Almanya’da Türkish siyaset

Milletimiz gittiği yere; kültürünü, köydeki çökeleği, isotu, lavaşı kısaca yiyeceğini, âdetlerini, kahvehane sohbetlerini götürdüğü gibi, siyasetini de götürdü.

Ancak son demlerde AKP siyaseti Avrupa’yı karşısına alınca, vatandaşlarını da politize etmeye başladı. Vatan-millet-Sakarya hamasetiyle göz göre göre “kendi ayağına kurşun sıkma” tabir edilen 50 senelik birikimini tehlikeye atma riskini de taşıyarak… Hâlbuki Avrupa siyaseti tarafgirliği ve kamplaşmayı kabul etmez ve en ufak bir işarette tedbirler devreye girer.

Oy vermek elbette bir vatandaşlık vazifesidir. Senelerce buranın ekmeğini yemiş ve buraya hizmet etmiş; çocuğunu tıp, hukuk okullarında okutmuş, kimisi encümen azası, kimi milletvekili olmuş bura vatandaşı, elbetteki demokratik bir hak olan en yakın gördüğü bir partiyi seçecektir.

Düne kadar da kendi hür iradeleriyle hiç politize olmadan, hatta kime oy verdiğini bile ifade etmeden seçimini ve vazifesini yapmıştır.

Ancak yeni dönem siyaseti ki; Neo-Osmanlıcılık, büyük Halife ve dünyayı bize düşman gösterme siyaseti, vatandaşı da rahatından etti.

1970’ler Türkiye’si kamplaşmasında ayrı kahveleri ve parsellenmiş bölgeleri hatırlatan siyaset tohumları ekiliyor neredeyse.

Çok tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız.

Epeydir sahneye konulmaya çalışılan senaryolar, yavaş yavaş perde almaya başladı.

Falanca market şunlardan, filanca lokanta bunlardan, pastahane şucu, kafeterya bucu diye alış veriş yapılmaması telkinleri, son bir kaç senedir ciddî bir propagandaya dönüştü. Öz kardeşin bile o mekânda görülmeme hassasiyeti, lekelenme korkusuna döndü. Acı, bir o kadar da düşündürücü bir hâl…

Cemaatlerin siyaset yüzünden çok sıkıntılar çektiğini, çekincelerin arttığı, (hizmetleri ayakta tutan) aidatların yüzde 60/70 düştüğü bir badireden geçiyoruz.

Senelerce o mekândan feyiz alan, dinini diyânetini öğrenen müntesibler, çocuklarını bile Kur’ân dersinden mahrum etme noktasına geldi ki, vay halimize.

Ders veren hocaları yoldan çevirip, “senin ne işin var o mekânda” deyip, kudsî vazifeye mâni olanlardan tutun, dersi terk etmelere kadar vardı bu iş. Hiçbir siyasî veya cemaatî anlayışı bırakın bilmeleri, alâkasız bebeleri siyaset yüzünden dershanelere götürmeyen velilerin veballeri, siyasîlere mi yoksa ebeveyne mi kesilir, rûz-i mahşere havale ediyoruz.

ALMANYA’DAKİ SEÇİMLER

Bugün Almanya’da genel seçimler var. İktidardaki CDU ve Merkel test edilecek. Her ne kadar kardeş parti Hıristiyan Birliği SPD ile koalisyon ortağı olsalar da, Angela Merkel ve CDU konuşuluyor.

Mülteciler meselesi, yüzde 14 ekonomik büyüme, işsizlik oranının son yirmi senenin altında seyretmesi, vatandaşın tercihini etkileyecek artı veya eksiler. (22 Kasım 2005’ten beri iktidarda olan Merkel’in önde olduğu ifade ediliyor.)

Bir başka faktör de AKP’nin bazı partilere boykot çağrısı.

Ciddî bir kampanya yürütülmesine rağmen büyük bir tesirin olmayacağı görüşü ağırlıkta ancak, bir gerilim getirdiği de açık.

Gelinen noktada bu gerginliğin seçimlere etkisi bir yana, bizdeki gibi siyasî kamplaşmaya götürmesi.

Herkes işinde gücünde. Vatandaş demokrasiden nasibini alırken; iş yeri açıyor, camisine, dershanesine gidiyor, hatta kendi okulunda hem çocuğuna hem de başka memleketin çocuklarına eğitim-öğretim hizmeti veriyor.

Hâl böyleyken, vatandaşın (ki elli seneden fazladır gurbeti diyâr etmiş) huzurunu kaçıracak, bir başka memleketin politikasını manipüle edecek varyasyonlarla ev sahibinin nefretini celbedecek işlere kalkışmak akıl kârı mıdır?

Eloğlunun kabadayılıklara karnı tok. Dünyanın en zengin ekonomilerinden birine sahip bir devlete, afra tafra sökmez. Kendini saydırmak güçlü ekonomi ile olur. Bu siyaset bilmemezlik, kabadayılık kendi vatandaşına ya bumerang gibi geri dönerse?!

Bereket versin seçim yatırımı denilse de Merkel, Türkiye kökenlilere; “burası sizin eviniz, Ankara ile Berlin arasındaki gerilim sürerken, Türkiye kökenli vatandaşlarla birlik olunması gerektiğini belirtti. Merkel, uzlaşmazlıkların ülkeye taşınmamasını istedi.”

Siyaset bu; seçimler gelip geçicidir, birileri kazanır-kaybeder. Ancak, siyaset yüzünden kamplara bölünme insanımızı, özellikle ittihâd-ı İslâmı felce uğratır.

Not: Tepkilere sebep olan Merkel’in; Türkiye için AB söylemleri, tamamen bizim yaralı demokrasimiz ve siyasetimizle alâkalıdır. Türkiye’yi karşısına alma riski kimseye fayda getirmez.

Bakmayın siz politik ifadelere; Merkel’in Erdoğanla yaptığı silâh anlaşması aynen devam ediyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*