Antika san’at; İnsan!

Bİr insan, eline aldığı bir mikrofonla, herkese sorsa “İnsan nedir?” diye, eminim çoğu insandan şu cevabı alacaktır: “İnsan, Allah’ın etten, kemikten yarattığı bir varlıktır.” Cevap doğrudur.

Fakat verilen cevap, oldukça eksiktir. Neden? Çünkü, insan sadece etten kemikten ibaret değildir.

Bu tanım, çok ama çok basit kalmaktadır. İnsan, çok daha farklı ve yüksek bir mânâyı karşılamaktadır.

 

Bediüzzaman Said Nursî, insanı Cenâb-ı Hakk’ın “antika bir san’atı” olarak değerlendirir.

“Antika”, herkesin yakından bildiği gibi, ustanın elinde itinayla şekillenmiş, hiçbir yerde benzeri olmayan, hatta kopyası dahi yapılamayacak kadar mükemmel bir sistemle donatılan bir nesnedir. Böyle mükemmel bir şekilde ortaya konulan harika varlığın işleyişi de, elbette ki harika olmaktadır.

Bu “antika varlık”, şu âlem dediğimiz kâinat içerisinde toplu iğne büyüklüğü kadar bir yere sahip olan dünyamızda, kendisine tahsis edilen zaman zarfı içerisinde, hadsiz elemleri ve hadsiz sevinçleri beraber yaşadığı için, her hadiseden az veya çok payını almaktadır.

Said Nursî, insanın bu gizemli boyutunu ortaya koyduktan sonra, onun bu dünya sarayında “ilim ve duâya” da ihtiyacının olduğunu ifade eder. İnsanın asıl vazifesinin “taallüm ile tekemmül” ve “dua ile ubudiyet” olduğunu ifade eder.

İnsan, ‘beden ve ruh”tan hayattar kılınmış bir varlıktır. Yaratıcı her iki nesnenin de ihtiyaçlarını farklı olarak yarattığı için, insan ihtiyacını da farklı olarak almak zorundadır.”Beden”in ihtiyaçlarını “maddî” gıdalar giderirken, “ruhun” ihtiyaçlarını da “manevî “gıdalar gidermektedir.

Ruh, hayal gemisiyle âlemin her tarafını kayıtsız olarak gezebilir. Onu hiçbir kimse esaret altına alamaz. Ama beden öyle değildir. Onun kendisine tahsis edilen mekândan dışarı çıkması mümkün değildir.

Küçük bir çivi görüntü itibariyle hiçbir şey ifade etmez. Fakat, konum itibariyle, yerleştiği yerden çıkması ve ayrılması, bulunduğu makamın dağılmasına vesile olacağı için, çok yüksek bir değere sahiptir.

Cenâb-ı Hak, insan mekanizmasını da öyle güzel bir programla programlamış ki, hiçbir şey ne eksik, ne de fazla. Eğer vücudun herhangi bir yerinde, toplu iğne başı kadar bir fazlalık olsa, o mekanizma onu ortaya çıkaracak ve onun tamir olmasına vesile olacaktır. O arıza kısa zamanda giderilmez ise, büyük bir problemin oluşması işten bile değildir.

Yaratılan her şey, bir sistem dahilinde, sürekli yenilik halindedir. Bu yenilik esnasında eskisinin yerine yenileri gelirken, hiçbir denge bozulmamaktadır. Meselâ vücut her saniye yenilenmektedir. Fakat “ruh” bu yenilenmeden hiçbir zaman etkilenmez. Her saniye vücudun bünyesinde milyonlarca hücre ölürken, milyonlarcası da yeniden yaratılarak dengeleri muhafaza eder pozisyondadır.

İşte böylesine bir antika varlıktır insan.!…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*