Avrupa Şark’ı bilmez

Namık Kemal’in 1872 yılında “İbret” gazetesinde yayınlanan bir makalesinin başlığıdır bu.

Geçtiğimiz aylarda aynı isimle çıkan bir kitabın tanıtım haberini okuyunca makaleyi internetten araştırmaya çalıştım. Muhtelif kaynaklarda güncel çevirilerini siz de merak ettiyseniz okuyabilir, hürriyet âşığı olan Namık Kemal’in duygularına ortak olabilirsiniz.

Namık Kemal makalesinde “Avrupalıların İslâm’a dair malumat alabilmek için bazı dostlarımızın müfteriyâtından başka bir menbaları yoktur.

Birkaç nev-heves üç-beş kelime Fransızca öğrenmekle adl ü hikmetin zübdetü’l-kemali olan İslâmiyet’i cahilâne ve bî-edebâne istihzâya kalkışmışlar” diyerek dinî hükümlerin oyuncak suretinde tutulmak istendiğini hayatın içinden canlı örneklerle anlatıyor, sömürgeci zihniyeti eleştiriyor.

NAMIK KEMAL’DEN İSLÂM VE KADIN TESBİTLERİ

Osmanlının “hasta adam” olarak nitelendirilip parçalama çalışmalarının yoğunlaştığı dönemde sömürgeci zihniyetin hedefinde İslâmiyet vardır.

Şarkiyatçılar 19. yüzyıl sömürgeci Batı medeniyetine (ki Bediüzzaman Hazretleri bu medeniyeti ikinci Avrupa olarak tanımlar) öncülük ederler. İslâm dini ile alay ederek muhatap olan bu zihniyet resmi, heykeli, karikatürü, romanı, sineması gibi aklınıza gelen her vasıtayı kullanarak zihinleri karıştırmayı hedefler. Günümüzde de bütün canlılığıyla bu “istihzalı karalama çalışmaları” ile sıkça karşılaşmaktayız.

Osmanlının münevverleri dönemin gazetelerinde yayınladıkları makalelerinde bu zihniyeti eleştirmekte ve insafa davet etmekte idiler. Namık Kemal de bu aydınlardan biridir.

NAMIK KEMAL (1840–1888 )

İslâm’ın kurallarına tabi olunduğunda Müslümanların bilimde, teknikte, ahlâkta gelişeceğini ifade eden Namık Kemal, İslâm’ın ilerlemeyi engellediğini ifade edenlere başka bir makalesinde şöyle cevap verir:

“Diyorsunuz ki, ‘Asya’da bu kadar milyon insan çürüyüp duruyor. İslâm’ın kaidelerinin ne kadar faydalı olduğu bundan anlaşılıyor.’ Bilmiyorsunuz ki halkın çürümesi o kaidelere uymamasındandır.

Bir kere düşününüz, Roma’nın yıkılışından sonra dünyada medeniyeti ayakta tutan ve yücelten İslâm değil miydi? Sizden bir takım âlimler ‘Avrupa’nın ilim ve irfan üstadı Endülüs Araplarıdır’ diye bağırıyorlar. Endülüs Arapları İslâm değil miydi?”

“Eğer sizin medeniyet zannettiğiniz şeyler kadınların açık saçık sokağa çıkması ve toplantılarda dans etmesi ise onlar ahlâkımıza aykırıdır. Biz istemeyiz istemeyiz, istemeyiz, bin kere istemeyiz!”

“Biz o milletiz ki din sayesinde Hicaz’ın iki küçük şehrinden çıkarak dünyanın üç büyük kıt’asını fethettik ve medeniyette, kahramanlıkta Yunanlıları, Romalıları geçtik!

Asrımızda fiilen demiryolu, fikren yıldırım sür’atiyle giden terakki müsabakasına karışabilmek ise bir millet için diğer milletlerde mevcut olan ‘terakki’ sebeplerinin ve vasıtalarının nasıl husûle geldiğini öğrenerek, kendi durumu ile mukayese ettikten sonra yürütülebilecek, kabulünden kötülükler doğmayacak olanlarını almaya, aldıktan sonra tatbikatta birçok cihetlerini düzeltip değiştirerek millî bünyeye uydurmaya ihtiyaç gösteriyor. Bir milletin geçmişi göz önüne alınmadan, istikbali için ne yapılsa ekseriyet üzere zarardan veyahut zarardan daha kötü olan züppelik lekesinden kurtulamaz. Kurtulsa bile tatbik kabiliyetinden mahrum kalır.” (Fahrizade İbrahim Mithat, Hicab, Bedir Yayınları)

HÜLASA

Zamanları aşan tesbitleriyle yâd ettiğimiz Namık Kemal’in ruhuna Fatihalarla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*