AKP mi aldandı, millet mi aldatıldı?

Millî Görüş gömleğini attık diyerek yola çıkanlar; yanlarına Demokratları da alınca, ezilmişlik ve horlanmışlık psikozundan kurtulmak isteyen millette karşılık buldu ve büyük bir destekle AKP’yi iktidara taşıdılar.
İBB gibi stratejik bir başkanlığın kazanımıyla dikkatleri üzerine çeken Erdoğan, İstanbul’dan aldığı sinerji ve hitabet kabiliyeti ile siyasetteki boşluğu doldurmaya iyi bir namzetti.

İki sene evvel okuduğu bir şiir yüzünden aldığı 4 ay hapsin infazı, tam da seçim dönemine denk gelmesi ve bir sanatçı pazarlaması nevinden piyasaya çıkartılan şiir kasetiyle ciddî bir rüzgâr oluşturmuştu.

ÇIRAKLIK DÖNEMİ

Belediyelerdeki başarıların devamı gelir mi diye ilk baştaki tedirgin bakışlar, yetersizlik endişeleri, yavaş yavaş yerini güven duygularına bırakmıştı. 2003-2004’teki hamleler ve AB’ye giden yolda demokratikleşme paketlerinin peşpeşe çıkmasıyla, millete bir güven geldi. Galiba bu sefer gerçekten bizi anlayacak ve milletin dertlerine tercüman olacak, “bizden” diye AKP’ye uzun vadeli krediler açıldı.

Başörtülü leydilerin yüksek makamlara çıkmasından duyulan rahatsızlık, askerî kanat ve ulusalcı çevrelerin baskıları ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 367 dayatması sonrasında mağdur durumuna düşürülen AKP, aldığı desteği gitgide arttırdı. Sarıkız, Ayışığı, Islak İmza ve e-muhtıralarla, oy oranları 45-50’lere dayandı.

Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde yollar, tüneller, metrolar ve sağlık ve sosyal alanda iyileştirmeler milletin teveccühüne yetmişti.

Tabiî bu arada bugün “terörist” ilân ettikleri cemaat mensuplarının sağlık, askeriye ve polisiyede dindar ve işini iyi yapan bir potansiyel olarak görülmesi, hükümetin başarısında rol oynadığını da unutmamak lâzım.

Senelerdir süregelen terör belâsıyla Güneydoğu cehenneme dönerken, şehitlerle de her gün analar ağlıyordu. Çözüm süreciyle akan gözyaşının bu defa biteceği kanaati, millette memnunluk uyandırmıştı. Öyle ki, san’atçı, yazar ve STK’lar gibi her kesimden âkil adamların bu işe soyunmaları, barışa olan inancı arttırmıştı.

Bediüzzaman’a muhabbet gösterisi, din adamlarına saygı ve Görmez gibi Nurculuğa yatkın bir başkanın Diyanet’in başına getirilmesi, toplumun bütün kesimlerinde ma’kes bulmuştu.

USTALIK DÖNEMİ

Ancak ne olduysa ustalık döneminde, taşlar yerinden oynadı. Masalar devrildi, silâhlar çekildi, (çözüm sürecindeki) davul-zurnalar, bomba seslerine karıştı.

Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde toplumun dinamikleri olan STK’lar ve cemaatlerle önce “stadyum” efektindeki kor’oy’la; “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısı söylendi, ustalık belgesi tescillenince de; topyekûn savaş açılıp, terörist ilân edildi.

Senelerdir önce muhabbet edilip “ne istedilerse verdik”ten, avcı ustalık belgesiyle sonrası; “in’lerine gireceğiz” diyerek illegal bir yapı olduğuna karar verildi. “Komşularla sıfır sorun” parolası ile yola çıkıldıktan ve “kardeşim Esad”dan, Ortadoğu’nun şekillenmesi hevesinde, maceralara girip birden düşmanlığa dönüverildi.

SİYASAL İSLÂMIN İFLÂSI

AB ile müzakereleri başlatacak kadar ileri seviyede Avrupa’ya gülücükler dağıtan AKP, sonra sürecin dondurulmasına, hattâ kabadayılık ve hakaretlere varıncaya kadar (eski gömleklerini giyerek) AB’yi istemeyiz restine gelindi.

Aslında bu film başladığı gibi bitiyor. Aradaki reklâmlar meğerse farklı müşteriler içinmiş. Güç devşirme de diyebileceğimiz bu ara vermeler asıl perdeleri sahneye hazırlamak, dekorlar ise zamanın algılarını yönetmek içinmiş. Demek ki bir işi hayata geçirmek için önce çırak, sonra kalfa, sonra da usta! olunmalı.

Devlet asla aldatılmaz. Aldatılan bir müddet için ancak millet olup en kısa zamanda faturasını keser. Bütün bu olup bitenlerde, her değişimde, aldatıldık diyenlere “dön baba dönelim” demek lâzım. Malûmunuz iki gece bekçisi lunaparkta şarteli açıp dönme dolaba binmişler. Bir zaman sonra başları dönmüş. İnecekler, ama şartel aşağıda. “Dön babam dönelim” diye diye sabahı beklemişler.

Sahi aldatılan kim usta?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*