Almanya’daki Müslüman gençler ve bir skandal…

Almanya federal hükümeti politika belirlemek ve halkın problemlerini tesbit maksadıyla zaman zaman araştırmalar yaptırıyor.

Sınıf, cinsiyet, ırk ve kültür ayrımı yapılmaksızın takip edilen çalışmalar, neticeleri itibariyle raporlar ve kitapçılar halinde yayınlanıyor. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de yapılan bu çalışmaların taaccüp edilecek bir yanı yok… Yalnız… Federal  içişleri Bakanlığının “Müslüman Gençlerin Dünyası” isimli araştırmasında bazı tuhaflıklar var. Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekiyor. Bakan Hans-Peter Friedrich selefine nazaran daha demokrat, hürriyetperver ve insana değer veren biri… Fakat çalışmayı oluşturan temel unsurları bilemediklerini yedi yüz küsûr sayfalık çalışmanın satır aralarında görüyoruz. Kur’ânî İslâmiyeti, İslâmî kültürü, İslâmî gelenekleri ve gençlerin içinden çıktıkları milletlerin özelliklerini bilmeden veya o unsurları nazar-ı dikkate almadan yapılacak çalışmaların ve takip edilecek müşahedelerin hükümetlerin politikalarına yardımcı olamayacaklarını ilgililerin bilmesi lâzımdı. Başbakanın eski sosyalistlerin idaresini tedaî ettiren “Leit kultur politikasının” insan onuruyla tenakuz teşkil ettiğini biliyoruz. Kaldı ki, Avrupa’nın hakim kültürü ile ilgili olarak bilim adamlarının yaptıkları bir tarif de henüz mevcut değil.

DİNÎ CEMAATLER VE GENÇLERİMİZ!

Bakanlığın çalışmasına göre gençlerimizin yüzde 40’ı mevcut politikanın Müslümanları dışladığını düşünüyormuş. Neredeyse yarısına yakını… Hükümetin din ve vicdan hürriyeti, hayatı doğru yaşama ve insan haysiyetini dikkate alma politikalarını tenkit eden gençlerin durumu, mevcut politikalardaki arızayı gösteriyor… Şayet gençlerin meseleleri anlayamama durumu varsa, o istikamette çalışmalar yapılmalı… Yok, eğer gençlerin ortaya koydukları müşahhas örneklerle hükümetin yanlışları görünüyorsa, hükümet bilhassa insana yönelik politikasını yeniden gözden geçirmelidir. İnsana yönelik, diyoruz… Zira Müslümanların istek ve beklentileri “İnsaniyet” çerçevesinde karşılanacak şeylerdir.

Demokrasilerde dinî cemaatlerin, insanî cemiyetlerin, doğru çalışan vakıf müesseselerin ve diğer sivil toplum örgütlerinin önemleri tartışılmaz. Almanya’daki Müslüman cemaat ve cemiyetlerin kırk seneyi aşkındır bu ülkede çektikleri sıkıntıları az çok biliyoruz. Hükümetin demokrasi adına bu cemaatlerle doğru dürüst diyalog kurmaması, cemiyetlerin bünyelerindeki gençliği doğru tanımlanmış entegrasyonla ülkenin ve insanlığın yararına yetiştirememeleri ve zaman zaman diyalog eksikliğinden ortaya çıkan çatışmalar, Almanya’ya hem zaman ve hem de enerji kaybettirmiştir. Ama hükümetin Müslümanları doğru tanıma gayretleriyle dinî cemaat ve cemiyetlerin karşılıklı fedakârane çalışmaları, otuz kırk senelik kayıplarımızı kapatır, kanaatindeyiz.

ÇALIŞMANIN SKANDALA DÖNÜŞMESİ…

Almanya’daki Türk toplumu kadar Türkiye kamuoyu da SPRİNGER MEDYA grubunu tanımaya başladı. Daima Müslümanların ve bilhassa Türklerin aleyhinde yayın yapmakla ünlenmiş bu medya grubunu Türkiye, sabık Cumhurbaşkanı Christian Wulff’a açtığı savaşla tanımıştı. Demokrasiye, temel insanî hak ve hürriyetlerine ve bütün semavî  dinlere gayet tahammülsüz olan grubun yayınlarından magazin BİLD gazetesi, bakanlığa sızarak çalışmayı bakanlıktan önce açıkladı. Açıklamasında da bakanlığın çalışmasını tersyüz etti. Müslüman gençlerin entegrasyona mani olduklarından başlayarak meseleyi Müslümanlığa, dinî cemaatlere ve İslâmî geleneklere kadar götürmeye çalıştı.

Evvelâ sokağı menfî etkileyen bir gazetenin federal hükümetin raporlarına neşirden önce ulaşması bir skandaldır. Raportörlerin bazı medya organlarındaki beyanları da, Springer grubunu tekzip ediyor. Baş ve son cümleleri alınmamış ifadeleri bir araya getirerek raporu efkâr-ı ammeye yanlış duyuran Springer grubu hakkında federal hükümetin bir şey yapabileceğini zannetmiyoruz. Yalnız, toplum barışını zedeleyen ve Müslümanların onurlarıyla oynayan söz konusu medya grubuna karşı Müslümanların mutlaka yapacakları çok şeyler vardır.

Müslümanların federal hükümetin araştırmalarına büyük ehemmiyet verdiklerini, bakanlık yetkilileri yakından izlemişlerdir. Fevkalâde ciddî, büyük masraflarla oluşmuş ve hükümete de yol göstermesi öngörülen raporların önceden medyaya sızdırılıp itibarsızlaştırılması, mutlaka Hans-Peter Friedrich´i düşündürecektir, kanaatindeyiz.

Temennîmiz 11 Eylül felâketinin açtığı menfezlerden AB içine dalan demokrasi, hukuk, genel ahlâk ve insaniyet karşıtlarına, federal hükümetin artık “dur!” demesi ve Almanya’nın sosyal barışına elbirliği içinde çalışmasıdır. Müslüman Türkler her zaman buna razı oldular ve olmaya da devam edeceklerdir, diyoruz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*