Akp borsasında din değer kaybetti

Seküler baskılar yüzünden sosyal alanda dinini yaşamayan millet, rahatlarım ve din hayat bulur zehabıyla AKP’yi iktidar yapmıştı.

Hâlbuki; gönülleri fethetmeden, devleti fetheden İran İslâm rejimi! gibi, “dinde zorlama yoktur” fermanına rağmen iradeyi elden alan istibdadın deist ve ateist yaptığı yakın misaller varken, siyaset yoluyla din beklemek, seküler anlayıştan daha tehlikelidir. Zira sekülarizm (siyaseti dinsizliğe alet etmemek şartıyla) Müslümanları daha çok teyakkuza sevk etmiş, siyasetle ilgilenmeyip dinî eğitime odaklandığından dinî hayat gelişmiş, iman ilimleriyle kabre girmenin hazırlıkları yapılmıştı.

Bediüzzaman’ın “onlardan bir hayır beklemiyoruz” dediği gibi 50 sene böyle hayır beklemeden, kendi işimizi kendimiz gördük. Siyaset ise demokrasiyi geliştirsin, dine müdahele etmesin yeter. Ancak dinin değil, dindar resimli siyasetçinin iktidarda olması, dini siyasete alet etmesinden o siyasete karşı olanları dinden eder ve etmiş. Daha da kötüsü seküler kesimi dine düşman ettiği yetmez gibi, dindar kesimi de nitelik olarak dininden etti, hem de yanlışları din zannederek.

İşte AKP seçmeni dindar suretli siyasetçinin yaptığı icraatları dinden saydı, ya da “bunlar giderse din elden gider” örümcek ağına kurulan dinini bir rüzgârda yıkıverdi farkına varmadan. Dine zarar verecek ne kadar argüman varsa bu uğurda kullanıldı mübah sayıldı.

Bir asır baskı gören, (bazı) tarîkat ve cemaatler, AKP başta diye dinlerinin ikmal edildiklerini zannederek (vakıf ve derneklere oy deposu gözüyle bakıldığından), akıtılan ulûfelerden nemalanıp dünyevîleşmenin cılkını çıkardılar. Millet açken şeyhlerin son model mercedeslerle, lüks evlerde imrar-ı hayat geçirmeleri sakal ve cübbeleriyle tezat teşkil ettiklerinden, bahane arayanları iyice dinden soğuttu.

Elbette onlar da insan, dünya nimetlerinden istifade edeceklerdir. Ancak israf vaazlarında nefislerinden başlamamaları onlara olan itimatları da sarstı. Şimdi Bediüzzaman’ın bir sepete sığan mâmelekini ve hediye kabul etmemesini gel de yâd etme!

Neler yaşandı neler… Siyaset tarihimizde din adına bir asra sığmayacak kadar tahribat yapıldığı gibi, demokrasiyle elde edilen kazanımlar da bir bir elden çıkarıldı.

İhtilâl dönemlerinde cemaatleri bitirme gayretleri, tutuklamalar, kitap yasakları kısmen yaşansa da kuvveden fiile geçirmede zorlanılıyordu. 2004 MGK’da “Nurcular ve Gülen’ciler bitirilecek” kararının altında Gül ve Erdoğan imzası taşısa da asker baskısı olarak görülüyordu. Ancak 2011’den sonra bütün dengeleri elinde tutan AKP, o kararları bir bir hayata geçiriyordu ki, aynen 28 Şubat kararları da siyasal İslâm imzalı olup, yine bunlar eliyle icra edildi, hem de din perdesi altında. Fakat bu defa dindarların ve hattâ Nurcuların desteğiyle.

NURCULUK ZARAR GÖRDÜ

Bir yandan seçim meydanlarında “Bitlis’li Said” diye inceden tenzil-i makam anlaşılmasa da, Bediüzzaman sever olarak algılanıp, Üstadın talebeleriyle aynı karede Nurcu dostu diye lanse ediliyordu. Hâlbuki ağabeylerin receptionlarda görülmesi o mübareklerin sevgisinden değil, ağabeyler vasıtasıyla Nurcuları konsolide etmek olduğu zamanla anlaşıldığı gibi, onları da gözden düşürdü.

Yine Risale-i Nur’un devlet tekeline alınması ki; o metni okuyanlar bilir: Bir torba yasayla Risale-i Nur’u tahriften kurtarma bahanesiyle devlet kontrolüne alınmak istenmesi, Kültür Bakanlığı’na devri düzenlemesinde asıl tahrifatı gözler önüne serdi. Dil dediler, (özgün! Türkçe) devrim kanunları dediler, işine gelmeyen yeri çıkartabilecek ve istemediği yayın evine bandrol yasağı getirebilecek bütün şartlar hazır hâle getirildi. 40 senedir Risale basan gazetemiz 666 gün yasaklarla mücadele etti ki tam bir keyfilikti. Mücadele neticesinde mecburen Diyanet’e yetki verilmesiyle niyet ortaya çıktı ki, basımlar eksik ve göstermelikti. Tam da bizim itiraz ettiğimiz gibi oldu. Ah ki ne çare, bizi menfaatçilikle suçlayanlar şimdi vesilemizle kendileri de rahatça basabiliyor. Yoksa gelecek hükûmetlerin insafına kalmıştı.

Velhasıl: 18 senelik AKP’nin bilânçosu; çöplüklere atılan Risaleler, boşalan dershaneler, parti sözcüsü olan imamlar ve siyaset yüzünden cami ve cemaatlerden kaçış, (Diyanetin raporuyla) deist, ateist patlaması yaşanan bir Türkiye…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*