Atatürk resminin ibadet yerinde ne işi var?

Tehditler…

Hayatımızı kuşatan, zaman zaman sarsan ve alan siyasi tehditler, bu ülkede alenileşmiş, sıradanlaşmış işler arasında yer alıyor…

Hüseyin Aygün, örneğin, planı ve niyeti daha 1926’larda ortaya çıkan, adım adım gelişen Dersim katliamında Atatürk’ün sorumluluğunu tartışmaya açınca yer yerinden oynamıştı…

Partisinin, CHP’nin bir aforoz etmediği kalmıştı Aygün’ü.

Ve Cafer Solgun…

Neşe Düzel’e verdiği röportajda söylediği “Atatürk resmi cemevlerinden kalkacak, Cemevi bizim ibadethanemiz. Mustafa Kemal politik bir figür. Bir ibadet mekânında ne işi var? Aleviler, Atatürk’ün Dersim’deki rolünü tartışacak” sözleri nedeniyle ölüm tehditleri alıyor.
Samsun’dan gönderilen “Katasamo Gençliği” imzalı tehdit mektubu Solgun’un başkanlığını yaptığı Yüzleşme Derneği’nin kapısına sıkıştırılmış halde bulundu.

Tehditleri ciddiye almak gerek…

Hrant Dink hadisesini düşünmek yeterli ciddiye almak için…

Toplulukların düşünce kodlarını değiştiren insanlar, o kodlardan beslenen, o kodlara sarılanlar için tehlike oluştururlar.

Cafer Solgun kod değiştiren isimlerden birisi…

Dersimli…

Siyasi nedenlerle 50 yıllık hayatının 18 yılını hapislerde geçirmiş…

Onu ilk kez konuk ettiğim bir televizyon programında tanımıştım ve şaşkınlığımı da kendisine de söylemiştim… “Yılları hapishanede geçmiş bir adam, bu denli yumuşak, demokrat ve kendisi gibi nasıl olabilir, kalabilir” diye…

Cafer Solgun “Alevi dünyası”ndaki siyasal kodları ilk sorgulayan isimlerden birisidir.

“Alevilerin Kemalizm’le İmtihanı” adlı kuvvetli çalışmayı yayınlaması bu açıdan son derece önemlidir. Alevilik ve Kemalizm ikilisi arasındaki tabu bağları ısrarla, yüksek sesle sorgulayan, bunu her fırsatta tekrar dile getiren Solgun’un bugün yaptığı siyasi iş, “Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği” faaliyetleri de son derece önemlidir.

Aldığı tehditten sonra, “Gücüm, nefesim, aklım ve enerjim yettiğince ülkemizin normalleşmesinin sorumluluğunu çocuklarımız hatırına omuzlarımda hissedecek, iyilik ve doğruluk, adalet ve hakikat yolundan sapmayacağım” demesi onun cesareti ve dirayetiyle nasıl bir insan olduğunu gösteriyor.

Ekliyor:

“Son dönemde gündemleşen Dersim 38 katliamı ve Alevi meselesiyle ilgili tartışmalarda, temel demokratikleşme sorunlarımızın kaynağı olduğunu düşündüğüm resmi ideoloji zihniyetine ilişkin eleştirel düşüncelerim, ‘bazı çevreleri’ harekete geçirmiş gibi görünmektedir…

Kim bu bazı çevreler?

Soru hepimizin, hepimize?

Bu ülke Solgun’a, çocuklarına sahip çıkmalı, tarihi yapan bu insanları korumayı bilmeli…

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. Dünya da bizim kadar bir yere tek bir kişiye odaklanan hiç bir ülke varmıdır acaba merak ediyorum

  2. Ne yazık ki öyle bir toplum olduk ki zır cahil. Ne okuma nede araştırma yapmayınca haini kahraman kahramanı hain yaptık. Milletimizin en büyük hastalığı okumamak, okunsa gerçekler bir araştırılsa bugün tapma derecesine varan durumdan belki nefret edilecek duruma gelebilir. Ne diyelim. Eğitim Şart.

  3. resmi tarih yalanlarıyla, Atatürk’ün arkasına saklanıp iş çevirenlerle, kendilerine ayrıcalıklar tahsis etmişlerle bu Milletin barışması mümkün değildir. kandırıldığımız, saklanan, tartışılmayan-tartışılması teklif bile edilemeyen o kadar çok doğru bildiğimiz yalan var ki. bu kadar kısıtlamanın olduğu bir ortamda ne iddia edebilirsiniz, söylenenlere kim inanır? Atatürk sanmsuna giderken, Sultan Vahdettin’in verdiği fermanı görmezden gelirseniz, O’nu okullarda hain diye okutursanız, Kazım Karabekir’in desteğini gizlerseniz, lozanı ‘başarı’ diye kitaplara yazarsanız, tek parti dönemindeki zulümleri (şahitleri daha aramızdayken) inkar ederseniz… ne dersim katliamı yakanızı bırakır ne İskilipli Atıf Hoca. siz de kendinizi vatansever, bu yalanlara kanmayanları da hain sanırsınız.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*