Ayasofya’nın hâlâ boynu bükük

alt

Ayasofya’nın ibadete açık olması, diğer dinlere mensup ziyaretçileri engellemez. Ayasofya cami olarak kullanıldığında sabahtan yatsı namazına kadar günün her anı ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. 1980’de Ayasofya’nın küçük bir bölümünün kısa bir müddet açılışına şahit olanlardan İhsan Paşalıoğlu, o günleri Yeni Asya’ya anlattı.

Ayasofya’nın hâlâ boynu bükük

“Ayasofya’da artık namaz kılınmıyor.” Bu başlık 7 Ekim 1982’ tarihli Yeni Asya gazetesinden… Gazetemizin defalarca benzerlerini attığı başlıklardan biri… Bu haberde Abdülmecid Mescidinin ilk kez açıldığı ve iki ay sonra tamir gerekçesi ile tekrar ibadete kapatıldığı yazılı…

1982 tarihli Yeni Asya’da yer alan şu kısım dikkat çekici “Ayasofya Camii’ne bağlı Sultan Abdülmecid Mescidi 8 Ağustos 1980 günü ibadete açılmıştı. Açılışından 3 ay sonra yani Kasım 1980’de ‘tamir’ gerekçesiyle ibadete kapatıldı. Başlangıçta cami içine ve dışına derme çatma bir iskele konarak mescit tamir ediliyor intibaı verildi. Ancak çok geçmeden ortada ne iskele ne de usta kaldı.

“Kasım 1980’den 1982’ye kadar yaklaşık iki yıl geçmiş durumda. Bugün Sultan Abdülmecid Mescidi derin bir sessizliğe gömülmüş hâlde. Kapısındaki ‘Onarım Sebebiyle Kapalıdır’ levhası kaldırılmış. Camiye tamir süsü verilen tahta iskeleler ortada yok. Tarihî halılar rastgele yığılmış, mescidin içi mezbeleden farksız.”

Bu satırlardan sonra aradan yıllar geçmesine rağmen, hiçbir gelişme olmadığını görmek üzücü.  Ayasofya, yıllardır ibadete kapalı. “Sultan Abdülmecid Mescidi” olarak tabir edilen “Hünkâr Mahfili” bölümü ise turistlerin akınına uğramış durumda…

O döneme şahit olanlardan İhsan Paşalıoğlu açılış günü yaşananları şöyle anlatıyor:

“Ayasofya’nın açılmasını hayatım boyunca çok istemiştim. Hattâ her namazda Ayasofya’da namaz kılabilmek için duâ ederdim. 1980’de şimdi hatırlayamadığım bir vesile ile İstanbul’a gittim. Ayasofya’da Sultan Abdülmecid Mescidinin ibadete açılacağını öğrendiğimde dünyalar benim oldu. Hemen Ayasofya’ya gittim, benim gibi heyecanlı kalabalık bir cemaat vardı.

Açılışın yapılacağı gün, öğle namazında dönemin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan, Millî Eğitim  Bakanı Orhan Cemal Fersoy, Milletvekili Osman Demirci, müsteşarlar, müşavirler, memurlar Ayasofya’da idi. Hep birlikte namaz kıldık, duâ yaptık, açılışını yaptık. İslâmiyet’in bütün âleme yayılmasını burada hissettik… Cenâb-ı Hak bana bunu lütfetti.

Daha sonra öğrendik ki o gün huşu ile büyük bir sevinçle namaz kıldığımız Ayasofya, kısa bir süre sonra ibadete kapatılmış. ‘Geçici olarak kapalıdır’ tabelâsı oraya ne zaman konuldu bilmiyorum. Çok geçmeden açılır dedik, 33 sene geçmesine rağmen daha açılamadı.

Hâlbuki Bediüzzaman Ayasofya’nın açılması üzerinde çokça durmuş, Demokratlara da hep bunu hatırlatmıştır. Ayasofya bir şifre gibidir. Ayasofya’nın açılmasından sonra İslâmiyet parlayacak, daha çok kuvvet kazanacak, deccaliyet bitecektir. Yeniden açılmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.”

1982 tarihli Yeni Asya’da Bünyamin Ateş,  Ayasofya’nın ibadete açıldığı günü şöyle tasvir ediyor: “… Vakit gelip Ayasofya Camii’nin dört minaresinin dördüne de çıkan yanık sesli müezzinlerin okudukları selâ ve ezan karşısında gözyaşlarını tutamayıp ağlayanların haddi hesabı yoktu. Şükür secdesi yapanlar, ellerini açıp duâ edenler, hayli yekûn teşkil ediyordu… Müjdeli haber kısa zamanda bütün Türkiye’ye ulaşmış ve işitenlerde büyük bir sevinç ve ferah uyandırmıştı. Anadolu’da İstanbul’a gidenlere ‘Ayasofya’da namaz kıldın mı?’ diye sorulmaya başlanmıştı… Hem Müslümanların kalbi sürurla dolmuş hem de turistlere yeni bir ziyaret mahalli ilâve edilmiş olunuyordu.”

Aynı duyguları bugün de yaşamayı temenni ediyoruz. Ayasofya’nın bir an evvel ibadete açılıp, cemaatine kavuştuğu günleri görmek istiyoruz.

Ayasofya’nın önemini anlayabilmek için tarihine kısaca göz atalım…

Ayasofya adı nereden geliyor?

Bilindiği gibi Ayasofya Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından MS 532 – 537 yılları arasında İstanbul’un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa edildi.
Adındaki “sofya” sözcüğü herhangi bir kimsenin adı olmayıp, eski Yunanca’da “bilgelik” anlamındaki “sophos” sözcüğünden gelir.  Dolayısıyla “aya sofya” adı “kutsal bilgelik” ya da “ilâhî bilgelik” anlamına gelmektedir.

Ayasofya, 1453 yılında İstanbul’un birlikte Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüş ve adı “Fethiye Camii” olarak değiştirilmiştir.

Ayasofya nasıl cami oldu?

Fatih İstanbul’u 27 Mayıs 1453’te fethetti. Osmanlı âdetine göre bir şehir fethedilince, fethi gerçekleştiren hünkâr veya kumandan ancak Cuma günü şehre girer o zamana kadar mahallin cami hâline çevrilen en büyük kilisesinde Cuma namazı eda ederdi. Fatih Sultan Mehmed de 30 Mayıs Cuma günü şehre girdi. Ayasofya’nın belli bir bölümü namaz kılınacak hâle getirilmiş, geçici bir mihrap konulmuştu. Akşemseddin Hazretleriyle birlikte Fatih Sultan Mehmed, Cuma namazını eda ettiler. O günden sonra Ayasofya kilisesi artık Ayasofya Camii’ne dönüşmüştü.

Ayasofya camiye dönüştürüldükten sonra  Fatih Sultan Mehmed’in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiştir. Eserlerin üzerini namaza zarar vermeyecek şekilde sıvayla kapatılmış, namaza zarar vermeyenleri olduğu gibi bırakılmıştır.

19. Yüzyıl’a kadar, gerek caminin ibadethane kısmına, gerek binanın diğer bölümlerine, avlusuna, bahçesine, Türk mimarî eserleri eklenmiş, bina tamamen bir san’at abidesi hâline getirilmiştir. Bu süre zarfında Bizans’tan kalma mozaik tablolar korunmuş, hattâ bazılarının, zelzeleler yüzünden dökülmüş olan kısımları boyalarla tamamlanmıştır.

Takvimler 1847’yi gösterince Sultan Abdülmecid, İtalya’dan getirttiği mimar Fossati’ye esaslı bir tamir yaptırmıştır. Fossati tarafından yapılan tamirlerde kapatılan mozaiklerin bir kısmı da ortaya çıkarılmıştır. Fossati, hem Ayasofya’nın hem de o devir İstanbul’unun, âdeta fotoğrafla çekilmiş gibi, renkli gravürlerini yapmıştır. Bu gravürler Ayasofya’nın ibadethane kısmının, aynen bugünkü gibi olduğunu ispatlar.

Fethiye Camii’nden Ayasofya Müzesine

Ziyad Ebüzziya 1987’de İslâm Mecmuası Dergisi’nde Ayasofya’nın tarihini şöyle anlatıyor:

Yıl 1931 Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan Bizans enstitüsü namına, Thomas Wittemore, caminin mozaiklerini temizlemek ve tamir etmek müsaadesini istedi. İzin verildi. 1932’de mozaik uzmanları işe koyuldu.

1934 ortalarında Maarif Vekâletine, Abidin Özmen getirilmişti. (09.07.1934). Vekil İstanbul’a gelmiş, teftişleri sırasında Ayasofya’yı da gezmiş, çalışmalar ve mozaikleri incelemiş, caminin mabet dışındaki kısımlarının perişanlığını görmüş ve bu yerlerin ihya edilip bir müze hâlinde halka açılmasının faydalı olacağını düşünerek fikrini Atatürk’e açmıştır. Atatürk, konunun bir uzman heyetçe incelenmesini emretmiş, Abidin Özmen, İstanbul Müzeleri Müdürü Aziz Ogan başkanlığında sekiz dokuz kişilik bir komisyon kurup konuyu havale etmişti. Heyette Tahsin Öz, Efdalettin Bey, Prof. Osman Ferid, Alman Prof. Erckhard-Ungar gibi uzman isimler vardır.

Komisyon Ekim sonunda raporunu takdim etmiştir.

Tavsiyeler şunlardır:

1- Müze olması için Wittemore’un çalışmaları bitmelidir.

2- Bu arada dış kısımlar, kapı ve pencereler tamir edilmeli, son cemaat mahalli teşhir edilecek hâle getirilmelidir.

3- Binayı ihata etmiş kahve, sundurma, köhne ahşap bina, dükkân, kulübeler yıkılmalıdır.

4- Camiye bitişik “Kimsesizler Yurdu” yıkılmalıdır.

5- Avlu tanzim edilerek açık müze yapılmalıdır.

6- Caminin ibadet kısmı ibadete kapatılmalı, buraya Bizans eserleri konularak Bizans müzesi yapılmalıdır.

7- Ayasofya’nın asırlarca Osmanlı eseri hâline getirilmiş olduğu da göz önüne alınarak, caminin uygun bir yerinde Türk eserleri de teşhir edilmelidir.

İslâm âleminin göz bebeği bu caminin, ibadethane kısmının da ibadete kapatılarak buranın da müze olması, hem de Bizans eserleri müzesi olması fikrini ortaya atan işte bu insanlardır! Bu komisyonda bulunan sadece bir tek kişi bu fikre itiraz etmiş ve “ibadet kısmının aynen ibadete açık kalması gerektiğinde” ısrar etmiş ve muhalefet şerhi koymuştur. Bu anlayışı gösteren, ne hazindir ki, Alman Profesör Erckhard Ungar’dır!

Fatih’in yaptığı medrese yıkıldı

1935 başlarında Ayasofya’nın ibadet kısmı “geçici” olarak ibadete kapatıldı. Komisyon kararıyla sonradan kimsesizler yurdu olarak kullanılan Fatih’in İstanbul’da yaptığı ilk medrese yıkıldı. İçinde nice tarih barındıran Fatih’in İstanbul’a yaptığı ilk medresenin yıkılmasını Ayasofya Müzesi Başkanı Haluk Dursun “Derin Tarih” isimli dergiye verdiği röportajda şöyle yorumluyor:

Bir tarihçi olarak o dönemi (Ayasofya’nın ibadete kapatılması) bir cinnet ve boşluk dönemi olarak görüyorum. Bir inkıta bir kesilme ve kırılma dönemi. Yani aklın ve muhakemenin ortadan kalktığı bir dönem. O dönemi yargılamak, değerlendirmek bile doğru değil. O dönemde Ayasofya’nın müzeleştirilmesinde dışarıdan bazı enstitülerin çok büyük tesiri var. Yani enstitülerin bağlı bulunduğu devletler… Onlar Ayasofya’nın Bizantik yönünü ön plana çıkartmak ve İslâmî yönünü görmezden gelmek üzere eğitilmişlerdi. Dolayısıyla o dönemde medrese yıkılınca yerine başka bir şey konulmadı, bir kalıntı olarak kaldı…”

Oysa ki Fatih Sultan Mehmed, miras bıraktığı eserlerin korunması hususunda Ayasofya için vakfiye yazdırmıştır. Arapça olarak kaleme alınan vakfiye, Ayasofya’ya ve etrafındaki yapılara sahip çıkılması gerektiğini sert bir dille şöyle anlatır: “…Kim ki bâtıl gerekçelerle bu vakfın şartlarından birini değiştirirse ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksat ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kastederse Allah’ın meleklerin ve bütün insanların lâneti üzerlerine olsun. Ebediyen Cehennem’de kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyen merhamet olunmasın.”

İbadete açılması müze olmasını engellemez

İslâm âleminin gözbebeği olan Ayasofya’nın ibadete açık olması, diğer dinlere mensup ziyaretçileri engellemez. Ayasofya cami olarak kullanıldığında sabahtan yatsı namazına kadar günün her anı ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.

Bunun en güzel örneğini geçtiğimiz yıllarda ibadete açılan İznik Ayasofya’sında görebiliyoruz. 91 yıllık bir aradan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün onayıyla yeniden ibadete açılan İznik Ayasofya Camii’ne, Bursa Müftülüğünce imam ataması yapıldı. İznik Ayasofya’da artık hem ibadet ediliyor hem de ziyaretçiler ağırlanıyor. Darısı İstanbul Ayasofya Camii’nin başına…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*