Artık AKP’ye buradan ekmek çıkmaz

Lâiklik, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olarak Anayasamıza girmiş ve öyle de olmak gerekirken bizde, dinsizlik olarak anlaşılmış ve din üzerinde baskı aracı yapılmıştır.

Bu sebeple 28 sene (başta Bediüzzaman ve Nurcular olmak üzere) dindarlara göz açtırılmamıştı.

Lâiklik; 50’den sonra Demokratlarla gerçek mânâda tatbik edilmek istenmişse de hâkim güçler onlara rağmen mahkemeleri laiklik ve 163. madde ile meşgul etmişti. Hür ve serbest zeminde din intişar ettikçe laikçilik refleksi! ile önü alınmak istenmiş, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, hep bu sebeple demokrasiye darbe vurmuştu.

Özellikle 28 Şubat’ta, dini siyasete alet edenlerin tahriki, laikçilerin (siyaseti dinsizliğe alet edenlerin) dindarları ve kamusal alan diye (başörtülüleri) devlet kadrolarında istemedikleri fütursuz bir kıyıma dönüşünce toplumda fay hatları kırılmıştı. Partilerin birbiriyle kavgaları, ANASOL-D ve M, 28 Şubat baskılarının icracısı olunca mazlumların umudu olarak AKP iktidar olmuştu.

Esasen iktidara gelişleri ve 19 sene devam etmelerinde, muhalefetin dağınıklığıyla beraber kimlik bunalımının da tesiri çok. Demokratların lidersiz olup dağınık olmaları, gelenlerin de misyona ters hareketleri, özellikle 367 krizinde meclisi terk etmeleri, parti başkanlarının devlet refleksiyle davranmaları gibi birçok sebep AKP’yi ayakta tuttu.

AKP ise karşısına CHP’yi alıp, din üzerinden 30’lu yılların dosyalarıyla kendi seçmenini konsolide etmenin yanında, ortada olup adres bulamayan hattâ AKP’ye kızan dindar ve Demokrat seçmeni de (kime verelim sorgusuyla) bloke etti.

Halbûki 90’lardan beri kimlik arayışında merkez sağı hatırlatan siyasetleriyle, eski yanlışlara sahip çıkmayan ve açıkça ifade etmese de redd-i miras yapan CHP, demokratlaşıyor ve dizginlerini laikçilerin elinden alıyordu. 2013’teki başörtü serbestisi ve Ayasofya’nın açılışında hükûmetin elini rahatlatacak destekle önemli açılımlar yapıyordu sessiz ve derinden.

Yine Risale-i Nur’un devlet tekeline alınması hengâmında tekeli AYM’den döndürmüştü.

BİRİLERİ DÜĞMEYE BASTI

Ancak CHP içinden laikçi ve ulusalcı kesimin bu açılımlardan haz etmemesi veya birilerinin tahriki, AKP’nin değirmenine su taşıyor.

İBB’nin tertiplediği Şeb-i Arûs programında Türkçe Kur’ân okumaları AKP’lilerin üstüne atlamasına sebep olmuştu. Gelen tepkiler üzerine, İmamoğlu’nun “Mevlânâ etkinliğinde ‘Türkçe ezan’ okunduğu iddialarına Şeb-i Arus’ta ezan olmadığını söyyeyip Türkçe Kur’ân okunmasına ilişkin ise bilgisinin olmadığını ifade ederek, “Bence de Şeb-i Arus töreninde, yüce Kur’ân’ın Arapça okunması gerekir” demesi bu işin bir yerlerden ısıtıldığını gösteriyor.

Ve, 1990’larda DYP-SHP iktidarında Kültür bakanı olan Fikri Sağlar’ın, Risale-i Nur’un yasaklı kitaplar lisesinden kaldırılmasına imza atması ve bir toplantıda itirazlara rağmen başörtülü bir gazeteciyi yanına oturtması ile bugün sarfettiği “başörtülü hâkim istemiyorum” beyanını yan yana koyduğumuzda sanki bir yerlerden düğmeye basıldığı intibaını veriyor.

Bu menfilikler ve gelen sorular üzerine bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu “çağın neresindeyiz biz ya? Kişi başörtüsü takar takmaz, o, onun tercihidir. Adalet dağıttığı süre içinde hiçbir sorunum yok. Bizim parti meclisinde de başörtülü hukukçular var, böyle bir ayrımcılığı asla kabul etmiyorum” beyanı hem laikçilere hem de medet umanlara, burdan ekmek çıkmaz mukabilinden.

Eski Kültür Bakanı, CHP ve AKP’de vekillik yapmış Ertuğrul Günay: “AKP, eski CHP gibi” diyorsa AKP’nin eski CHP üzerinden yediği ekmek yeter. O ekmek bayatladı artık, yenmiyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*