Ayasofya Camii’ni unutamayız

Dört minaresiyle ellerini semaya açmış ve hürriyetine kavuşacağı günü bekleyen Ayasofya Camii’ni, artık “müze olma esareti”nden kurtarmalıyız. Bunun için de, en önce hepimize vazife düştüğünü bilmemiz gerekiyor.

Kahramanmaraşlı bir himmet ehli, TBMM Dilekçe Komisyonu’na gönderdiği dilekçe ile Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılmasını talep etmiş. Habere göre dilekçeyi işleme koyan Komisyon, konu hakkında ilgili “kurum”lara görüş soracakmış. (Yeni Asya, 28 Ocak 2013)

Belki “kurum”ların olumsuz görüş bildireceği ve bu yolla bir adım ileri gidilemeyeceği düşünülebilir. Ancak şunu unutmamak lâzım ki, en önemli hedeflere “ilk adım”ın atılması sonrasında uluşılabilir. Belki “ilgili kurum”lar bu noktada olumsuz görüş bildirecek ve “Ayasofya Camii”nin esaretinin sürmesini uygun görecekler. Ama bu dilekçe bir değil de onbir milyon olursa, hiç kimse bu talepleri görmezden gelmeye devam edemez, bu da bilinsin.

Türkiye hâlâ darbecilerin dayattığı “1982 anayasası” ile yönetilme ayıbıyla yüz yüze ise, aynı şekilde fethin sembolü olmuş ve İstanbul’un fatihi tarafından camiye çevrilmiş olan Ayasofya’nın bugün “müze” olarak devam etmesi de yüzümüze vurulmuş bir şamardır. Ayasofya Camii’nin niçin, nasıl ve ne maksatla müzeye çevrildiği izah bile edilemiyor. “Ben müze yaptım, oldu” anlayışı artık hiç kimseyi ikna etmiyor. Bu bakımdan Kahramanmaraş’tan gönderilen dilekçe bir değil, 11 milyon imza ile desteklenmeli…

Bu vesile ile Ayasofya tartışmasının yeni olmadığını da hatırlamak lazım. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, “Ayasofya Câmii’ni ibadete açmaya kimin gücü yeter?” başlıklı bir yazısında, merhum başbakan Adnan Menderes devrindeki bir hadiseyi aktarıp şöyle demiş: “Ayasofya, ibâdete kapatılan tek câmi değildir. Yeni devirde [tek parti devri/FÇ] yüzlercesi kapatılmış; başka maksatla kullanılmış; yıktırılmış; arsası satılmıştır. Konya Mevlânâ Câmii bile hâlâ müzedir. Demokrat Parti hükümeti iktidara geldikten sonra Ayasofya’yı ibadete açmayı düşündü. Milliyetçiler Cemiyeti bunu müdafaa edenlerin başında geliyordu. Avukat Bekir Berk, hükümete açık mektubunda, Ayasofya’nın bu hâline yalnızca Yunanlıların sevineceğini söylediği için laikliğe aykırı davranmaktan hakkında dava açıldı; dergisi de kapatıldı. Tam o sırada ‘Ayasofya’nın câmi olmasını isteyenlerin kafası ezilmelidir’ diyen bir gazetenin yazarı Ahmet Emin Yalman, Malatya’da (…) bir genç tarafından vuruldu (1952). NATO sebebiyle Yunanistan’ı gücendirmekten çekinen hükümet, bu hâdise üzerine iyice geri adım atmak zorunda kaldı. (…) 8 Ağustos 1980’de Sultan Mecid’in yaptırdığı Hünkâr Mahfili, Süleyman Demirel tarafından ibadete açıldı ve Ayasofya’dan tekrar ezanlar okunmaya başladı ise de, 12 Eylül’den sonra eskiye dönüldü. 1992’de Yıldırım Akbulut, Hünkâr Mahfili’ni tekrar ibadete açtı; tamamını açmayı da va’dedince, tepe taklak oldu. Tapusu, bugün bile Sultan Fatih Vakfı üzerine kayıtlı Ayasofya’yı, açmaya, MSP dâhil hiçbir hükümetin gücü yetmedi.” (Türkiye, 16 Ocak 2013)

Bakınız, yine bir “darbe” tasarrufu ile karşı karşıyayız. 8 Ağustos 1980’de Ayasofya Camii’nin, Topkapı Sarayı girişi yönündeki (camiye bitişik) Hünkâr Mahfili ibadete açılıyor ve aradan bir ay geçince yönetime el koyan “darbeci”ler bu müsbet adıma ket vuruyor, ibadete açılan bölümü kapatıyor. Niçin? Onlar da biliyor ki Hünkâr Mahfili’ni açan demokratlar, bir adım sonra Ayasofya Camii’ni yeniden ibadete açmak isteyecekler…

Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılması “darbe”ciler tarafından engellenmiş, ama bu ilânihaye böyle sürüp gidemez. TBMM Dilekçe Komisyonu, Ayasofya Camii’ni ibadete açıp açmamayı “kurum”lara sorsun, ama bu arada “millet”e de sorsun… Bakalım milletimiz ne diyecek?

Milleti değil de “kurum”ları dinleyerek iktidar olunsa da o iktidarın dua alması mümkün değil. Bütün dünyadan dua almak isteyenler Ayasofya Camii’ni hem de gecikmeden ibadete açmalılır, vesselâm…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*