Avrupalı Müslümanlara karşı ayrımcılık

Image
Avrupalı Müslümanlar yeni yıla gittikçe artan kaygılarla girdiler. Fransa’da burka ve sakalın gündeme taşıdığı, İsviçre’de minare yasağının alevlendirdiği bir İslâmî görüntü karşıtı kamuoyu yükselişi, Avrupa’daki Müslümanların içinde yaşadıkları topluma entegrasyonlarını zayıflatıyor. Avrupalılar Müslümanlar yüzünden kendi kimliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını düşünüyorlar.

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezinden İslâm ve göç konusunda uzman ilim adamı Vincent Geisser’e göre, Avrupalı Müslümanlar ulusal sahnenin kalıcı aktörü olma yolunda ilerledikçe, ulusal kimliklerini kaybedeceklerine inananları daha fazla korkutuyorlar. Avrupalıları yaşlı bir nineye benzeten Geisser, ‘her gürültü duyduğunda hırsız geldi sanan yaşlı nine gibi, Avrupalılar da kıt’alarının küçüldüğü ve önemsizleştiği duygusuna kapıldılar” diyor.

İşte bu atmosfer içinde 15 milyondan fazla Müslüman’ın yaşadığı Avrupa, içten içe kaynayan bir kazana dönüyor. Halbuki Müslümanlar artık göçmen olmadıklarının farkında. Bulundukları topluma adapte olmak, o toplumun Müslüman üyeleri olarak yaşamak istiyorlar.

Nitekim Açık Toplum Enstitüsü’nün yeni yayınladığı 11 Avrupa şehrinde Müslümanlar arasında yapılan araştırma, Batılıların birlikte yaşadıkları Müslümanlara dair tamamen yanlış kanaatlere sahip olduğunu ortaya koyuyor. Meselâ; “Müslümanlar içinde bulundukları topluma entegre olmak istemiyor” kanaatinin bir mit olduğu ortaya çıktı. Zira araştırmaya katılan Müslümanların yüzde altmış biri içinde bulundukları ülkeye ait olduklarını hissediyorlardı. Ama katılımcıların yüzde ellisi, toplumun geri kalan kısmının onları yabancı gibi görmesinden yakınıyordu. Müslümanların beşte biri son 12 ay boyunca sık sık dinî ayrımcılığa maruz kalmışlardı. Maalesef Müslüman olmayan nüfusun yüzde 6,8’i işsiz iken, Müslümanların 19,8’i işsizdi.

Müslümanlar diğerleriyle karışık mahallelerde yaşamak istiyorlar, tecrit edilmek istemiyorlardı. Ama ayrımcılık onların konut seçme imkânını sınırlıyordu. En az ayrımcılık sağlıkta görülüyordu ve Müslümanlar bundan memnundu. Ancak polis karşısında çok keskin bir ayrım vardı. “Afrikalıysanız, daima belli bakışlara maruz kalırsınız ve polisler size farklı davranır. Polis kimliğimi sordu, gösterdim, geriye yüzüme fırlattı” diyor Senegal kökenli bir Fransız vatandaşı. Nitekim bahsettiğimiz araştırmaya katılan Müslümanların yüzde 55’i son beş yıl içinde dinî ayrımcılığın arttığına inanıyor. Marsilya’da inşa edilmekte olan camiye ilişkin olarak New York Times muhabirinin görüş sorduğu bir yaşlı Fransız “açıldığında bombalayacağım onu” diyordu. ‘niye?’ diye sorulduğunda ise; “bunlardan zaten çok var, bununla sayı daha da artacak ve sorunlar çıkacak”.

Bütün bu ayrımcılıkları körükleyenler aslında politikacılar. Bu kimlik korkusunu oya tahvil etme kaygısıyla, milliyetçiliği körüklüyorlar. Danimarka ve İsviçre’de minare ve camilere karşı başlatılan kampanyanın içinde de politik kaygılar var.

Bunun yanı sıra Avrupa’daki Müslümanlara da büyük iş düşüyor. Doğru İslâm’ı tanıtarak, içinde bulundukları topluma daha çok karışarak, ‘misafir işçi’ değil, Avrupalı Müslümanlar olduklarını onlara gösterebilmek. Böylelikle hem toplumsal huzur artacak, hem de doğru İslâm’ı gören Avrupalıların kalplerini İslâm’a ısındırmak kolaylaşacaktır.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. ALLAH razı olsun diyorum yani ne diyeyim?Avrupa’da Müslüman’lığın sıkıntılarını aşmak için ancak böylesine güzel bir çözüm sunulabilirdi yani. Barıştırıcı,uzlaştırıcı,hoşgörüsel ve İslam’ın af ve merhamet üzerinde yoğunlaştığına vurgu yapılarak yapılması gerekenlerin bildirilmesi yani…

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*