Allah, hâkimleri hakikî adalete muvaffak etsin

altHükûmetin daireleri içinde en ziyade hürriyetini muhafaza etmeye ve tesirat-ı hariciyeden en ziyade bîtarafâne, hissiyatsız bakmakla mükellef olan, elbette mahkemedir.

Ben mahkemenin hürriyet-i tammesine istinaden, hürriyetle, hukuk-u hürriyetimi bu suretle müdafaa etmeye hakkım vardır. Evet, her yerde, adliyede mal ve can meseleleri var. Eğer hâkim şahsî hiddet edip bir katili katletse, o hâkim katil olur. Demek adliye memurları, hissiyattan ve tesirat-ı hariciyeden bütün bütün âzâde ve serbest olmazsa, sureten adalet içinde müthiş günahlara girmek ihtimali var. Hem, canilerin, kimsesizlerin ve muhaliflerin dahi bir hakkı var. Ve hakkını aramak için, gayet bîtarafâne bir merci isterler. (…)

Evet, hâkim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra ve gayet bîtarafâne bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hazret-i Ali Radiyallahü Anhın hilâfeti zamanında bir Yahudi ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların adi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hadisat-ı tarihiye var…

Tarihçe-i Hayat, Eskişehir Hayatı,

Yeni Asya Neşriyat-2017, s. 243

***

Adliyede; adalet hakikati ve müracaat eden herkesin hukukunu bilâtefrik muhafazaya, sırf hak namına çalışmak vazifesi hükmettiğine binaendir ki; İmam-ı Ali (ra), hilâfeti zamanında bir Yahudi ile beraber mahkemede oturup, muhakeme olmuşlar. Hem, bir adliye reisi, bir memuru kanunca bir hırsızın elini kestiği vakit, o memurun o zalim hırsıza hiddet ettiğini gördü. O dakikada o memuru azletti. Hem çok teessüf ederek dedi: “Şimdiye kadar adalet namına böyle hissiyatını karıştıranlar pek çok zulmetmişler.” Evet, hükm-ü kanunu icra etmekte, o mahkûma acımasa da, hiddet edemez; etse zalim olur. Hatta, kısas cezası da olsa, hiddetle katletse, bir nevi katil olur” diye o hâkim-i âdil demiş. İşte, madem mahkemede böyle hâlis ve garazsız bir hakikat hükmediyor…

Tarihçe-i Hayat, Afyon Hayatı,

Yeni Asya Neşriyat-2017, s. 577

***

Hazret-i Ömer, hilâfeti zamanında, adi bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhakeme olundular. Halbuki o Hıristiyan, İslâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhalif iken, mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki; adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan Şarkta, Garbda, bütün dünya adalet müesseselerinde câri ve hâkimdir.

Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı,

Yeni Asya Neşriyat-2017, s. 668

***

Son sözüm: Cenâb-ı Hak, hâkimleri adalet-i hakikiyeye muvaffak etsin, âmin deyip, “Hasbünallahu ve ni’me’l-vekil. Ni’me’l-mevlâ ve ni’me’n-nasîr. Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemîn”dir.

Tarihçe-i Hayat, Afyon Hayatı,

Yeni Asya Neşriyat-2017, s. 584

LÛ­GAT­ÇE:
tarafgirlik: Taraf tutuculuk, kayırma.

müberra: Berî, uzak,
arındırılmış.
bîtarafâne: Tarafsızca.
şart-ı adalet: Adalet şartı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*