği çeken kim?’ sorusunu sormak ve cevabını aramak, bu hadiselerden ders ve ibret almak gerektiğini hatırlatmak; deprem hadiselerinde ‘manevî yönü’ akla getirmek içindir.
Depremi değerlendirdiği “Önce deveni bağla, sonra tevekkül et” başlıklı yazısında Hayreddin Karaman Hoca şöyle demiş: “Acımız büyük, ama kusurumuz da var! Aynı acıları yaşamamak için alınacak tedbirler arasında manevî olanları da var: Başta namaz olmak üzere çeşitli ibadetler, duâlar, akrabaya ilgi (sıla-i rahim), ihtiyacı olanlara her türlü yardım… Bunlar da kazaları ve belâları defetmeye yarayan manevî tedbirlerdir.” (Hayreddin Karaman, Yeni Şafak, 27 Ekim 2011)
Bütün maddî tedbirleri alsak bile, manevî tedbirleri almadıktan sonra yine kaybetmeye mahkûm oluruz. Üstelik, kaybettiğimiz ev, araba, bina değil ‘ahiret hayatı’mız olabilir ki Allah bu musîbetten hepimizi korusun.
Maalesef deprem; genelde ahlâk, özelde de ‘iş ve meslek ahlâkı’nın sarsıldığını, yerle bir olduğunu da ortaya koydu. Şikâyet ettiğimiz müteahhitler, ‘iş ahlâkı’na uygun binalar yapmış olsa felâket bu kadar büyük olur muydu? Anlaşılan hepimiz, ‘deve’mizi sağlam kazığa bağlamayı unutmuşuz…
İktisadî Girişim ve İş Ahlâkı Derneği (İGİAD) Başkanı Şükrü Alkan, sorunun topyekûn iş ahlâkı sorunu olduğunu ifade ederek “Enkazın altında insanlarımızla birlikte iş ahlâkı da kalmıştır!” demiş. “İş ahlâkı”nın enkaz altında kaldığı noktasında her halde ihtilâf yok, ama enkaz altında kalan sadece iş ahlâkı da değil. Maalesef, onun yanında doğruluk, dürüstlük, ahde vefa, güven de enkaz altında kaldı.
Van depreminden ders almak istiyorsak, sadece insanları kurtarmanın yetmeyeceğini, enkaz altında kalan iş ahlâkı, doğruluk ve güven gibi temel değerleri de kurtarmak gerektiğini artık görmeliyiz. Enkaz altındaki bütün yaralıları ‘sağ’ olarak kurtarmış olsak bile, eğer bu felâketten almamız gereken dersleri almayı beceremezsek yine başarılı sayılamayız. Çünkü ‘iş ahlâkı’na sahip olmayan müteahhitler ve onları kontrolle görevli bürokratlar yeni ‘mezar ev’ler yapabilir. Ne yazık ki depremleri sadece ‘fay’ hatlarıyla açıklamaya çalışan bir anlayış, enkaz altındaki ‘iş ahlâkı’nı da göremez, görmek istemez.
Şu anda bütün gayretler deprem enkazını kaldırmaya ayrılmış durumda. Doğru olan da budur. Ancak ilk fırsatta, yeni felâketlere kapı açılmaması için ‘ahlâk tamiri seferberliğini’ de başlatmamız gerekecek.
Cemiyet ahlâkındaki ‘fay kırığı’nı bir an önce tesbit etmeye çalışmalıyız. Unutmayalım, sağlam binalar için önce ‘sağlam ahlâklı insan’lara sahip olmak şart…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*