Avrupa’dan maddî ve manevî bahar müjdeleri

Ülkemizin de üstünde bulunduğu Kuzey yarımküre, bütün haşmetiyle mevsim itibariyle maddî baharı yaşıyor. Ve maddî baharlarla birlikte çok önemli olan manevî baharları da her an bağrından çıkarıyor.

Şubatın ikinci yarısında tabiat sahnesinde başlayan “cemreler” Mayıs ayında zirve yapıyor. Sonra muhteşem “yaz mevsimi” devreye giriyor. Bu zaman tünelinde ve sürecinde canlılar âlemi müthiş bir uyanış ve cûş-u huruşla kâinatı şenlendiriyor. İlâhî kudretin, Fıtratın ve Esma-i Hüsnanın inanılmaz, harika,  garip ve harika tecellileri arzın simasında yankılanıyor.

Manevî baharın kokusu ise son yıllarda daha başka bir canlılık arz ediyor. Cenâb-ı Hakk’a sonsuz şükürler olsun ki; bütün Nur camiası, özellikle de sosyal faaliyetleriyle bilinen Yeni Asya Nur Camiasının Hz. Bediüzzaman’ın Mart ayındaki vefat yıl dönümü münasebetiyle “anma toplantısı faaliyetleri” hız kazanır. Hummalı bir faaliyet başlar. Bu sevgi seli Türkiye’den taşıp, dünyaya yayılarak devam ediyor. Nur camiasında gelişen entelektüel birikim, gençlik potansiyeli, kudsî hizmete bağlılık, imana hizmet aşk ve şevki yılların tecrübesiyle oluşan büyük birikimler artık gelişerek devam ediyor ve dünyaya daha fazla yayılıyor. Bu olgun ve engin hizmet faaliyetleri farklı vizyonlarla yeni baharların müjdesini veriyor.

Nur Dâvâsının bu kudsî yolculuk kervanı başladığı günden beri, kesintiye uğramadan ve istikametli bir şekilde devam ediyor. Teknolojinin her türlü imkânını da kullanan tecrübeli kadrolar bu manevî hizmetleri artan bir ivmeyle hummalı bir şekilde yaygınlaşarak devam ettiriyorlar elhamdülillah. Dünyanın her köşesinde hizmet kervanının bahtiyar hadimleri Nur Dâvâsı adına yepyeni kapılar açıyorlar. Artık anavatan Türkiye’de; yazın meşgaleleri arasına en fazla “Risale Okuma Programları” girip sosyal ve manevî hayata renk katıyor. Kışın haşmeti, burûdeti, soğuğu kardeşlik bağlarını gevşetmiyor. Nur hadimlerinin vazgeçilmezi olan iman ilminin esası: “Nur dersleri ve sohbetleri” hem kendi nefisleri için, hem de çevredeki “bir iki” arkadaş için bile olsa Anadolu’da, Avrupa’da, Amerika’da, Kanada’da, Avustralya’da, Rusya’da, Arabistan’da, Filipinlerde, Afrika’da devam ediyor.

Nurun kahraman ve bahtiyar hadimleri Avrupa’nın her köşesinde, şu güzel bahar mevsiminde muhteşem manzaraların harika atmosferinde kâinatta Cenâb-ı Hakk’ın zîşuur mahlûklarını da cezbedecek faaliyetlerle kâinat kitabının tılsımlarını okumaya devam ediyor. İlmiyle, namıyla, eserleriyle, dâvâsı ve sadık, halis talebeleriyle Türkiye sınırlarını aşıp dünyaya taşan “Bediüzzaman” gerçeği ve dâvâsı Avrupa başta olmak üzere dünyaya yayılıyor. Türkiye’den gelen bir avuç insanın 650’den fazla mescid olan Londra’da yeni faaliyete geçirdikleri, fakat henüz resmî isim hakkının alınmadığı “Bediüzzaman Camii” buna çok güzel bir örnek. Bir başka örnek de; Norveç’in başşehri Oslo’da da bir “Bediüzzaman Camii” olduğunu duyduk. Bakıp göreceğiz inşaallah.

On beş günden beri İngiltere ve İsveç’te bu kutlu ve mutlu meclislerdeyiz. Yeşilliğin bütün güzelliğini ve tonlarını üzerinde barındıran Avrupa kıt’asının her yerinde Nur hizmetleri devam ediyor. Siz bu satırları okurken biz de bir grup arkadaşımızla muhtemelen Kuzey Yarımkürenin en kuzey noktalarında bulunan; yeşil ve mavinin göz kamaştırıcı manzaralarıyla süslü Norveç’te olacağız. Bir avuç Nur hadimiyle manevî tefekkür ve müzakere meclisinde, ders yapmaya devam ediyor olacağız inşaallah. İmân hakikatlerinin dinlenmesinden çok zevk alan canlı ve cansız yaratıkların aralarında “şahs-ı manevî” adına kâinat bostanına manevî oksijen katkısı yapma gayreti içerisinde olacağız inşaallah. Geçmişten geleceğe sarsılmadan ve savrulmadan devam eden bu nurlu zincir ve bağı biraz daha genişletme ve sabitleme faaliyetinin zevkini ve saadetini hep birlikte yaşıyoruz.

On günlük İngiltere ziyaret ve yoğun temposundan sonra şu anda bulunduğumuz İskandinav bölgesinde, Avrupa’nın bu uzak ve kuytu diyarı gurbetinde her gün çok mutluluk verici manzara ve hizmetlerle karşılaşıyoruz. Her yeni gün bizi yepyeni dostlarla buluşturuyor. Yepyeni manevî kapılar ve hizmet sahalarının açıldığına şahit oluyoruz. Bu gelişmeler bize istikbal bağlarının sümbül kokularını tattırıyor. Mütefekkirâne zemin yüzünün bir mânevî zîneti ve medâr-ı şerefi olduğuna inandığımız bu kudsî ve isabetli yolda Rabbimizin bizleri son nefesimize kadar devam ettirmesini niyaz ediyoruz.

Manevî âlemlerin kudsî nesimini bu şahadet âlemine taşıyan bu faaliyetlere sebeb olanlara teşekkür ediyor ve tebrik ediyoruz. Semâvâtı zemine gıpta ettiren bu halisane, samimî sohbet, zikir ve tefekkür meclislerinin yeryüzünün elmas ve zümrüt madalyası ve şeref levhası olduğuna inanıyoruz. Bu anlamlı hizmet faaliyetleri bir yandan şu anki dünyanın manevî dengesini sağlarken; diğer yandan gelecek nesillere vedia olarak intikal eden en anlamlı miras olarak tarihe mâl oluyor. (Hizmet Rehberi, s. 252, Barla Lâhikası, s. 142, 146-147.)

Beşerin zulüm ve hatalarından dolayı çabuk kopacak bir kıyameti engelleyen bu kudsî faaliyetler artarak devam ediyor ve edecek inşaallah. Bu hizmet dalgaları insanlığın yapmakta olduğu bunca günah ve hatalara karşı da bir kefaret olma özelliğini taşıyor. Bu tür manevî cihad faaliyetleri sadece o hizmetleri yapanlarla sınırlı değil, bilâkis bütün insanlık için bir siper ve muhafız konumundadır. Buna bütün kalbimizle inanıyoruz. “Birinci Avrupa”nın mensuplarıyla birlikte hareket eden bu güzel hareketlerin istikbalin sahra ve bağlarında ümit çiçekleri açtıracağını ve zamanla bunları tatlı meyvelere dönüştüreceğini bütün benliğimizle hissediyor ve inanıyoruz.  

Evet, doğru bir hat üzerinde değil de, kürevî hat üzerinde hareket eden zaman bize İslâm âlemindeki gerileme devrinin bazı arızalar hariç bittiğine işaret ediyor. Şiddetli kıştan sonra gelen maddî-manevî baharların seherlerindeki tatlı cıvıltıları işitiyoruz. Henüz çok netlik kazanmasa da; mevcut halden; İslâmiyet güneşinin parlak gelişimine, dünya barışına giden yolun arayışlarının arttığına şahit oluyoruz. İlâhî güç tarafından vaad edilen hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekliyoruz. (Hutbe-i Şamiye, s. 43)

“Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikin esrarını ihtizaza veren musıka-i İlâhiye hiç durmuyor; mütemadiyen güm güm eder.” (Münâzarât, s. 46) tespitinin ve hakikatin emarelerine şahit oluyor ve istikbale ümitle bakıyoruz.

Padişahların padişahı olan Sultan-ı Ezelî’nin, Kur’ân’ın İlâhî musıkîsiyle ümit veren mesajının umum âlemde ve kubbe-i âsumanda yankılanan şiddetli sesini duyuyor ve dinliyoruz. Dünyayı güm güm diye ayağa kaldıran bu sadânın âlem-i İslâm’da ve bütün insanlık âlemindeki kuvvetli tesiri ve nefesini hissediyor ve işitiyoruz. Sivrisineklerin demdemelerinin ve karasineklerin vızvızlarının daha az işitileceği günlere doğru yol aldığımıza inanıyoruz. (Age)

İngiltere’de, İsveç’te bire bir karşılaştığımız; Hıristiyan veya ateist iken İslâmiyetle şereflenen insanların ibretli ve tatlı yeni hidayet hikâyelerinin hatıraları gönül,kalp ve ruh dünyamızda cennet kokularını çağrıştıran mutluluklar veriyor. Muhtemelen gideceğimiz Norveç’te de aynı manzaraları yaşayacağız. Bunun için istikbale umutla bakıyoruz. Hidayet güneşinin gönülleri sarmasını niyaz ediyoruz.

7 Haziran Cumartesi günü Van ilinde başta Hz. Peygamber (asm), maneviyat büyükleri ve özellikle Üstad Bediüzzaman Hazretleri için okunacak olan Van Bediüzzaman Mevlidi’nde buluşmak üzere…

NOT: Bütün dostlarımın geçmiş Leyle-i Mi’racını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim. N. Eren

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*