Aile ciddî tehdit altında

Image
25-26 Kasım 2010 tarihinde Antalya’da gerçekleşecek olan, Uluslararası Aile Konferansı’nın, Türkiye katılımcılarından biri olan Doç. Dr. Ergun Yıldırım, “Yeniçağda, Türkiye’de ve Dünyada Aile” başlıklı tebliğini Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Merkez binasında düzenlenen seminerde tartışmaya açtı.

Dr. Yıldırım, modernliğin yayılışıyla birlikte gelişen özgürlük, bireyselleşme ve toplumsal ilerleme sonucunda ailenin geleneksel işlevlerini anaokulu, huzur evi, sığınma evi, yetiştirme yurdu gibi yeni kurumlar üstlendiğini kaydederek, “Anne babanın otoritesi zayıflıyor. Bu otorite zorunlu eğitimle önce devlete, medya ile de siyasî isimlere ve film yıldızlarına geçiyor. Boşanma ve parçalanma gibi aile çözülmeleri, ‘Ailenin sonu mu?’ sorusunu gündeme getiriyor” dedi. Batı ile aynı boyutlar da olmasa da Türkiye’de de “aile bozgunu” trendi yaşandığına dikkat çeken Yıldırım, evlilik dışı yaşama, evlilik dışı doğum ve anne olma oranı artarken tek ebeveynli ve çocuksuz ailelerin görülmesi aileyi bozduğunu ifade ederek “Aile olgusunun yaşadığı bozguna rağmen, ailenin sonunun geldiğini söyleyemeyiz. Bunu ailenin şu özellikleriyle açıklarız: ‘Aidiyet, sosyalleşme, dayanışma, meşrû karı-kocalık, çocuğun tabiî aidiyet ortamı’ diye konuştu.

Uluslararası Aile Konferansı Hakkında

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) bir alt kuruluşu olan Kültürler arası Dialog Platformu (KADİP) ve Kadın Platformu ile Dialog Avrasya (DA), aileyi din, gelenek ve modernite bağlamında bir değer olarak masaya yatıracak. 5 kıtadan 42 ülkenin 100’ü aşkın katılımcısıyla renklenecek konferans, aileyi 30 farklı başlık altında tartışacak.

EN ÖNEMLİ KURUM

DOÇ. Dr. Ergun Yıldırım ayrıca şunları kaydetti: “2006 yılında, Boğaziçi üniversitesi ve Açık Toplum Enstitüsünün desteğiyle Türkiye’de Muhafazakârlık adıyla yapılan araştırma, ‘muhafaza edilmesi gereken en önemli kurum hangisidir?’ sorusuna verilen cevapta %45.6 ile birinci sırada aile yer almakta, %22.2 ile ikinci sıralamada din gelmektedir. %18.8 ile sonra devlet ve %10.5 ile en son millet gelmekte. Ailedeki sorunların başında; boşanma ve parçalanmaların artması, aile içi şiddet, terör ve ekonomi kaynaklı göç sonucu aile entegrasyonları, töre cinayetleri, terk edilen ihtiyarlar, uyuşturucu bağımlılığından kaybedilen gençler, cinsel kimliklerin relativistleşmesi, gay aileler, partner yaşam gelmekte.”

AİLENİN PARÇALANMASI EN ÇOK ÇOCUKLARI VURUYOR

“ABD ve Avrupa’da boşanma ve evlilik dışı doğum oranındaki yükseliş ailenin yapısını derinden etkiliyor. Büyük ekonomik ve sosyal güçler ebeveynlik ve partnerlik arasındaki ilişkileri zayıflatıyor. 30 yıl öncesiyle mukayese edildiğinde, kadınlar için erkeksiz çocuk yetiştirmek ve erkekler için babalığın sınırlarından kaçmak daha kolay. Bu linkin zayıflaması en çok çocukların canını acıtıyor” diyen Yıldırım, “İsviçre, Britanya ve ABD’de yapılan çoğul jenerasyon çalışmaları gösteriyor ki, tek ebeveyn ailelerde okul başarıları düşük, sık sık sorun çıkarıyorlar ve duygusal ve sağlık sorunlarını taşıyorlar. Ayrıca kendi başlarına tek ebeveynli aile olmaya başlıyorlar. İsviçre’de kadınların yarısına yakını evlenmeden çocuk doğuruyor. Yine kadınların büyük bölümü çocuklarıyla part time çalışıyor. İsviçre’de evliliklerin yarısı boşanmayla sonuçlanıyor. Almaya da ise durum farklı. Evlilik yaygın, boşanma üçte bire inmekte, çocuklar mutfakta ya da kilisededir. ABD ise dinsel bir toplumdur, ancak dünyanın en yüksek boşanma oranına sahiptir. Çocukların ondan üçü farklı anne ve baba ile yaşamını sürdürmektedir” şeklinde konuştu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*