Avrupa’da İslami metod

Bitmeyen hizmet aşkı veya hizmete kara sevdalı olmak, yani sarmaşık çiçeğinin taşları kucakladıgı gibi bütün insanlık âlemini kucaklamak mânâsında onları İslâma, imana, Kur’ân’a, Nurlara dâvet etmek, her Müslümanın şiarı, gayesi ve aksiyonu, beklenen vezaifidir. Elbette bu kalelerin burçlarında iman meşalesini daimen yakmak için metod lâzım, prensipler lâzım ve denenmiş ölçüleri ve kalıpları bulmak lâzım. Bunun için hizmet ve Nur fedaileri Avrupa’nın bir çok yerinde, şûrâ âyetlerinin çağımıza bakan şemsiyesi altında bir araya gelmektedirler.

Hz. Bediüzzaman’ın Münâzarât’ında: “Acele ettim kışta geldim, sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz” sözlerinin 100 yıl sonra Avrupa’da tecellisini bizler artık diğer mü’min kardeşlerimiz gibi görmekteyiz. Uzağa gitmeden gösterelim. 40 yıl önce Hollanda’da bir cami yokken bugün 450’ye ulaşması, baharın açan çiçekleri değil mi? Hz. Bediüzzaman’ın “Medenîlere galebe çalmak ikna iledir; söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değil” metodu ile daha çok kişilere gidilecek ve daha çok kaleler feth edilecektir. Her şey ortada. Eğer Hz. Üstadın cihanbahâ ifadeleri hayata geçerse elbet muhteşem olacaktır. Münâzarât’ında “Neden kâfir olana kâfir demeyeceğiz?” suâline verdiği cevapta: “Kör adama, ‘Hey kör’ demediğiniz gibi. Çünkü eziyettir; eziyetten nehiy var.” diyor. Ayrıca Tarihçe-i Hayat’ında bütün Müslüman öncülere: “Lisanın Kur’ân’ın âyetlerini âleme duyururken, hâl ve etvâr ve ahlâkın da onun manasını neşretsin; lisan-ı hâlin ile Kur’ân’ı oku; o zaman sen dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun” ifadeleri her an tazeliğini, şebabetini korumaktadır.

Yine 2012 itibarıyla 101 yıl önce ve 35 yaş civarlarında Şam Emeviye Camii’ndeki tarihî hitabede buyurdu: “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tabileri İslâmiyete cemaatlerle girecekler, belki küre-i arzın bazı kıt’a ve devletleri İslâmiyete dehalet edeceklerdir.” Yine Münâzarât’ta diyor ki: “Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti gösterirsek, onlardan İslâmiyete fevc fevc dahil olacaklardır” buyurmuştur.

Başarının, zaferin kaynağı budur. Çünkü onun ölümsüz kaynağı Kur’ân ve Kur’ân’daki çok âyetler, meselâ Maide Sûresi 99. âyet: ”Peygambere düşen ancak tebliğdir”. Bir ömür boyu bunun takipçisi olmuştur. Şimdi İslâm dünyasında buna duçar olduğumuz gibi, Batı dünyasındaki, İslâma gönül veren erler, bu hakikatı yaşayacaklar ve yaşatacaklardır. Medenî ümmetlerde ancak bu tarz şartlarla ayakta kalırsın ve sahil-i selâmete vasıl olursun.

Almanya’da 1978’lerde Hz. Mevlânâ sempozyumlarında Prof. Dr. Annemarie Schimmel’e Risale-i Nur’dan bir kaç eser vermiştim. Bir yıl sonraki dönüşünde “Kardeşim Halil Bey, bu Nurlar beni nurlandırdı. Eğer Avrupa’nın entelektüelleri bu eserleri kabul eder ve anlarlarsa, o vakit Avrupa’ya barış ve sevgi güneşi doğacaktır” demişti. Prof. Dr. Thomas Michel “Risale-i Nur imdadımıza yetişti, çağın tefsiri” diyor. Bükreş Üniversitesinin Profesörü C. Grigori ise “Medeniyetler ittifakını ancak Risale-i Nur sağlar ve dünya barışını getirir” beyanında bulundu.

Ayrıca Hz. Bediüzzaman çağımıza bakan müjdeler sunmuştur. Amerika için, Rusya için emsalsiz tesbitleri vardır ve bunlar da tahakkuk ediyor. Ancak yukarıdaki şartların tahakkuku ile daha da artacaktır.

Bu düşüncelerle geçtiğimiz hafta sonu Hollanda Rotterdam İslâm Üniversitesi’nde Avrupa’nın bütün ülkelerinden gelen zatlarla kendi alanlarında istişareler yapıldı. Biz de S. Dialooghuıs Kültür Merkezinde “İnsan ve İnsanın mahiyeti” üzerine bir konferans verdik. Prof. Akgündüzler’e, Nusret, Gürsel ve Yadin Beylere, Tarıklara, İlhanlara, Nur Muhammedlere binler tebrikler.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*