Analarımızı anmak

Anayı anarken, anayı düşünürken yahut anaya bakarken, akla “sevimsiz şeyler” gelmez. Hakikaten “insan” olan her insan; anneye, annelere ve “annelik” kavramına sevgiyle, saygıyla  ve güzel duygularla bakar. Yaratılan ilk insan Âdem babamız, kendisine eş olarak takdir edilen Havva annemizle hayatı paylaşmış, acı ve tatlı hatıraları onunla beraber yaşamış.

Dünya durdukça, nesilden nesile intikal eden bir güzellik de, hiç şüphesiz “annelik” duygusu ve kavramı olmuştur. Peygamberlerin anneleri, eşleri ve kızları da bu kavrama “kutsî” bir güzellik kazandırmışlardır. Ana denilince, Havva analar, Hacer analar, Ayşe analar, Fatma analar, vesaireler de anılır olmuştur.

Anneler ve annelik kadar; onlara bakmak, onlarla haşir-neşir olmak ve uzakta veya vefat etmişlerse, onları anmak da lüzumlu, mânidar, kârlı, sevaplı ve güzeldir.

Ama sadece belli gün ve günlerde değil!

***

“Ana gibi yar olmaz”, “Ağlarsa anam ağlar”, “Analar ağlamasın” gibi retoriklerle; süslü, hisli ve hamasî beyanlarla, çiçek ve hediye takdimleriyle gelip geçen “Anneler Günü” de, böyle günlerden sayılır.

Bizim de buna bir itirazımız olmaz. Olsa olsa itirazımız; hadisenin çığırından çıkarılmasına, mecrasından saptırılmasına ve tüketim sektörünün âleti ve oyuncağı haline getirilmesine olur.

Hatta bir Avusturyalı annenin basına yansıyan sözü bile, bizim bu yöndeki itirazımızı destekliyor. En keskin tepkisi de şöyledir:  “İyi ki de her gün ‘Anneler Günü’ olmamış!”

Her neyse, bu gelenek  sürdüğü sürece, bize düşen hayra vesile yapmaktır. Madem ki böyle bir şey ihdas edilmiş ve madem ki batı dünyasıyla beraber, ülkemizde de bir gelenek olarak sürüp gidiyor, öyleyse bunu vesile yaparak bizim de söyleyeceklerimiz, yazıp çizeceklerimiz olmalı ve oluyor da..

Gazete, dergi ve sitelerimiz, yayın organlarımız, hatta takvimlerimiz de bu günü vesile yaparak güzel mesajlar veriyorlar.

***

ONLARA DUA, ONLAR ADINA İSTİĞFAR

Kütüb-ü Sitte’de bulunan bir hadis-i şerif meâlen şöyledir:

“Kişinin âhirette derecesi yükseltilir. O da ‘Bu yükselme hakkım değildi, nereden geldi’ der. Kendisine: ‘Bu senin için evlâdının yaptığı istiğfar sebebiyledir’ denilir.”

Öyleyse vefat eden anne ve babalarımızın mezarına çiçekle gitmektense, onlar adına sürekli duâ ve istiğfarda bulunalım. Müslüman’a yakışan da bu olsa gerektir.

Bir de Rahmanürrahim olan Rabbimizin emirlerine kulak verelim:

“İnsana Biz, anne ve babasına iyilik etmeyi emrettik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Onun anne karnında taşınması sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet olgunluğa erişip kırk yaşına vardığında, ‘Ya Rabbi’ diye duâ etti. ‘Bana, anneme ve babama bağışladığın nimetlerin şükrünü eda etmeye ve razı olacağın güzel işler yapmaya beni muvaffak et. Neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Ben Sana yönelerek günahlarımdan tevbe ettim, ve ben Sana teslim olanlardanım.” (Ahkâf Sûresi, 15)

Şimdi bir hususa dikkat edelim. “Onun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır.” Buyuruluyor. Diğer bir âyet-i kerimede, “Sütten kesilmesi de iki yıl sürdü” ifadesiyle birlikte, hamileliğin en az süresi “altı ay”, emzirmenin de en çok süresi “yirmidört ay” gösterilmiş oluyor.

“Biz insana, anne ve babasına iyilik etmesini emrettik. Annesi onu zaaftan zaafa düşerek taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yıl sürdü. Bana, annene ve babana şükret; dönüşün ancak Banadır, dedik.” (Lokman Sûresi, 14)

“Anne ve babadan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın “Öf” bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle.” (İsra Sûresi, 23)

***

Annemin vefat günü, Anneler Günü‘ne, o yılki Anneler Günü de, 12 Mayıs’a denk gelmişti.

Bu vesileyle merhûme annemizle beraber bütün annelerimizi dua ile anarken, hayatta olanlara da hayırlı uzun ömürler ve saadetler diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*