Bahar ikazları

alt

Risale-i Nur’da bahar, haşrin yeryüzünde her sene tekrarlanan bir nümunesi ve yeni bir diriliş olarak yorumlanır.

Ve kâinat kitabının bahar sayfasını nasıl okumamız gerektiğinin ufuk açıcı izahlarını Haşir Risalesi ve Âyetü’l-Kübra başta olmak üzere, külliyattaki pek çok eserde bulmak mümkün.

İlgili bahisleri dikkat ve tefekkürle okudukça, tevhid eksenli marifet yolculuğunda mesafe alır, imanımızın derinleşip güçlendiğini hissederiz.

O bahisleri tekrar okumanın tam zamanı.
Üstadın bilhassa lâhika mektuplarında baharın bir başka yönüyle ilgili uyarılar da mevcut.

Haddizatında bahar, haşri hatırlatan bir diriliş olması hasebiyle ahiret inancını pekiştiren bir mevsim olduğu halde, bu zaviyeden uzak ve dahası—tam tersine—dünyevî bir bakış açısıyla nazar edildiğinde gaflet mevsimine dönüşüyor.

Ve Üstad da buna dikkatleri çekiyor.

Kastamonu mektuplarından birinde, evrad okurken aldığı zevk ve şevki kaybedip sıkıntı ve uykuya mağlûp düştüğünden yakınan bir zata  yaptığı izah, bunun ilginç örneklerinden biri:

“Maddî hava bozulduğu vakit nasıl ki sıkıntı veriyor, asabî sinelerle inkıbaz (daralma) hali başlıyor; öyle de, bazen manevî hava bozuluyor.

“Hususan maneviyattan yabanileşmiş bu asırda ve bilhassa hevesat ve müştehiyat-ı nefsaniyeyi taammüm etmiş (nefsin hoşuna gidecek zevklerin yaygınlaştığı) memleketlerde (…) bilhassa kış tazyikatı altında bir derece hayat-ı dünyeviye ve hevesat-ı nefsaniyenin tasallutlarının (musallat olmalarının) noksaniyetinden, ehl-i İslâm ve ehl-i imanda hayatı uhreviyeye (ahiret hayatına) çalışmak iştiyakı, baharın gelmesiyle hayat-ı dünyeviyenin ve hevesat-ı nefsaniyenin inkişafıyla o iştiyak-ı uhreviyeyi gizlemesi ânında elbette böyle kudsî evradlarda zevk, şevk yerinde esnemek ve fütur (usanç) gelir.” (s. 183)

Devamındaki izahta da, nazarları ahiretten uzaklaştırıp dünyaya çeviren bu psikolojiye karşı nasıl hareket etmek gerektiğinin dersi veriliyor:

“Madem ‘İşlerin en hayırlısı zahmetli olanıdır’ (mealindeki hadisin) sırrıyla, meşakkatli, külfetli, zevksiz, sıkıntılı a’mal-i saliha (salih ameller) ve umur-u hayriye (hayırlı işler) daha kıymetli, daha sevaplıdır; o sıkıntıda, o meşakkatteki ziyade sevabı ve makbuliyeti düşünüp, sabır içinde mesrurane şükretmek gerektir.”

Demek ki, insanların mümkün olan her yol ve yöntemle manevî değerlere yabancılaştırılmak istendiği, nefsanî zevk ve hazların kamçılandığı ve nazarların ahiretten uzaklaştırılıp tümüyle dünya hayatına odaklandığı ahirzaman ortamında, bahar da bu amaçla kullanılıyor.

Kış mevsimindeki zorlu şartların mecburen kısıtlayıp sınırladığı hevesat, baharda havaların açılıp ısınmasıyla birlikte tekrar tahrik ediliyor.
Gafletin daha da katmerli hale getirileceği yaz öncesinde, “Yaza hazır mısınız? Tatil ve plaj mevsimi geliyor. Fazla kilolarınızdan kurtulmak için ne yapıyorsunuz?” çağrı ve telkinlerinde de görüldüğü gibi, “müştehiyat” ve tüketim eksenli bir hayat kültürünün propagandası yapılıyor.

Nefsanî tahriklerin daha da zorlu hale geldiği böyle bir ortamda ahirete odaklı amel, ibadet ve hizmetlerde yoğunlaşmak, ciddî bir sınav konusu. Bu sınavı başarabilmek, “meşakkatli, külfetli, zevksiz, sıkıntılı” da olsa, bunlarda sabır ve sebat gösterebilmeye bağlı. Bunun içinse, “Meşakkat ve zahmet ne kadar artarsa, makbuliyet ve sevap o derece yükselir” anlayışı ile, imanın iki şubesi olan sabır ve şükürle hareket edilmeli.

Üstad bunu başaranları şöyle tebrik ediyor:
“Bu kadar fırtınalı hadiseler içinde Risale-i Nur’u muattal bırakmadınız, söndürmediniz, belki öyle parlattırdınız ki, bizi de ışıklandırıp gayrete getirdiniz. Bilhassa bahar mevsiminde, umumî gaflette ve derd-i maişetin verdiği dehşetli belâ içinde böyle kemal-i şevk ve gayretle Risale-i Nur’a çalışmak hakikaten bir inayet-i İlâhiyedir. Sizleri bütün ruhumuzla tebrik ediyoruz.” (s. 351)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*