Aramıza soğukluk vermek!

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hz.leri bir mektubunda şöyle başlar:

“Aziz, sıddık kardeşlerim Refet, Mehmed Feyzi, Sabri;

“Ben şiddetli bir işaret ve mânevî bir ihtarla sizin üçünüzden, Risale-i Nur’un hatırı ve bu bayramın hürmeti ve eski hukukumuzun hakkı için çok rica ederim ki, dehşetli yeni bir yaramızın tedavisine çalışınız.”

Bundan anlıyoruz ki, dehşetli bir yara açılmış ya da açılıyor. Ve oradan hizmete zarar verilecek. Bazı abilerimiz de bilmeyerek bu tehlikeye düşmüşler veya düşecekler.

Mektubun devamında Üstad dehşetli yarayı ve tehlikeyi şu şekilde dile getiriyor: “Çünkü, gizli düşmanlarımız iki plânı takip edip, biri beni ihanetlerle çürütmek, ikincisi mâbeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkit ve itiraz ve gücenmekle bizi birbirimizden ayırmaktır.”

Üstadımız burada iki plandan söz ediyor. Zındıka komitesinin yaptığı iki dehşetli plan var.

Birinci plan, Üstadımızı ihanetlerle çürütmek. Ama Üstadımız bu planı; “Risale-i Nur’u okumak, benimle görüşmekten on defa daha faydalıdır” diye bozuyor ve oradan gelecek zararı bertaraf ediyor. Yani bu plan işletilemiyor. “El mi yaman, Bey mi” kabilinden geleceğiniz varsa göreceğiniz de var diyor. Nitekim Bediüzzamanla o kadar uğraşmalarına karşılık Nurcular’a zarar verememişlerdir. Yani bu alçak plan suya düşmüştür, düşürülmüştür.

Buradan anlıyoruz ki, şahıslar öne çıkarılmayacak ve nazarlar sadece Risale-i Nur’a çevrilecektir. “Ben de Risale-i Nur’un bir talebesiyim” diyerek Üstadımız, şahıs merkezli bir hizmete kapıyı kapatmıştır. O halde şahsı öne çıkaran gayretler bizim için anlamsızdır ve hatta uzak durduğumuz hadiselerdir.

İkinci plan da, Nurcular arasına bir soğukluk verip onları bölüp parçalamaktır. Hatta başarabilirlerse “PARAMPARÇA” edip İman ve Kur’ân hizmetini öldürmektir. Bu dehşetli plana karşı da, Üstadımız talebelerini şiddetli bir şekilde ikaz edip uyarıyor. “Sakın birbirinize tenkid kapısını açmayınız” diyor. Aman dikkatli olun sizi buradan vurmasınlar diyor. Bu gün Hüsrev hakkında bir tenkid bir itiraz ve gücenmeyi öne sürerler, yarın bir başkasını. Bu bir oyun, bir tuzak. Sakın ola ki, gafil avlanmayın.

Hüsrev sadece bahane ve mektubun devamında Üstadımız; “Ben size ilân ederim ki, Hüsrev’in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir ki, benim sobamın parçalanması gibi acîp, sebepsiz bir hâdise başıma geldi” diyerek abileri ikaz ediyor.

Siz Hüsrev hakkında işletilen bu tuzağa düşmekle, Hüsrev’e zarar vermiyorsunuz. Yaptığınız Hüsrev aleyhtarlığı, “Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir” diye onları ikaz ediyor. Biz bilmesek de, iyi yapıyoruz zannetsek de işin aslı bu. Düsturlara uymayıp kardeşleri tenkid etmenin sonu ihanete kadar dayanıyor.

Demek asıl mesele Risale-i Nur’u çok dikkatli okumak ve hayatımızı ona uydurmak olmalı. Allah bizleri Hizmete zarar verecek her türlü tehlikelerden korusun. İhlâs, uhuvvet ve tesanüdümüzü bozdurmasın inşallah. Âmin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*