Almanya´daki Nur kardeşlerim…

Hani, rahmetli Zübeyir ağabeyin meşhur sözleri var ya, “Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz cenupta, birimiz şimalde, birimiz ahirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz…” diye. Aslında, Zübeyir ağabeyin, Afyon mahkemesindeki şahane müdafaasından bir parça olan bu ifadeler, zamanla birçok nurcunun ezberine girmiştir. Evet, bu nurculara has olan özellik ve güzelliği, biz yarım asırdır yaşadığımızdan, dem ve damarlarımıza işleyerek biliyoruz.

Gerek Almanya olsun, gerek diğer vatan toprakları dışında olsun, oradaki nur kardeşlerimi ben hep, Osmanlı’nın ileri karakollarındaki serdengeçtilere benzetirim. Hassaten, Almanya’daki nur kardeşlerimi gıyaben tanıyordum. Bir-iki akrabamdan dolayı da, oralardan malûmatım vardı… EuroNur’da yazmaya başladıktan sonra da, irtibatımız daha da gelişti. EuroNur’un fedakâr idarecisi kardeşimiz, Abdullah Efe ile devamlı münasebet içerisindeydik. Sağolsun, bizi hep davet ediyor, oradaki Nur faaliyetlerini yerinde görmemizi istiyordu. Dünyanın 4 kıtasını gezmemize, Almanya’ya komşu birkaç devlete gitmemize rağmen, oraya gitmemiz bir türlü nasib olmamıştı… Ama rahmetli Zübeyir ağabeyin sözü üzerine de, o kardeşlerimizle bir arada olmak istiyorduk.

2013 ün sonlarında, Efe kardeşimiz, o sene yapılacak olan “Nur’un bayramı” na iştirak etmemizi istemişti. ”Nasip” dedik ve nasip oldu. O sene, Almanya’ya ilk gelişimiz oldu. Uçak biletimizi, gidiş Düsseldorf, dönüş Köln olarak aldık. Bizi, fedakâr kardeşimiz Nurullah Udun karşıladı. O gece orada misafir olduk.

Video kaydını izlemek için fotoğrafın üzerine tıklayınız…

Program günü arkadaşlarla Ahlen’e gittik. Hakikatten de, çok güzel bir bayram havasına gelmiştik. Yeni Asya‘nın birçok yazarının da bulunduğu bu vasatta, çok güzel hizmetlere iştirak ettik. Nur’un bayramına, Almanya’daki Nur kardeşlerimizle beraber iştirak ettik. Orada tabii, sürprizle de karşılaştık. 2011, Hutbe-i Şam’iyenin 100. sene-i devriyesinde, Yeni Asya’nın tertip ettiği, 500 kadar bir grupla yaptığımız ziyarette, otelde aynı odada kaldığımız Dr. Hüseyin Yılmaz kardeşim ve aynı gruptan Halit Udun abimizi gördük.

Sonraki günlerde, kardeşlerimiz sağ olsunlar, bir organize yaptılar ve bizi Fransa’ya götüreceklerini söylediler. Gerçi, bizim yeşil pasaportumuz olduğundan, vize derdimiz yoktu ama yine de, nasıl gideceğimizi merak ettim. Abdullah kardeş dedi ki “ağabey, burada AB devletleri arasında sınır yoktur, Türkiye’de, bir vilayetten, bir vilayete gider gibi gideriz.” Hâlbuki bizde, hudut komşumuz olan; Irak, İran, Suriye’ ye gitmek zorken, Fransa’ya kolay gitmek… Neyse, Abdullah Efe kardeşimiz mihmandarlığında, Türkiye’den Hamza Kara ve ben, oradan da, Efe ve Fatih Cankurtaran kardeşlerimizle beraber, Fransa ve Belçika’yı da gezip, Fransa’daki Abdullah Kuşe kardeşimizin bir köşesini dershane yaptığı binasında, bir akşam sohbeti de yapıp tekrar Almanya’ya dönmüştük. Almanya’da, senelerdir hizmetlerde bulunan ve bazen orada, bazen Türkiye’de olan Şükrü Bulut kardeşimizin hizmet için tahsis ettiği evinde ve Abdullah’ın babası, mubarek Safvet abinin evinde misafir kaldık.

İkinci gelişim ise, 2018 Eylül ayında, turizm – seyahat acentesi olan damadımın, Avrupa turunda bana sürpriz bir bilet ayırması ve “baba, senin orada arkadaşların var ya, gitmek ister misin?” deyişiyle oldu. O, “arkadaşların var ya” sözü, beni can evimden vurmuştu. O, güzide cemaatin; muhabbeti, samimiyeti, irtibatı, misafirperverliği bizi yeniden celbetti ve gittik. Yine kardeşlerimizle hem-hâl olup, güzel hizmet ve irtibatlarımız oldu. Bu seyahatin sonunda, bizi, zahmet edip, havaalanından alıp, getirip-götüren Dr. Yılmaz Kurnaz kardeşimizle vedalaşırken, “ağabey, yine bekleriz” sözü ve bizim de, “Yılmaz kardeş, bundan sonra gelemeyiz herhâlde..” dememiz ve kaderin sırrının nasıl tahakkuk edeceğini tahmin edemeyişimiz olmalı ki, hep arzulayıp da, bir türlü iştirak edemediğim, “üstadı yâd etme” programı üzerine, 2019 Haziran ortasında, Almanya’ya vasıl olmak üzere, yine yola revan olduk.

Program için, acaba Türkiye’den başka gelen var mı? araştırmasını yaparken, Şükrü Bulut kardeşimizin bizden önce gideceğini ve muhterem İsmail Özdemir’in de gideceğinin malûmatını alıp, onu aradım ve gidiş için aynı uçakta bilet aldık. Çok güzel oldu. Çeşitli meseleleri konuşarak güzel bir sohbetle yaptığımız yolculuktan sonra, şükür uçağımız Köln havaalanına indi. Pasaport kontrolüne gittiğimizde şaşırdık. Her zaman çok kolay biten işimiz, bu sefer biraz çatallandı. Âhiret suali gibi iyi bir sorgu suale çekildik. “Ey Merkel, kendine gel!” in tezahürünü görmüş olduk.

Neyse, havaalanı kapısından çıktık, yine bizi, Yılmaz kardeşimiz almaya gelmişti. Beraberce Köln’de misafir olacağımız yere gittik. Ertesi sabah Şükrü Bulut yanımıza geldi. Beraber kahvaltı yaptık. Ahlen’e doğru yola koyulduk. Programın musiki icrasını yapmak üzere, Bahri Güngördü kardeşimizin ekibinden Hüseyin bey ve oğlu ile beraber Ahlen’e gittik. Arkadaşlarımızla muhabbet havası içerisinde hemhâl olduk. Bizi her zamanki misafirperverlikleriyle karşıladılar. Orada, hem Bahri kardeşimizi, hem de programın konuşmacı olarak iştirak eden Doç. Dr. Ömer Ergün kardeşimizle görüştük. Ertesi günü yapılan program ise çok güzel oldu ve muhabbet ve irtibatın güzel tezahürlerine şahid olduk.

O gece de Ahlen de kalıp, tekrar Köln’e döndük. Artık, gideceğimiz güne kadar; İsmail Özdemir ve Şükrü Bulut ile beraber Wetzlar ve Düsseldorf’taki sohbetlere iştirak ettik. Düsseldorf’taki kardeşlerimizle zaten tanışıyorduk. Wetzlardaki arkadaşlarımızla da, tanışmaya, buluşmaya gittik. Bayram kardeşimizin mihmandarlığında, çok güzel hatıralar yaşadık.  Son günden bir gün önce, Av. Osman Kurnaz kardeşimizin rehberliğinde, o günü Köln ve Bonn ziyaretleriyle geçirdik.

Bilmiyorum, artık (ikinci gelişimdeki gibi, bir şey söylemeyeceğim), yeniden nasip olur mu gelmek. Ama o muhabbet fedaileri,  (isimleri aklıma gelmeyenlerin affına sığınıyorum). Tam bir “Isparta kahramanı” olan;  Mevlid, Receb, Yılmaz, Osman kardeşler ve oğulları, Abdullah Efe, babam tarafından hemşehrilerim; Alpaslan Öztoprak, Sabahaddin Ünal, Ereğlili; Ahmed ve Şendoğan ile Üçler, Alâeddin, Turan ve Abdulkadir Karakurt, Almanya’nın bütün fedakâr, misafirperver kardeşlerimize ve tabii her gelişimizde bize mihmandarlık yapan Şükrü Bulut’a, teşekkür ederiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*