AKP neoliberallerle yeniden anlaştı mı?

Doğu veya Batı

Medyamız, ekseriyetle bazı haber ve olaylara karşı kör ve sağır taktiğini uyguluyor. Fevkalade  önemli hadiselerin arefesinde ve kısmen içinde boğuşurken Cumhurbaşkanımız, Londra’ya tam gün ayırması, elbette sürecin ehemmiyetini ortaya koyuyor.

2002’de Neocon ve neoliberal ittifakının desteğiyle iktidara gelen AKP’nin neoliberallerle işbirliklerini az çok hatırlarsınız. Neoliberallerin finans dünyasındaki temsilcilerinden Georg Soros´un TESEV başkanı Can Peker’in o zamanlardaki programlarını takip ettiğinizde, neoliberallerin AKP´li Türkiye’nin kılcal damarlarına kadar nasıl yerleştiklerinin resimleriyle karşılaşırsınız. Türk gençliğinin karakter ve kimyasını bozan “kişisel gelişim“ fitnesini organize ve finanse eden Açık Toplum Enstitüsü faaliyetlerini  arşivlerden izlemek de bu hususta bizi doğru adreslere ulaştırabilir. Ayrıca; aileden sorumlu bakanlıkta Soros´un fonlarıyla Türk kadın ve kızlarına çekidüzen veren Nimet Çubukçu’nun meclis çalışmaları ve konuşmaları da, AKP neoliberal ittifakının boyutlarını gösterebilir. Bu yazının konusu; neoliberallerle AKP’nin ortak projelerinin mahiyetini izah etmek olmadığından, yalnızca bir kaç hatırlatmada bulunmak istemiştik.

Bu güzel münasebetlerin kesiliş tarihini biliyorsunuz. 17 – 24 Aralık süreciyle yarım kalan yargı devrimi, 15 Temmuz ile devam ettirilmek istenince, arkasını neoconlara dayayan AKP hükümeti, neoliberal cephesiyle ister istemez çatışmaya girişti.

NEOLİBERALLER DE DEVRİMCİDİRLER…

1945´lerden sonra marksizmi kapitalizm ile telif eden bu felsefenin şakirtleri her ne kadar hürriyetçi ve demokrasi yanlısı görünseler de, özde devrimcidirler. Sovyetlerin dağılmasını takip eden süreçte, bilhassa 11 Eylülden sonra, bu maharetlerini; kadife, gül, sedir ve turuncu devrimleri adı altında birçok ülkede sergilediler.

„Açık Toplum“ sloganıyla kendilerine açılmadık bir kapı ve söylenmedik bir sır bırakmayan, bu marksist kapitalistler, millî devletlerdeki yargıya tesir ederek bildiğiniz gibi Latin Amerika’da (Brezilya ve Arjantin), Pakistan’da ve nihayet Türkiye’de „yargı yolu ile devrim” yolunu açtılar.

15 Temmuz´a kadar, hem Londra çıkışlı bakan ve bürokratlar, hem Türkiye’deki vakıf ve dernekleri ve hem de bazı dini cemaatler aracılığıyla AKP ile yoğunca çalışan neoliberaller, kalkışmada iki yüz elli insanımızı kaybettiğimiz andan itibaren mecburen karşı cephede yerlerini alarak, AKP’ye olan desteklerini kontrollü bir şekilde çekmeye başladılar.

Bildiğiniz üzere neoliberal sermayedarların  merkez üsleri Londra´dır. Avrupa Birliği’ne karşı yaptıkları yoğun çalışma ve propagandalarla İngiltere’yi Birlik´ten çıkarmayı başaran bu cereyanın elleri biraz daha kuvvet kazandı. Sosyal Devlet ve Demokrasi´den taviz vermek istemeyen Avrupa Birliği’nin başında binbir entrika çeviren neoliberallerin, AKP´li Türkiye ile münasebetlerini yeniden düzene sokma niyetinde olduğunu önceden  hissediyorduk, fakat işin acı ve olumsuz ciheti,  bir avuç çapulcunun ayağına gitmeye mecbur kalışımız olmalıydı.

GENEL AF İLE CEMAATLE İRTİBATA GEÇİLEBİLİR…

Zaman grubu ile neoliberallerin hem Avrupa’da, hem Amerika’da ve hem de Orta Asya’da, az da olsa belli bir münasebet içinde oldukları bir vakıadır. 15 Temmuz´u zalimane bir şekilde kucağında bulan cemaatin uğradığı felaketin boyutları da ortada… Düşmanlıklar ilânihâye devam etmeyeceğine göre, ihtimaldir ki bu mesele de Cumhurbaşkanımızın Londra ziyaretinde konuşuldu. AKP Hükümetinin bu denli zalimce saldırı ve müdahalelerine rağmen cemaatin büyük sıkıntılar çıkarmaması, belki de her şeyin kontrol altında olmasından kaynaklanıyordu.

Sermayedarların AKP´yi köşeye sıkıştırmaları, Trump’ın Katar üzerinden Körfezi AKP hususunda ikaz etmesi ve Avrupa Birliği Temsilcilerinin dışlamadan hükümete belli mesajlar vermeleri; Cumhurbaşkanımızı – isteksiz de olsa – Londra’da yoğun bir mesaiye mecbur bırakmıştır. Bu mesaide, AKP’nin bozduğu dengelerin tamiri de mevzubahis olmuş olabilir. Onlar açısından önemli bir husus da “Kürtlük“ meselesi olmalı. Özal´a davet ettirilen “Çekiç Güç” serüveni ile realizeye başlanan bu ifsat projesinin Suriye ve Irak savaşlarıyla kısmen tahribe uğramalarının farkında olan İngiltere, her ne olursa olsun Kuzey Irak Kürt Devletinin ihyası hususunda Erdoğan’dan yardımcı olmasını istediklerini de tahmin ediyoruz.

NEOLİBERALLER DE AKP’Yİ KURTARAMAZLAR…

Biricik elemanları Özal´ı kurtaramadıkları gibi. Özal´ın şartları Erdoğan’ın şartlarından da daha uygun olmasına rağmen devam edemedi, iktidardan uzaklaşan ANAP’ın, bayat ekmek gibi dağılıp sokağa karıştığını gözlerimizle hüzün içinde yaşadık. Milletten kuvvet alamayan „dışarıdan kumandalı iktidarların“ hazin sonlarını idrak etmek, demokrasilerde büyük gerçeklerdir.

Erdoğan; birlikte yola çıktığı tüm arkadaşlarıyla yollarını ayırdı ve onları AKP içinde itibarsızlaştırdı. Bu neoliberallerin önemli bir usulü idi. Kırılanların ve dökülenlerin ilk hallerine dönmesi veya en azından rehabilitesi mümkün olmadığı gibi, AKP’nin „karanlık sermayenin“ merkezinde, neoliberallerle yeniden anlaşmaya varmış olması, Türkiye açısından şu gidişatın değişmeyeceğini az çok ihsas ettiriyor, bize… Avrupa Birliği’nin en küçük bir üyesi olan Macaristan’dan, vatanından tardedilen neoliberallerin temsilcisi George Soros´un Berlin’de adeta sığınma aradığı şu günlerde, bu küresel kapitalist Marksistlerin Erdoğan’a verebilecekleri fazla bir şeylerinin  olmadığını da artık görmek lazım, değil mi…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*