Alvarlı Hoca Muhammed Efendi (1868/9-1956)

Asıl ismi Muhammed Lütfi olmakla birlikte “Alvarlı Efe Hazretleri” lâkabıyla tanınıp meşhur olmuştur. Erzurum’da yetişip büyüyen âlimlerden olup mutlâkiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerini yaşamıştır. Bitlis âlim ve şeyhlerinden Muhammed Küfrevî Hazretlerine bağlanmış ve bilâhare onun halifelerinden biri olarak irşat vazifesinde bulunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri talebelerinden Hulusi Beye yazdığı mektuplarından birinde ismini zikretmiş ve selâmlarını iletmesini talebesinden istemiştir. Doksan yıla yakın bir ömür sürmüş ve mesaisini insanların kurtuluşuna sarf etmiştir.

 

Muhammed Efendi 1868/9 yılında Erzurum’un Hasankale ilçesinin Kındığı Köyünde doğdu. Babası Hoca Hüseyin Efendidir. Annesi Hatice Hanımdır. İlk eğitimini babasından aldı. Daha sonra Erzurum’un tanınmış âlimlerinden dersler aldı. Bu eğitimini tamamladıktan sonra Hasankale (Pasinler) İlçesinde bulunan Sivaslı Camii’nde imamlık yapmaya başladı (1891). Bu görevini devam ettirirken tasavvufa da meyletti.

Muhammed Efendi, babası ile birlikte Bitlis’e giderek Şeyh Muhammed Küfrevî Hazretlerine intisap etti. Bu bağlılıktan bir süre sonra tebliğ ve irşat vazifesini üstlenerek Şeyhin halifesi oldu. Hasankale’de insanları Kur’ân ahlâkını yaşamaya dâvet etti. Hasankale’den sonra yine Erzurum’a bağlı Dinarkom Köyü’ne giderek burada da imamlık yaptı ve irşat vazifesini devam ettirdi.

Bilindiği gibi Erzurum ve çevresi Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Bu işgaller başlayınca Muhammed Efendi babası ile birlikte Erzurum’a gitti. Memleketinin kurtuluşu için mücadele edenlere katıldı. İşgal süresince burada kalarak fiilen mücadeleye katıldı. Ermenilerin katliâm yapmaları üzerine köylerden topladığı altmış kadar insanla bir müfreze meydana getirdi. Hem Ruslara ve hem de Ermenilere karşı savaştı. Birkaç baskın hareketi düzenledi ve Ruslardan bazı silâhları almaya muvaffak oldu. Daha sonra düzenli orduya katılarak onlarla birlikte Erzurum’a girdi. Bu arada babası Ermeniler tarafından yaralanmıştı. Babasıyla buluştuğu gün onunla ilgilendi. Ancak o akşam Babası yaranın etkisiyle vefat edip şehitler kervanına katıldı.

Muhammed Efendi bir süre sonra Hasankale’ye döndü. Ancak, Alvar Köyü halkının dâveti üzerine bu köye gitti. Köylüler kendisine büyük hürmet ve saygı göstermekteydiler. O da bu köye yerleşti. Artık bu köy hayatının önemli bir parçası oldu. Adeta asıl ismi unutuldu. Önceleri “Alvar İmamı”, ardından “Alvarlı Efe Hazretleri” ünvanları ile tanınıp meşhur oldu. Kendisi 1939 yılına kadar bu köyde kalarak hizmetlerini devam ettirdi. Köye olan sevgisini dizelerine döktü:

“Lütfi ne güzeldir kuy-i Dinarkom

Âb-ı hayat akar suy-ı Dinarkom

Safalar bahş eder buy-ı Dinarkom

Güllendi bir zaman bağ-u bostanım”

Muhammed Efe Hazretleri 1939 yılında Erzurum’a geçti. İrşat hizmetlerini burada devam ettirdi. İrşat vazifesini devam ettirirken Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazdı. Yazdığı şiirleri oğlu Seyfeddin Mazlumoğlu tarafından derlenerek “Hakikatlerin Özü” adıyla neşredildi.

Risale-i Nurda ismi “Alvarlı Muhammed Efendi” olarak geçmektedir. Bediüzzaman Hazretleri talebelerinden Hulusi Beye yazdığı bir mektubunda adından söz etmekte ve; “Silsile-i ilmiyede bana en son ve en mübarek dersi veren ve haddimden çok ziyade şefkatini gösteren, Hazret-i Şeyh Muhammedü’l-Küfrevî’nin (kuddise sirruhû) hulefâsından Alvarlı Hoca Muhammed Efendiye ve ihvanlarına çok selâm ve arz-ı hürmet ederim.” (Barla Lâhikası s. ) Demek suretiyle Küfrevî Hazretlerinin aynı zamanda müşterek hocaları olduğunu da belirtmektedir.

Kur’ân ve imana hizmet ederken sade bir hayat yaşayan Muhammed Efendi hiçbir zaman lükse ve ihtişama ehemmiyet vermedi ve meyil göstermedi. Ders ve sohbetlerinde Peygamber Efendimiz’in (asm) ve sahabe sevgisinin ehemmiyeti üzerinde durdu. Sünnetine sahip çıkarak ihya etmeye çalıştı. İnsanların Kur’ân nurundan istifade etmeleri için gayret sarf etti.

Kendini İslâma ve insanlığa adayan büyük simalar gibi Resulullah’ın ahlakını esas alan Muhammed Lütfi Hazretleri halktan maddî yardım talep etmeme noktasında azamî gayret gösterdi. “ilmi kazanç vasıtası yapıyorlar” diye ithamda bulunan insanları hayatı ile fiilen tekzip etmeye çalıştı. Doksan yıllık ömrü boyunca bir evin sahibi olamadığı gibi bunun için bir çaba da sarf etmedi. Giyim kuşamında ise temizliğe azamî dikkat gösterdi. Hizmet gördüğü tekkede de bu mütevazilik her zaman göze çarptı.

Muhammed Lütfi Efendi cömertliği ile de dikkat çekti. Kendisine hediye olarak gelen şeyleri misafirlerine ve ihtiyaç sahiplerine verdi. Misafirperverliği had safhada idi. Yirmili yaşlarından vefatına kadar sofrasından misafir hiçbir zaman eksik olmadı. İhtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gidermekten büyük mutluluk duymakta ve lezzet almakta idi. Misafirin ehemmiyeti hakkında da şu mısraları yazdı:

Misafirin kademleri kesilse,

O evden bereket ref olur elbet.

Gönülde sehavet gülleri solsa,

Hurmet-i ahbaba kalır mı himmet.

Masumların, düşkünlerin ve hastaların yardımına koşmanın İlâhî emir olduğunu hal ve hareketleriyle göstermeye çalıştı ve örnek oldu. İnsan hak ve hukukunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu; “Sakın incitme bir canı/ Yıkarsın arş-ı Rahmanı” beytiyle ifade etti. Bereketli bir ömür yaşayarak 12 Mart 1956 yılında vefat etti. Mezarı Alvar Köyünde babasının mezarının yanında bulunmaktadır.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

dadaş25 için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*