Almanya’daki dinî cemaatlerimiz

Anadolu tek partinin istibdadından kurtulalı henüz on sene geçmemişken, Türkiye insanı derd-i maişet musîbetiyle kendisini Batı Avrupa’da buldu. Oradaki hürriyet ortamını keşfeden Anadolulu gurbetçi  dindarlar, Türkiye’de yer altına çekilmiş veya mahdut yerlerde bulunan dinî hayatı “cemaat şuurlarıyla” birlikte gurbete taşıdı. Fabrikalar, işçi yurtları veya arka mahalleler, Avrupa’da İslâmî cemaatleşmenin ilk mekânları oldu. Kısa bir zaman zarfında organize olan cemaatler, burada irili-ufaklı mescitler, Kur’ân kursları ve dernekler açarak teşkilâtlandılar. Siyasal İslâm’ı temsil eden cemaatlerin gurbetteki çeşitliliği, Süleymancıların Almanya başta olmak üzere Hür Batı’daki organizesi, Nurcular’ın ve diğer dinî cemaatlerin medrese ve dernekleri, dolaylı olarak Türkiye’deki ana gövdelerini de motive etti bu dönemde.

12 Eylül ihtilâliyle birlikte, Türkiye demokrasisine veya Müslümanlığına katkıda bulunmak isteyen buradaki “dinî cemaatlerin” başına getirilmiş musîbetleri, Avrupa’daki Türk işçilerinin bin bir güçlükle, ellerinden-tırnaklarından arttırarak oluşturdukları cemiyet ve camilerin nasıl birer çatışma alanına çevrildiğini, onlar bizim gibi gözlemcilerden daha iyi bilirler. Cemaatleri birbirine düşürme, cemaat hocalarını iftiralarla itibarsızlaştırma ve cemaatlerin arasına rekabet ve düşmanlıklarla setler örme gibi, ucu ta Ankara’ya kadar dayanan nifak çalışmalarının tarihçesi, Avrupa’daki dinî cemaat tarihçilerince kaleme alınmalı. Ta ki Kemalist nifakçılar bu cemaatlerden ellerini çeksinler.

Anadolu’nun ücra kasabalarından Avrupa’ya gitmiş, imkânları nisbetinde demokrasiyi tanımış ve kimliğini bu demokrasinin kıstasları içinde korumaya çalışırken, demokrasi pratiklerini dernek, vakıf ve konseylerde öğrenmeye gayret eden insanların yollarını Kemalizm adına kesen iki önemli hareketi burada belirtmemiz gerekir. Biri, 12 Eylül’cülerce organize edildiğini ve maalesef DİTİB gibi çalışmalarımızın güzide meyvesini de alet eden; antidemokratik, merkezden müdahaleci hareket. Bununla hem Avrupa’daki Türk diasporasının Türkiye’mizin demokratikleşmesine olan katkısını bitirdiler ve hem de cemaatlerimizin  gurbetteki insanımıza veya ihtiyaç içindeki Avrupalılara harcayacakları enerjilerini tükettiler.

Diğeri ise, yine üzülerek belirtelim ki; Cumhurbaşkanı ile Merkel’in, cemaatlerimizin aleyhine neticelenen ve siyasî menfaat arka planlı hareketleriydi. Tamamen tribünlere yönelik yapılan şovlarla, dinî cemaatlerimiz yarım asırlık hasılatlarını, kazanımlarını, diyalog ve dostluklarını bir çırpıda kaybettiler. Belki bir kasıtları yoktu. Fakat her iki ülke siyasilerinin karşılıklı kavgalı paslaşmalarının getirdiği sonuç, Avrupa’daki dinî cemaatlerimiz açısından hüzün vericiydi. Neredeyse bütün Avrupa’da “dinî otorite” konumuna yükselmiş DİTİB’e (Avrupa’daki Diyanetimiz),  Anayasayı Koruma Dairesi canibinden tehdit ve yaptırımlar gelmeye başladı. Siyasî ranta kilitlenmiş bu senaryo, Avrupa toplumuyla entegre olmuş Müslümanları öyle bir ayrıştırdı ki; buradaki STK’larda, siyasî partilerde, belediyelerde ve ticaret odalarında belli misyonlar yüklenmiş çocuklarımızı- belli bir süreliğine de olsa-  neredeyse saf dışı bıraktırdı… Avrupa’daki bütün Müslümanlar için ortak bir ibadet mekânı, sosyalleşme atmosferi ve İslâm kültürünü yaşatma mekânı olan camilerimizin iktidar partisinin seçim büroları olarak kullanılması, telâfisi kısa zamanda mümkün olmayan yıkımlara sebep oldu.

Hedefin demokrasi ve dinî hayatı tahrip ve Avrupa Birliği’ne fiilen girmiş ülkemizi bu “medeniyet ve hürriyet ortaklığından” uzaklaştırma olduğunu düşündüğümüz bu oyunun tekrarlanmaması için, mutlaka olup-bitenin gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. AB ülkelerindeki dinî cemaat mensuplarına İslâm’ın pratiğini rahat yaşamak ve temsil etmek için Türkiye mi, Almanya mı sorusunu yönelttiğinizde alacağınız cevap sizi sakın şaşırtmasın. Zira AB‘de buradan daha fazla hürriyet, adalet, düzen ve imkân bulunduğunu siz de biliyorsunuz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*