Babam “Allah” dedi…

Adana Balcalı Hastahanesi ……. Servisi. Bu servise gelenlerin çoğu açıkça itiraf etmeseler bile ölümü kabullenmiş durumdalar. Bekliyorlar… Ara sıra ıztırabın gölgesinde hüzünlü kahkahalar atıyorlar. Son kahkahalarını… Bazılarının attığı bu son kahkaha bazılarının duyduğu son kahkaha oluyor.

Kimi son defa karısına bakıyor, kimi son defa kızını öpüyor. Kimi son defa ağlıyor, son defa gülüyor, son defa üzülüyor. Kimi son lokmasını yutuyor, kiminin son lokması boğazında kalıyor.

Kimi yıllardır biriktirdiği servetinin hesabını son defa yapıyor. Kimi vasiyetini yazıyor, kimi yazamıyor…
Kimi yaptıklarını anlatıyor birbirlerine, kimi yapamadıklarını; kimi umudunu yitirmemiş olanlar yapacaklarını sıralıyor tek tek… Kimi makyaj yapıyor pencere kenarından dışarıyı seyrederken, kimi başörtüsünü düzlüyor.
Kimi yaşarken “Allah” diyor…
Kimi “Allah” diyor ölürken…
Ve herkes O’na gidiyor… O’na yöneliyor…
……….
Hastalar Risalesi’ni bilmem kaçıncı defadır okuyorum abime. Ben yanına geldikten sonra rengi düzelmiş, adeta yeniden canlanmıştı. Tek bacağıyla fırsat buldukça yataktan yatağa, koğuştan koğuşa geziyor, kendi haline bakmadan umut aşılıyordu diğer hastalara.
Yirmi beş yaşlarında, kot pantolonlu bir bayan geldi yanıma. “Affedersiniz” dedi. “babamın durumu ağırlaştı. Başında biraz okumanız mümkün mü acaba?”
Elimdeki kitabı ağabeymin başucuna bıraktım. Genç bayanla beraber yandaki odaya geçtim. Kırk beş elli yaşlarında, saçlarının çoğu ağarmış, solgun yüzlü, sönük bakışlı bir hastanın yanına vardık. Hasta ben yanına varınca başını hafifçe çevirdi, gözlerini gözlerime dikti, gülümsedi.
Okumaya başladım. Okurken gayri ihtiyari biçare hastanın ellerini tuttum. Buz gibiydi. Bakışlarındaki o sıcaklık olmasa bu elin bir ölüye ait olduğunu düşünecektim. Ben okudukça hastanın gözlerindeki sıcaklık arttı. Bir ara iyice canlandığını, avuçlarımdaki parmaklarının hareketlendiğini hissettim. Dudakları kıpırdamaya, bir şeyler mırıldanmaya başladı. Karşımda mütemadiyen ağlayan genç bayan, kulaklarını babasının ağzına iyice yaklaştırdı. Bir süre dinledi ve ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleri ışıldamaya, yüzü gülmeye başladı. Bana doğru yaklaşarak heyecanla; “Allah diyor” dedi. “Babam Allah diyor, dinler misiniz”
Ben okumaya devam ederken hastanın dudaklarındaki kıpırtı önce hızlandı, sonra iyice yavaşladı. Yanımda oturan ve daha sonra o genç bayanın kocası olduğunu öğrendiğim adama doktorları çağırmasını işaret ettim. Birkaç saniye sonra doktor ve hemşireler hastanın yanına geldiler. Kısa bir muayeneden sonra kendisine merakla bakanlara doktor “kaybediyoruz” dedi, hastayı kaybediyoruz.
O anda göz ucuyla karşımda bekleyen bayana baktım. Hayret, bakışlarında bir metanet, bir teslimiyet vardı sanki… Ağlamıyordu. Ölüm gerçeğini kabullenmişti sanki. Aradan saniyelerle sayılabilecek bir zaman geçti. Hastanın hala avuçlarımda bulunan elinin gevşediğini, gözlerinin ferinin söndüğünü hissettim. Dudakları son defa kıpırdadı ve başı yana düştü.
Ölmüştü.
Ben okumaya devam ettim. Aynı dakika içinde içeri giren ve kocasının öldüğünü öğrenen kadına sarılan kızı adeta çığlık çığlığa haykırıyordu.
“Allah dedi. Anna, babam Allah dedi. Değil mi abi, babam Allah dedi, değil mi?”
O ne sevinçti Ya Rabbi!… Hüznün, acının içine gizlenmiş ne muhteşem bir sevinçti.
Birinin kocası, birinin babası ölmüştü… Ve hayatlarının bu en kötü gününde birbirlerine sarılmış şekilde buruk bir sevinci yaşıyorlardı sanki.
Ve genç bayan kapının dışında sessizce ağlayan kardeşini bağrına bastı: “Ağlama” dedi. “Biliyor musun, babam ölürken Allah dedi.”
………
Bu olaydan birkaç gün sonra hastanedeki nöbetimi yeğenime bıraktım. Daha sonra abimin anlattığına göre hemen abimin karşısındaki yatakta yatan Abdullah isimli hasta ölümüne yakın bir zaman sormuş. “Ali hocayı getirin bana” demiş. “Ali hocayı getirin bana”
Başında Kur’an okuyacak birini aramış çığlık çığlığa… Ve çığlıklar atarak ölmüş.
Rahmetli abim bunu anlatırken göz yaşlarımı tutamadım. Abim de ben de sessizce ağlaştık.
Müslüman bir ülke.
Bir hastahane… Ölümcül hastaların bulunduğu bir servis…
Başlarında Kur’an okuyacak ve telkinde bulunacak birilerini arayan insanlar.
Ve, vurdumduymaz bir idare.
Hapishanelerde yatan mahkumların cinsel ihtiyaçlarını gidermeleri için hayat kadını görevlendirmeyi düşünenler, ölümle hayat arasındaki o ince çizgide gidip gelen biçare hastalara moral verecek bir din adamını görevlendirmeyi düşünemezler mi acaba?
Yoksaaaa…
Yok!… Yok!… Düşündüğüm gibi değildir.

Benzer konuda makaleler:

4 Yorum

  1. Çok beğendim gerçekten. Hem içerik hem de yazarın üslubu çok etkileyici. Tebrik ederim. Yazarın düşüncelerine katılıyorum ve altına imzamı atıyorum. Allah razı olsun.

  2. Güzel yazınız için tebrik ediyorum Ali bey. Sitenizdeki diğer yaaılarınızı da okudum. Çok sevdim tarzınızı. Yazılarını takip etmeye çalışacağım. Bu arada size mail yazdım. Cevaplarsanız sevinirim. Ayrıca bu sitenin sürekli takipçisiyim. Emek verenlerden Allah razı olsun.

  3. Selamun aleykum verahmetullahi Ali bey Allah sizden razi olsun diye baslamak istiyorum sözlerime inanin cok etkilendim yazinizdan cünkü gercekleri ve malesef en büyük sorunumuz kaleme almmissiniz bizimle paylasdiginiz icin ayrica tsk ederim fakat burada belirttiginiz soruna bizler sadece seyircimi kalacagiz yani :(((( bisiler yapamazmiyiz ? benim bir turk dostum amerikada 2 ayri kurumda ceza evindeki yapanci tenleri siyah ama yürekleri bembeyaz olan mahkumlara sahadet verirken onlari islam la sereflendirirken ismi Caron iken Harun oluyorlar bunlari duydugda ve islah evi notlari yazilarini okudugumda cok sevinmistim cunku bu 25 ci kisi idi musluman olan HAMD OLSUN ALEMLERIN RABBINE !!! peki ya benim kendi ülkemdee musluman kardeslerimin yasadiklari :((((( benim kendi ülkem musluman ülkesi kendi muslumanina sahip cikmasin hemde son nefesini verirken hemde 🙁 iste bundan aci daha ve adaletsiz insanlik disi ne olabilir kiiii Allah cc tüm muslumanlarin yardimcisi olsun….

  4. yaziyi begenmek iyi ,yazmakta iyi de. care, ülkemiz de yillarca bu aci milletin dayanacak gücü ??? care..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*