Balkanlar ve merhum Vamık Azralı

Balkanlar irili ufaklı devletlerden meydana gelen ve çeşitli ırkların da birlikte yaşadığı toprak parçası.

Sırtlarında Macaristan, Romanya, Avusturya, İtalya ve Türkiye vardır. Osmanlı Devleti Balkanlarda takriben 550 yıl hükümranlık sürmüştür. Çok çeşitli ırklar ve grupların bulunduğu bu diyarlarda kimsenin burnu kanamamıştır. Parçalandıktan sonra Hitler ancak 4 yıl kalabiliyor. Yugoslavya Tito dönemi ve akabinde yıllarda Bosna-Hersek katliâmları ve Avrupa’nın gözleri önünde yüz binlerce ve çoğunluğu Müslüman olan masum kişinin hunharca katliâmı. Merhum Mehmed Âkif bile “Ben ki Arnavud’um işte perişan yurdum” demeye kadar gitmiştir.

Osmanlı hünkârı Sultan Reşad, hayranı olduğu ve büyük saygı duyduğu Hz. Bediüzzaman’ı 7 Haziran 1911’de yanına alarak 3 haftayı içine alan seyahat ve hizmette; Selanik ve Tiran üzerinden trenle Üsküp’e gider. Sultan Reşad orada yine Bediüzzaman Hazretlerinin tavsiyesine uyarak (“Medresetüzzehra” projesinin hayata geçmesi için) Üsküp Üniversitesinin temelini atar. Proje tek kelime ile Hucurat Sûresi 10’ncu âyet ve Sünuhat ve Münâzarât Risâlelerinin özeti, vs.

92 yıl sonra Eylül 2003’te Bosna Hersek devlet başkanı merhum Aliya İzzetbegoviç’in danışmanlarından Prof. Cemaleddin Latiç “Osmanlı vizyonu ve Balkanlar” adlı konferanstaki konuşmasında diyor ki: “Keşke 1911 yıllarındaki Said Nursî’nin ‘Medresütü’z-Zehra’ projesi hayata geçseydi, bizler Avrupa’ya karşı bu hallere düşmezdik. Okullarımızda ve eğitim sistemimizde bizi ayağa kaldıracak ve dış dünya ile rekabete götürecek model ve çıkış yolu Said Nursî’nin ‘Medresetü’z-Zehra projesi’dir.” diyor. (Basın, Yeni Asya 2003)

Bu tesbitleri perçinleyecek bir iki hatıratla makalemi bitirmek isterim. Birincisi, 1960 sonralarında İstanbul’dan merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabey Konya’ya bir haber gönderdi: “Üsküp diyarının âlim Nur Talebelerinden Vamık Azralı geliyor, Hacca gidiyorlar, kafileler Konya’dan geçecek, alâkadar olunuz.” Buluştuk, birlikte olduk ve hatıratında: “Temelin atıldığı gün benim hocam oradaydı. Heyette Osmanlı sarıklı, cübbeli kavuklu hocalar vardı. Balkanların ehl-i ilim zatları, Balkanların mukadderatı ve Dünya hadisatı ve âhirzaman alâmetleri ile ilgili sualler sormuşlar, o âlimler, elleri ile Hz. Bediüzzaman’ı göstermişler. Fakat Bediüzzaman’ın üstündeki libas kendi şark yöresinin libası imiş, yani hoca kisvesi değil. Akabinde sorulara tek tek ve gayet beliğ ve muknî cevapları karşısında bizim diyarın hocaları hayrette kalmışlar ve hatta Sultan Reşad bu suâl ve cevabın bir çok kısmına şahit olmuş ve hayranlıkla seyretmiş..”

Merhum Vamık Azralı Ağabey devamında bizleri dönerek dedi ki: “Kardaşlarım, yüksek bir dağın dibindekiler o dağın haşmetini ve büyüklüğünü göremezler. İşte Üstad ve Risale-i Nur böyle manevî bir haşmetli dağ, biz onu Üsküp’ten Balkanlardan daha iyi görebiliyoruz ve ona çok muhtacız, bütün talebelerime hocamdan vasiyet ders veriyorum. Balkanların kurtuluşu onun büyük gayesi olan ‘Medresetü’z-Zehra projesidir’. İnşaallah zamanla bizim diyarda, yani Üsküp’te hayata geçecektir. Yoksa sonumuz hüsran ve perişandır, vs.”

İkinci hatıratım ise, halen hayatta olan onun mümtaz talebelerinden Piriştine şehrinin Sinan Paşa Camii’nin imamı Nusret Morina ile mülâki olduk. Mülâki oluşumuz da şöyle gelişti. 1977 Demirel hükümetleri zamanında Konya Kültür ve Turizm Derneği başkanlığında fiilen organizesinde ve takdiminde bulunduğum “Uluslar arası Kur’ân-ı Kerim yarışmasına” baş organizatör Senator Feyzi Halıcı Beyin ricasıyla Nusret Morina’yı da Balkan devletleri adına dahil ettik. Nusret Morina da Hocası Vamık Azralı’yı teyid ederek dedi ki; “Evet ben hocamın vasiyeti ile hutbeden hep Bediüzzaman Hazretlerinin Uhuvvet ve İhlâs Risâlelerini okurdum, böylelikle Müslümanlarda birlik beraberlik meydana gelsin. Başka çıkış yolumuz yoktu.” Nitekim hadisat olduğu gibi çıkmış ve çıkmaya devam ediyor. Tekrar mülâki olmak ümidiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*