Ak Parti için zor günler

Siyaset Günlüğü

16 Nisan sonuçlandı.

Kıl payı da olsa evetler önde çıktı.

Hani bir söz vardır ya, “kazandığına fazla sevinme, kaybettiğine de fazla üzülme” diye.

Tam da öyle bir durum söz konusu.

Ne “evetçiler” doğru dürüst sevinebildi.

Ne de “hayırcılarda” öyle bir yenilgi ve hezimet havası var.

Sanki her şey başa baş.

Hatta hayırcı cephe günden güne ümit kazanırken, evetçi cephede gittikçe karamsar bir görüntü hasıl olmaya başladı.

Hem de ilk geceden itibaren.

Hatırlanırsa,

İlk gece sönük bir balkon konuşması vardı.

Ardından bu işin reisi olan Reis Bey beyanat verdi.

“Atı alan Üsküdar’ı geçti” dedi.

Halbuki at Üsküdar’dan öte gidememişti.

Çünkü Üsküdar’da hayır çıktı.

Ardından, “Ha 1-0, ha 5-0 maçı biz kazandık” dedi.

Bir maç muhabbeti başladı.

Ama bu seferde YSK meşhur “mühürsüz pusula” kararı ile kendi kalesine gol attı.

İşi berbat etti.

Ama olsun yine son bir ümit ile gaz vermeye devam etti Reis:

“Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” dedi. Milletin tam anlayacağı dilden konuşmaya başladı.

Ama nafile…

AGİT denen bir kurum çıktı:

“Biz at ve eşek muhabbeti bilmeyiz. Bu referandumda şüphe var, hukuksuzluk var, eşitsizlik ve adaletsizlik var” deyiverdi.

Bu AGİT de ne oluyordu?

Reis Bey durum mu:

“Ey AGİT!… Sen de kim oluyorsun ya… Haddini bil !..” diye efelendi.

Ancak AGİT üyeleri hiç de oralı olmadı.

“Bizi buraya hükumet davet etti. Biz de görevimizi yaptık” dediler.

İşte durum böyle.

Biz bir önceki yazımızda “evet çıktığı zaman bir dış tazyik olabileceğini” ifade etmiştik.

Ama tazyik umulandan çok erken başladı.

Dikkat ediniz hiç bir batı ülkesi tebrik etmedi Reis Beyi.

Sadece Trump aramış. O da başka şeyler konuşmuş.

AB ve ABD cephesindeki tavır ve söylemlere bakılırsa dış cephede işler iyi gibi gözükmüyor.

Durum iç cephede de farklı değil.

Referandum öncesinde yaşanan haksız ve hukuksuzluklar bir yana, seçim sonrası yaşananlar canları sıkmışa benziyor.

YSK kararı gerçekten seçimin üzerine gölge düşürdü.

Gerçekte evet dahi çıkmış olsa bile.

“Şüyu vukundan beterdir” derler ya.

Tam öyle bir durum oldu.

Peki bundan sonra ne olur?

Muhalefetin isteği ile YSK bu oylamayı iptal eder mi?

İktidar cephesi nasıl bir yol izler?

Bu anayasa maddelerini çok rahat uygulamaya koyabilirler mi?

OHAL rejiminde yapılan bir seçimin ve hukuk ve adaletin baskı altında olduğu bir zeminde YSK’nın nasıl bir karar vereceğini kestirmek zor değil.

Ancak bir de “halk baskısı” gelmeye başladı.

Bu da iktidar cephesini düşündürecektir.

Nereden bakarsanız bakın iktidar cephesini zor günler bekliyor.

Bakalım işin sonu nereye varacak.

Sabırla bekleyip göreceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*