Aydınlar Ocağı’nda Hz. Bediüzzaman

30 Kasım – 9 Aralık 2012 günleri arası Konya’mızın Zindan Kale mevkiinde Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nce “2. Konya Kitap Günlerinde Buluşalım” başlığı altında 60 civarında yayınevinin ve 100’e yakın yazar erbabının bulunduğu bir haftada hitabelerde bulunduk.

Bilhassa Hz. Mevlânâ’nın Hakk’a yürüyüşünün 739. sene-i devriyesinin haftasında olması ayrı bir güzellikti. Biz de “İnsan ve İnsanın Mahiyeti” başlıklı bir konferans verdik. O konferansımızda “Mustafa Sungur Ağabeyimize Fatihalarla başladım ve keşke yakînen tanıdığım ve birbirimizin üstünde hukuklarımızın ve çok çarpıcı hatıralarımızın bulunduğu bu ağabeylerimizi yeni nesillere ve safi gönüllere, bazı yönlerini tanıtabilsek“ dedim.

Konferansımıza teşrif eden Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı tabib Mustafa Güçlü Bey konferans sonrasında dedi ki: “Halil Bey, Hz. Üstadın sene-i devriyesi Mart 23’de. Bizler de sizleri her Salı yaptığımız gönül sohbetlerimizin 19 Mart Salı gününe bekleyelim ve bizlere kendinizin görüştüğü ve hatıraları bulunduğu Hz. Bediüzzaman’ın yaşayan veya dar-ı bekaya intikal eden talebelerinden hatıraları naklediniz.” Bizler de kabul ettik ve takriben 4 ay sonra mezkûr tarihte Konya Aydınlar Ocağı konferans salonunda muhterem hazirûna muhatap olduk.

Gecede ilahiyatçı Muammer Hocanın Kur’ân tefsir ve açıklamasından, Dr. Güçlü Beyin açış konuşmasından sonra bu konferansımızın özetinde dedik ki: “Bundan 53 yıl önce 23 Mart 1960’ta, Hz. Bediüzzaman Said Nursî ebedî vuslata giderken arkasında iki emanet bırakmıştı. Birincisi 14 büyük eserden müteşekkil 6 bin sahifelik Risale-i Nur Külliyatı. İkincisi ise, mümtaz talebeleri. Hz. Üstad hep meşrû zeminlerde çalıştı, model oldu. Bütün hedefi ittihad-ı İslâm, iman hakikatlerinin insanların gönlünde ma’kes bulması, sulh-u umuminin hayata geçmesi idi. Arkada bıraktığı talebelerinden takriben 80 civarında şahsiyetle her sahada mülâki olmuşuzdur. Hepsi bir destan, küfrün belini kıran şahsiyetler… Hangilerini saat dilimine sığdıracaksın… Bugün bir kaç tanesini arz edeceğiz, ömrümüz vefa ederse diğerlerini başka bir günde anlatırız, keşke zaman olsa da bunları kitaplar hâline getirsek… Çoklarının ellerini öptük, çoklarından ders aldık ve dersler dinledik. Bazılarıyla gençliğimizin baharında zindanlarda nasibimizi aldık.”

Hz. Bediüzzaman’ı gören ve hizmetinde bulunan, talebesi olan ve birlikte medrese-i yusufiyelerde çileler çeken, Abdülmecid Nursî (Ünlükul), İbrahim Hulusi Yahyagil, Mustafa Sungur, Sabri Halıcı, Zübeyir Gündüzalp, Dr. Sadullah Nutku, Yorgancı Mehmet Parlayan’a ve Said Gecegezen Ağabeyimize ve bu zatlardan da Diyanet İşleri eski Başkanı Ahmed Hamdi Akseki merhuma, eski müftümüz Tahir Büyükkörükçü Hocaya, Prof. Dr. Hayreddin Karaman’a, Muallim Şerafeddin Sütçü’ye ve iş adamı Mustafa Karnıbüyük’e atıflarda bulundum ve âdetimin fevkinde ve kendilerinin rızası ile bir saati aştı… İnşâallah gelecek günlerde diğer mülâki olduğum diğer aziz zatları tekrar yâd edeceğiz, inşaallah. Bu cihetle Aydınlar Ocağı müntesiplerine ve Dr. Mustafa Güçlü Beye binler tebrikler ve alkışlar..

Birkaç gün sonra da teklif üzre Konya Yeni Asya Vakfı’nda arkadaşlarımıza aynısını takdim ettik. Merhum Hilmi Doğan Ağabeyimiz bu zatlar için yazdığı manzumede diyor ki:

“Hakikat burcunda bir necm-i neyyir, / Fena fi’n-Nur olup gitmiş Zübeyir
İhlâs deryasında Bayram’ı seyir,  / Şefkat kahramanı Sungur dediler…”
Sözlerimizi merhum ağabeyimiz Ali Ulvi Kurucu’nun şiiri ile noktaladık.
“Nur yolcusu insanlığa örnek olacaktır, / Kutsî heyecanlarla gönüller dolacaktır.
Tarihi aşarken sen o iman dolu hızla, / Milyonları aşmış bütün evlâtlarınızla.”

Bu makaleden sonra İsviçre’de “Hz. Bediüzzaman ve Risale-i Nur” başlıklı konferansa konuşmacı olarak katılıyoruz. Müstecap duâlarınızı ve haklarınızı helâl etmenizi bekliyorum. İnşaallah oralardan da sizlere hitap etmek nasip olacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*