Ayasofya’nın açılmasına Demokratlar zemin açtı

Evvela Ayasofya’nın “camiye çevrilip ibâdete açılması” kararı her türlü tebrike şayandır.

Ancak başta 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti hükûmetinin ilk kararı, Meclis’e sunduğu ilk tasarısı ve ilk çıkardığı kanun ve temel icraatı olarak 16 Haziran’da Ezân-ı Muhameddînin aslına çevrilmesinde ve  4 Kasım 1951’de Bakanlar Kurulu kararıyla ilkokullarda din derslerinin müfredat programına alınmasında Demokratların ve demokrasi şehidi merhum Başvekil Menderes’in hakkı teslim edilmelidir.

Zira DP ve ardından “Demokrat misyon”un devamı AP ve DYP iktidarlarında dine ve mânevî değerlere hizmeti tamamlayan icraatlar sürdürülerek, öncelikle Menderes’in “Müslümanlığı ve onun esâslarını ve kâidelerini kifâyetle telkin edip öğretecek öğretmenlerin yetiştirilmesi” için açtığı imam hatip okullarının sayısı arttırıldı. Demirel döneminde üç yüz İmam Hatibin açılmasıyla bu okulların sayısı 470’i aştı. Keza 1958’de Yüksek İslâm Enstitüleri tedrise başladı. Bu arada 40 bin imam hatip kadroya alındı ve Diyanet kadrosu 70 bine çıkarıldı.

Peygamber Efendimize ait mukaddes emânetlerin bulunduğu Hırka-i Saadet Dairesi’nde 24 saat okunan ve 417 sene süren Kur’ân-ı Kerim tilâveti, 46  senelik bir aradan sonra Hicrî 1 Ramazan gününe denk gelen 13 Temmuz 1980’de yeniden başlatıldı.

Peşinden 8 Ağustos 1980 Cuma günü mahzun mâbed Ayasofya’nın minarelerinde Ezân-ı Muhammedi yeniden okutuldu. Ayasofya Camiinin müştemilatındaki Abdülmecid Mescidinde kılınan Cuma namazı ile Ayasofya’da ibâdet hasreti -kısmen de olsa- sona erdi.

“AYASOFYA’NIN CAMİ HALİNE İFRAĞINA VE İBÂDETE AÇILMASINA…”

Önce Demirel’in Başbakan Yardımcısı olduğu Suat Hayri Ürgüplü koalisyon hükûmetinde Diyanet İşleri Başkanı Tevfik Gerçeker’in “müze halindeki Ayasofya’da ibâdete mani olmadığı”na dair görüş bildirmesiyle Ayasofya’nın yeniden açılmasının ilk işâreti verilmişti.

Akabinde AP iktidarında Demirel hükûmetinin Devlet Bakanı, Çanakkale Milletvekili hukukçu Refet Sezgin’in “Vatandaş olarak Ayasofya’nın cami haline ifrağına ve ibâdete açılmasına muvâfık mütalaa ediyorum. Hükümet üyesi olarak bu meselenin hukuki durumunu yetkili kurullara götürüp tetkik etme kararındayım” ifadesiyle gündeme getirilmişti. (Yıldıray Oğur, Karar, 8.6.20)

Peşinden Başbakan Demirel ilk basın toplantısında “Ayasofya’nın ibadete açılması hakkında yetkili mercilere intikal etmiş dilekler mevcuttur, böyle bir şey bize intikal ederse düşünürüz” demişti.

Sonrası merhum Demirel’in “Yahya Kemâl’in, İstanbul’un işgalinde söylediği ‘Devletin iki mânevî temeli; Ayasofya’da ezân ve Hırka-i Saadette Kur’ân okunması’ sözü bence çok mühimdir. Osmanlı devletini ayakta tutan şey, Hırka-i Saadette okunan Kur’ân’la, Ayasofya minaresinde okunan ezanlardır. Zira 481 sene Ayasofya Camii’nde ibâdet edilmiştir. Biz, Ayasofya’nın Hünkâr Mahfilinde (Hünkâr Kasrı / Abdülmecid mescidi’nde) namaz kılınmasını ve minarelerinde ezan okunmasını uygun bulduk. Ayrıca Hırka-i Saadette 24 saat Kur’ân okunmasını sağladık…” sözleriyle gelmişti.

Bu açıdan İslâm ülkeleri büyükelçilerinin katılımıyla Ayasofya’ya bitişik Abdülmecid Mescidiyle bahçesinde ilk Cuma namazını kılan AP hükûmeti Kültür Bakanı Tevfik Koraltan’ın “Bu vatan semâlarında ezân-ı Muhammedî ile birlikte Kur’ân-ı Kerim sedâları ilelebed yankılanacaktır. Ayasofya’nın tümünü ibâdete açmanın önünde engel yok” beyânatı dikkate değerdi.

Ne var ki, 36 gün sonra demokrasiyi katleden 12 Eylül darbesinin ikinci gününde “restorasyon bahanesi”yle bir defa daha minarelerinden okunan ezânlar susturulup, 58 gün sonra -“tâmirat bahanesi”yle- Abdülmecid Mescidi’nin kapatılmasına yine karşı yine merhum Demirel’in ve Doğru Yol Partisi’nin “Ayasofya’yı camiye çevirip ibâdete açma” çalışmaları devam etti.

Yine DYP’liler 80’li yıllar boyunca iktidardaki ANAP’a milletin talebini yerine getirmesi için çalıştılar; ve 10 Şubat 1991’de darbecilerin dayattığı engeller kaldırılıp Ayasofya’nın minarelerinde yeniden ezan okundu ve kısmî olarak ibâdete açıldı.

Bu arada yarım asrı aşan “Ayasofya ideali”ni dâvâ edinen Doğru Yol Partisi Isparta milletvekili Ertekin Durutürk, asil bir Ayasofya mücadelesini şerefle verdi. 18. dönemde 13 Aralık 1988’de- Meclis’e verdiği “Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılması”na dair ilk teklifini -64 ay sonra- 19. dönemde -11 Aralık 1991’de- yinelenmesiyle “Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılması” güçlü bir surette Meclis’e ve kamuoyuna mal edildi. Ve her iki teklifte de DYP Genel Başkanı, ardından Cumhurbaşkanı olarak Demirel’in “Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılmasına hiçbir engelin olmayıp uygun olacağı” desteğini aldığı kayıtlara geçti. (Yeni Asya, 29.5.13; “Mahzun mâbed Ayasofya” semineri, 5.6.13)

Bu bakımdan demokrasiyi inkıtaa uğratan darbelere ve ara dönemlere karşı destanlaşan demokrasi mücadelesi ile maddî kalkınma hizmetlerinin yanısıra Demokratların fevkalâde ağır şartlar altında  inanç ve mânevî değerlere hizmetlerinin takdiri bir vecîbedir.

Ne var ki  Cumhurbaşkanı’nın “bu mabed maalesef uzunca bir süre ezan ve Kur’ân sesinden mahrum kalmıştır” dedikten sonra, “önce 1980’de, ardından 1991’de Ayasofya’nın Hünkâr Mahfili ibâdete açılmışsa da…” geçiştirmesiyle Demokratların isimlerini zikretmekten kaçınması dikkat çekti.  Demirel’in ismini atlaması da.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*