Az gittik… Uz gittik…

Image
İki okulun bahçelerinden mahalleye verilmiş yüksek sesli mikrofonlardan çıkan gürültülerin arasında şu satırları yazmaya çalışıyorum. Tarih 19 Mayıs. Bütün mahalleyi ayağa kaldıran seslerden ziyade, törenlerde yapılan konuşmalar kulaklarımızı tırmalıyor.

Türkiye masallar ülkesi olmaktan henüz kurtulamamış. Tarihini ve ülkesini “dev insanlara” yükleyen devletimiz, tarih kitaplarında yer bulamayan mübalâğa ve destanları çocuklarımızın hafızasına kaydetmeye devam ediyor. Bir taraftan muasır medeniyet, çağdaş hayat, modern Türkiye, Avrupa ile bütünleşmek, bilimcilik ve pozitivizm, globalizm ve gerçek hayat diyeceksiniz, diğer taraftan da anaokulu öğrencilerine ninni ve masal hükmüne geçecek programları gençliğe icra ettireceksiniz.

 
Basiret tutulması ile de izah edilemeyecek şu manzaralar belki de “istibdad-ı mutlak” denilen “korku inşasının” ürünü olarak değerlendirilebilir.

Çocuklarımıza ve gençliğimize reva gördüklerimiz yetmiş sene önce gündeme gelseydi, ya faşizm veya komünizm ile anlatılabilirdi. Avrupa’da ve daha sonra eski “doğu blokunda” bu tür manzaralar mutlaka çok görülmüştür. Yirmi-otuz sene öncesinin bazı Asya ve Afrika ülkelerinde de söz konusu olabilirdi. O ülkelerin bugünkü halini dolaşmadım. Fakat medyaya yansıyan halleriyle, çocuklarımızı zorladığımız hokkabazlığa oralarda da pek rastlanmıyor artık.

Türkiye’ye hükmedenler, bu millete derin tenakuzlar yaşatıyorlar. Gençliğe zararlı, onların iffetlerini bozacak ve akıllarına zarar verecek sefaletteki yenilikleri anında bize ulaştıran hükümetler, temel haklar, hürriyet, ahlâk ve doğru medeniyet meselelerinde öyle uyuşuk ve sağırcasına davranıyorlar ki…

Spor bayramının, seküler dinî ritüellerle ibadete dönüştüğü bir başka ülke göstermemiz kolay değil. Hele bir de Ankara’daki Anıtkabir ziyareti formatının memleketin bütün okullarının bahçesindeki büstler nezaretinde çocuklara tatbiki… Batılılar bu gayr-ı medenî ve anlamsız ritüellerimizi mutlaka seyrediyorlardır. Dostlarımız hayretler içinde kalırken, düşmanlarımız da için için seviniyorlardır…

Avrupa’da da spor bayramları vardır. Erkeklerin ve kızların birbirinden ayrı icra ettikleri hareketler, koşular ve diğer faaliyetler bizdeki şu spor bayramlarına hiç, ama hiç benzemiyor. Her türlü lehviyat, sefahet ve fuhuşta Avrupa’yı taklit edenlerin; eğitim, ilmî çalışma ve medenî hayatta Avrupa’dan kaçmalarını; “mutlak istibdat” ile “mutlak rüşvet” tabirlerinin esas mânâlarını öğrenmeden, mantıkî olarak izah edemezsiniz.

Türkiye’yi istibdatla idareye devam etmek isteyen hanedan dolu dizgin birinci Avrupa’dan kaçıyor. Oradaki demokrasi, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet ve insanî inkişaflar hanedanı fevkalâde ürkütüyor. Kaçarken yine Anadolu insanını kullanıyor. Siyasî olarak isterseniz milliyetçilik, isterseniz siyasal İslâm, isterseniz muhafazakâr liberaller deyiniz. Kullanıcı, kaptan köşkündeki idareci ve yol gösterici “hanedan” olduktan sonra, netice değişmiyor. Vitrini dindarlardan, dinî argüman ve sembolleri kullanan politikacı ve bürokratlardan meydana gelmiş Türkiye’de, çocuklarımızı gericiliğin en geri derecelerinde eğiten şu kafayı kime şikâyet edeceğiz ki…

Dini hem siyasete, hem maddî menfaatlere ve hem de dünyevî rütbelere alet etmenin bedelini evvelâ çocuklarımız ödeyecekler. Türkiye’nin bölgesinde “merkezî rol” almasını isteyenlerin; bu eğitimle ve şu “hakikî medeniyetle” techiz olamamış çocuklarla bu işin olmayacağını bilmeleri lâzım. Kemalizmin kucağına oturarak dine, millete ve vatana hizmet edilemeyeceğini Türkiye’nin yakın geçmişi fazlasıyla ispat ediyor. İnsanî hedeflere yanlış yol, vasıta ve metodla gidilemeyeceğini hep yeni tecrübelere bırakmamamız gerekiyor.

Türkiye’nin Mayıs ayında gençliğin bir gününü spora ayırması güzeldir. Pikniğinden, kır gezisinden, sportif aktivitelerden, dağ yürüyüşlerinden millî sporların müsabakalarına kadar geniş bir alanda yapılacak şenliklere taraf olmamak akıllıca olmasa gerek. Fakat günümüz Türkiye’sindeki “spor” bayramlarının ne dosta ve ne de düşmana gösterilecek tarafı olmadığını yalnızca biz söylemiyoruz.

 
Image 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*