Avusturya gündeminden

Image

Mektubumuz Avusturya’dan olduğuna göre, arada bir burada olup bitenlere şöyle bir bakmamıza nazar-ı müsamaha ile bakılır zannederim. Gerçi bu girizgâhı, bir önceki siyasî yazıdan da önce bir “geçiş yazısı“ olarak arz etseymişim, diyorum. Ama zaten her yazı herkese açıktır da, herkes her yazıya gözünü, gönlünü açmayabilir.

Böyle şeylere ilgi duymayan, “Biz nere Avusturya nere, biz kim Avrupa kim“ deyip göz ucuyla geçiştirecek olan sevgili okurlarımızı da saygıyla, sevgiyle selâmlarım. Hele hele “Türkiye siyasetinden bıkkınlığımız yetmiyormuş gibi, bir de Avrupa siyasetine mi bakacağız?“ diyerek yüz çevirecek olanlara da hassaten hak veririm. Böylesi yazılar da ilgililer ve ilgi duyanlar için olsun…

Kaldı ki, git gide artık burası orası kalmayacak artık. “Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlıyız“ reklâmında olduğu gibi, Avrupalılar da bize dönüp, “Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Avrupalıyız“ deseler yeridir.

Bunu, Türkiye AB adayıdır diye söylemiyorum. Coğrafî yönden Avusturya ne kadar Avrupa’nın ortasındaysa; hukuken, siyaseten, insaniyeten ve medeniyeten Türkiye de Avrupa’nın o kadar merkezindedir. Koskoca yüzyılımız, Avrupalı olma sevdasının hamleleriyle, merhaleleriyle doludur.

Gün olmuş, Avrupa’ya yöneliş gözlerimizi o kadar bürümüş ki, yönümüzü de şaşırmışız. Tarihimizi, mazimizi ve kimliğimizi bile unutur hale gelmişiz.

Bedeli bu kadar pahalı olan Avrupa sevdasının karşılığı da buna lâyık olmalı. Ve gidişat da bunu gösteriyor. Adımlar buna uygun atılıyor. Yani kader planı bu yönde işliyor. Resmî ideoloji ve sinsi planlar aksi yönde işletilse bile. İşte Türkiye kökenli Avusturya vatandaşı olarak bu satırları yazıyor olmamız da bunu gösteriyor.

***

Ve işte Avusturya gündeminden..

25 Nisan Pazar günü (sessiz sedasız) yapılan cumhurbaşkanlığı halk oylaması geride kalırken, yeni tartışmaları da ülke gündemine getirdi. Seçim öncesi ve seçim ânı ne kadar sessiz geçtiyse de, seçim sonrasının tablosu uzun süre tartışılacağa benziyor. Halkın yüzde 79’unun yeniden onayını alan SPÖ’lü sosyal demokrat Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in sevinçten içi içine sığmıyor, başparmaklarını dik tutup iki yumruğunu sıkarak, “yyah, işte bu“ diyorsa da, her taraftan hücum ile neş’esi kursağında bırakılmak isteniyor. Bilhassa ikinci büyük parti ÖVP, aday göstermemekle, mevcut cumhurbaşkanını desteklemiş olduğunu, SPÖ’nün bu başarıyı seçim malzemesi olarak kullanmaması gerektiğini ifade ediyor.

Cumhurbaşkanı da gürültüye pabuç bırakmadan, herkesten önce davranıp “reform“ diyor, bilhassa cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde değişikliği o da istiyor. “Artık cumhurbaşkanları ikinci defa seçilmesin, bir defa sekiz yıllığına seçilsin“ görüşünü o da benimsiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, parlamento seçimleriyle beraber bir çırpıda bitirilmesini tavsiye edenler de var. Bu tartışma öyle iktidar-muhalefet arasındaki kısır bir kavga gibi gözükmüyor. Sosyologlar ve siyaset uzmanları da düzeyli ve muhakemeli bir üslûp ile tartışmaya katılıyorlar. Fischer de, reformların 2013 yılına kadar tamamlanacağını söylüyor. Anlaşılan, reform tartışmaları Avusturya’yı bir süre meşgul edecek..

Bilhassa, seçime katılımın azlığı, ülke için kafa yoranları iyice düşündürdü. İki seçmenden birinin sandığa gitmemesi, seçime ilgi duymaması, Avusturya basınında “halkın grevi“ olarak yorumlanıyor. Seçim günü, ülkede seçim olduğunu bilmeyenler bile varmış. Bizzat sandığa giderken, tanıdık bir seçmene oy kullanmayı hatırlattığımda, “Bugün seçim mi varmış, iyi ki hatırlattın“ demesine de şahit olduk. Ayrıca aday göstermeyen bazı muhaliflerin, taraftarlarına sandığa gitmemelerini ya da geçersiz oy kullanmalarını telkin etmeleri iddiası da ciddî bir krizin emaresi olarak yorumlanıyor.

***

Rusya Devlet Başkanı Putin’in Viyana ziyareti de gündemlik konulardandı. Nabucco boru hattına rakip olması için South Stream (Güney Akımı) adlı boru hattının bir kısmının yapımı için Avusturya ile anlaşma imzalandı. Böylece Avusturya her iki boru hattına da ortak olmuş oldu. Hazar Denizi üzerinden Türkiye’ye, buradan da Rusya’ya uğramadan Avrupa’ya ulaşacak ve 2014’ten itibaren gaz naklini başlatacak olan Nabucco projesi tabiî ki Rusya’nın işine gelmiyor. Putin, Güney Akımı üzerinden gaz alınması için ikna çalışmaları yapıyor.

***

Ve nüktemiz: “Avrupa’nın, Putin’in gazını alması lâzım.”

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*