Ayların sultanını karşılarken

Image
Recep’le başlayıp, Şaban’la devam eden mânevî atmosferden bugün itibariyle ayların sultanı Ramazan-ı Şerif’e bu yıl da mutlu ve bahtiyar bir şekilde kavuştuk, sonsuz şükürler olsun Rabbimize. Hepimize mübarek olsun. Gönül, kalp ve ruh dünyamıza intibahlar getirsin, inşaallah, âmin.

Asrın sahibi, mânevî mu’cizevî Kur’ân tefsirinde her konuda olduğu gibi bu konuda da harika tesbitler ve muhteşem hükümlerle bu mübarek ayın insanın şahsî ve cemiyet hayatında ne gibi tesir ve değişiklikler yaptığının etki alanı ve neticelerini gayet güzel bir şekilde ifade ediyor. “Ramazan-İktisat-Şükür Risâleleri” bunun en güzel örneği.

Şuâlar’daki şu tesbiti ise muhataplarını bambaşka âlemlere götürüyor:

“Dünyayı unutmak, Ramazan’ımızı âsude geçirmek düşünürken, hatıra gelmeyen ve bütün bütün tahammülün fevkinde bu dehşetli hadise hem benim, hem Risâle-i Nur’un, hem sizin, hem Ramazan’ımız, hem uhuvvetimiz için ayn-ı inayet olduğunu ben müşahede ettim. Bana ait cihetinin ise çok faydalarından yalnız iki üçünü beyan ederim.

“Biri: Ramazanda çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet, bir iltica, bir niyazla müthiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.

“İkincisi: Her birinize karşı bu sene de görüşmek ve yakınınızda bulunmak arzusu şiddetliydi. Yalnız birinizi görmek ve Isparta’ya gelmek için bu çektiğim zahmeti kabul ederdim” (Şuâlar, s. 262)

Sevgili Peygamberimizin (asm) “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır. Cehennemin kapıları kapanır. Ramazan’da şeytanlar zincire vurulur” müjdesinin bire bir yaşandığı bir mevsime bugün merhaba diyoruz.

Mekâna, eşyaya, kişilere, zamana değer katan, her şeyi yaratan ve sahibi olan Allah’ın ona verdiği önem ve ehemmiyettir. Bu anlamda Cenâb-ı Hak kamerî ayların üçüne, diğerlerinden daha fazla sevap kazanma imkânı koymuş ve zamanda diğerlerinden üstün tutmuştur. Bu aylara ‘üç aylar’ diyoruz. Üç ayların diğer iki kudsiyeti olan Recep ve Şaban aylarını hakkını vererek veya veremeyerek geçirdik. Artık onları geri getirme imkânımız yok. Şimdi sırada iyi değerlendirmemiz gereken, manevî hayatımız adına çok önemli bir ay var: Ramazan.

Kur’ân’da ve hadislerde bu aya özel bir önem verilmiştir. İslâm kültürü adına çok zengin bir kavramlar armonisi de tap taze olan çocuk ruhlarından başlayarak ona muhatap olan herkesi içine alan bu manevî atmosferin ana kaynağını oluşturan hoş ifadelere bir göz atalım:

Ramazanın ilk şeairlerinden olan “Teravih”le dün akşam muhatap olduk. Bu gün şafaktan önce “sahurla” müşerref olduk. Bu akşam da “iftarla” tanışacağız.

“Oruç” kelimesi, İslâm âleminde olduğu kadar bütün beşeriyette de ayrı bir hava ve atmosferi ister istemez beraberinde getiriyor. Müslüman olan “oruç” kavramıyla İlâhî nimetlerin ve ihsanların had safhaya çıktığının manevî hazzını yaşarken, “kulluk” vazifesi olarak da Rabbine karşı acizliğini, tazimini, köleliğini, emrine uymanın, nehiylerinden kaçınmanın lezzetini yaşıyor. “Abd” olmanın had safhası olan yasaklarla da üstün bir teenni ve dikkate muhatap oluyor. Nefsi duygulardan arınmış “melekiyet” mânâsını çağrıştıran ve bütün benliğini kavrayan ayrı bir hâli yaşamaya başlıyor.

Kur’ân’ın hâkimiyetini, tazeliğini ve etkisini devam ettiren en büyük şeâirlerden olan bütün camilerde, mahallelerde ve bire bir evlerde tatbik edilen “mukabele” adı altında “Kur’ân okuma” hadisesi ve kavramı, kâinatta olduğu kadar ruh ve gönüllerde de ayrı bir coşkuyu beraberinde getiriyor.

Sosyal hayatın zembereğini teşkil eden; “fitre ve zekâtıyla” kulluk adına zirveye çıktığı, yardımlaşmanın diğer zamanlara göre daha fazla olduğu bir aydır Ramazan. Allah Resûlü (asm) istifade edebilenler için Ramazan’ın bir imkân ayı olduğunu anlatır. Zira o zaman mü’minin işi kolaylaşmaktadır. Çünkü bu ayda şeytanın, nefis düşmanına yardımı azalıyor.

Bütün mü’minler, dostlar ve akrabalar arasındaki “dâvetler” ve karşılıklı münasebetler aynı zamanda gençler ve çocuklarda da çok ayrı ve derin izler bırakıyor.

Muhakkak ki bu ayı taçlandıran, kâinat çapındaki büyük iki hadise ise; “bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi” ile akabindeki “bayram” hadisesidir. Diğer aylara nazaran yetmiş kat farz işlemiş sevabı kazanmak sadece bu aya mahsus bir ihsan ve ikramdır.

“Sabır” kavramının zirveye çıktığı bir aydır Ramazan. “Cennet” kavramının gönüllerde daha etkili hissedildiği aydır Ramazan.

Yardımlaşma ve dayanışmanın gayr-ı ihtiyârî atmosferinin insanlığı kuşattığı zaman şeridinin adıdır Ramazan.

“Manevîyatın” her yönüyle coşup taştığı aydır Ramazan.

Kelime-i şehadetin, istiğfarın, Allah’tan her türlü isteğin, dileğin teklifsiz istendiği ve beklendiği aydır Ramazan.

“İ’tikâf” ki; Ramazan’ın son on gününde bütün nefsî istek ve arzulardan sıyrılarak camilerin bir köşesinde adeta melekiyet hayatının yaşandığı hâl. Her ne kadar yaygınlığını kaybetse de hâlâ yaşayan ayrı bir şeâir olarak nefis terbiyesinde ne kadar önemli bir hadise olduğunu da beraberinde getirmektedir.

“Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” nidasının en yüksek perdeden hissedildiği aydır Ramazan.

Peygamberimiz (asm) buyuruyorlar ki:

“Allahü Teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.” (Taberani)

“Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Birisi size sataşırsa, ona ‘Ben oruçluyum’ deyin!” (Buhari)

“Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selâmı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.” (İbni Nasr)

“Oruç tutan mü’minin susması tesbih, uykusu ibadet, duâsı müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.” (Deylemi)

“Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü Teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O gecenin (Kadir Gecesinin) hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır. Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duâları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır. Ramazan-ı Şerif ayı geldiği zaman, Allahü Teâlâ meleklere, mü’minlere istiğfar etmelerini emreder. Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.” (İ. Mansur)

“Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.” (İbni Ebiddünya)

“Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.” (Nesai)

“Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennemden kurtuluştur.” (İ. Ebiddünya)

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü Teâlâ’nın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Allahü Teâlâ, bu mübarek ayda Kendisi’nin şânına yakışacak bir kulluk yapmayı ve Kendisi’nin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. Ramazan ayında yakaladığımız mânevî atmosferin yardımlaşma duygusunun hayatımız boyunca bizi terk etmemesi ve ağız tadıyla bayrama ulaşmamız dilek ve temennisiyle…

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*