Ailede hakem kim olsun?

Peygamber Efendimizin (asm) aile hayatı, ezvac-ı tahirat kanalıyla çok net bir şekilde aktarılır bizlere. Bunlardan Hz. Ayşe’nin (ra) anlattığı bir olayı düşünmekteyim bugünlerde…

Zira genç bir kardeşimin eşiyle yaşadığı problem üzerine akıl danışmak maksadıyla gönderdiği mail beni epeyce düşündürttü. Aklıma gelen ilk düşünce de o olay oldu…

KONUŞ, FAKAT HAK SÖYLE!

Rivayete göre, Peygamberimiz (asm) ile Hz. Aişe (ra) arasında bir tartışma olur ve Hz. Ebubekir hakem olarak çağrılır. Peygamberimiz (asm) “Sen mi önce konuşacaksın, ben mi?” diye sorunca, Hz. Aişe (ra) “Önce sen konuş fakat hak söyle” der.

Bunun üzerine Hz. Ebubekir (ra) kızar ve “O hakkın dışında hiçbir şey söyler mi?” diyerek tokat atar.

Bunun üzerine Hz. Aişe (ra) Peygamberimizin arkasına sığınır. Peygamberimiz “Yâ Ebubekir! Biz seni bunun için çağırmadık ve böyle bir şeyi de senden istemedik” diyerek hoşnutsuzluğunu belirtir.

Evet, ailede bir problem çıktığında aile büyüklerinden birini hakem tayin etme peygamber sünnetidir.

O HERŞEYİ BİLİR, HABERDARDIR!

Zaten Kur’ân’da da benzer durumlar için bu alternatif tavsiye edilir.
Adını kadından alan Nisa Sûresinde şöyle buyurulur:
“Eğer aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar düzeltmek isterlerse, Allah aralarını bulmaya onları muvaffak kılar. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir ve her şeyden haberi olandır.” (Nisa Sûresi, 35.)

Âlimler bu âyeti tefsir ederken “İkisinin de kabul edeceği bir hakem de olabilir” diyorlar.

Günümüzün fırtınalı ortamında savrulan fikirler, ancak hakikati arama şevkiyle dengeyi bulur. İşte böyle bir ortamda içinden çıkılamayan problemler için aile hakemi tayin etme Kur’ânî ve Nebevî bir yöntemdir.

HAKEM KİM OLSUN?

Burada kendimize sormamız gerek: Tartışmalarda hakem kim olsun? “Her zaman ben haklıyım!” diyen nefsimiz mi? Yoksa Rabbimiz ve Peygamberimizin (asm) tavsiye ettiği hakkı bulmaya çalışan kişiler mi?

Tercih serbest!

BİR DÜZELTME…

Rakamlar, uzun sayfalar dolusu anlatılacak çoğu meseleyi tek bir sayfada bazen birkaç satırda özetleyebilecek pratikliktedir.

Rakamların dilinden anlayanlar için, küçük bir grafik pek çok anlam ifade eder.

İstatistik de rakamların dili ile konuşan bir bilim dalı. Pek çok bilime bu noktada destek veriyor.
Ülkemizde devlet teşekkülü olarak kurumsal anlamda bu işi TÜİK yapıyor. Yani Türkiye İstatistik Kurumu…

TÜİK, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda bilgilerin derlenmesini, değerlendirilmesini, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını, dağıtımını yapıyor.

Geçtiğimiz haftalarda bu sayfalarda yazımızda kullandığımız bir değerlendirmeye TÜİK’ten tashih geldi.

Gerçi neticeyi değiştirmiyor bu tashih. Ülkemizde boşanma oranları gittikçe yükselen bir çizgide artışa geçmiş durumda. Ama değil mi ki rakamlar konuşuyor önemli.

“Evlilikler nereye gidiyor?” başlıklı yazımızda (29.2.2012, Yeni Asya) şöyle demiştik: “TÜİK verilerine göre, 2005- 2011 yılları arasında 604 bin çift boşandı. Aynı dönemde evlenenlerin sayısı 3 milyon 700 bin. Geçtiğimiz yıl 2011’de 120 bin civarında boşanma gerçekleşti…”

TÜİK gönderdiği metinde, “2005–2010 yılları arasında 615.996 çiftin boşandığını, 3.732.103 çiftin evlendiğini” belirtiyor.

Metne göre TÜİK, 2007 yılından itibaren evlenme ve boşanma üzerine yapılan istatistikleri Merkezi Nüfus İdaresi Sistemini (MERNİS) kullanarak yayımlıyor. 2010 yılından itibaren evlenme ve boşanma istatistikleri üçer aylık dönemler itibarıyla yayınlanmaya başlanmış. Yıllık bültende de bu veriler güncellenecekmiş.

Ne diyelim, umarım bu veriler bize de gönderilir. Böylece yıllara göre evlenme ve boşanma oranlarını takip edebiliriz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*