Bandrol ve edep yahu!

alt

Yaklaşık son 4 aydır büyük İslâm mütefekkiri Hz. Bediüzzaman Said Nursî’nin avn-i İlâhî ile ve çok zor şartlarda, binbir güçlükler içinde telif ettiği, 7 bin sahifelik ve 130 küsur parça eserden müteşekkil Risale-i Nur Külliyatı üzerinde, büyük oyunlar oynanmaktadır. Hem perde altında hem de perde üstünde görünenler var. Bu dâvâ için hem sivil hem de askerî mahkemelerde yargılanan, her türlü işkenceye maruz kalan bir kişi olarak diyorum ki; şaşkınlık bu kadar olur ve edebin dışına bu kadar çıkılır.

Hz. Bediüzzaman’ın hayatında başlayan ve çoğunlukla Arapçadan Osmanlıcaya çevrilen, Hz. Üstad’ın emriyle “yeni hurufla da” basılmasına müsaade edilen ve tamamiyle Hz. Bediüzzaman’ın tashihatından geçen ve aslı gibi muhafaza edilerek bir harfi değiştirilmeden başta Yeni Asya Neşriyat ve emsali yayınevleri tarafından on yıllarca basılan Nur Külliyatının basımının durdurulması ve rayların yerinden oynaması için maalesef tamamen siyasî ve gizli eller, el koymuşlardır. Yani yürüyen Nur trenine dur denilmiş ve raylar karıştırılmıştır.

Ne kadar saklarlarsa saklasınlar, yılların birikimi olarak söylüyorum; “Hain mızrak çuvala sığmayacaktır”. Zaman seylinde maskeleri düşecek, evvelâ Allah katında sonra da milletin yanında gerçek yüzleri görünecektir. Bakınız şimdiden görünmeye ve maskeleri düşmeye başlamıştır. Geçtiğimiz gün TBMM’de Meclis komisyonunda bu husus üzerine yetkili olarak söz alan AKP Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, düzenlemenin sadece Bediüzzaman Said Nursî tarafından yazılan Risale-i Nur ile ilgili olmadığını, ama onu da kapsadığını söyledi. Risale-i Nur’un basımının devam etmesi yönünde talepler geldiğini belirten Bilgiç, “4 tane mirasçısı var. Yeğeni Saadet Hanım basımı yönünde beyan irade etmiyor. 3-4 aydır bandrol verilmediği için basımı yapılamıyor vs.” ifadelerini kullandı.

Hz. Mevlânâ’nın tabiriyle “Edep yahu”. Siz ey Sadi Bilgiç! Bu 4 ay içinde Hz. Bediüzzaman’ın yeğeni ve hayatını yazdığım hocamız Abdülmecid Nursî’nin kızı emekli eğitimci Saadet Hanımefendiyle hiç görüştünüz mü? Hayır. Yakinen takip ediyorum, görüşmediniz. Ayrıca Saadet Hanımefendinin, “Bakanlık bassın veya yıllarca basan yayınevleri basmasın“ diye noter tasdikli bir yazısı veya beyanı var mı? Yok. Çünkü onu da yakinen biliyorum ve takip ettim. Teknoloji zirvede iken ve sizde sonsuz imkânlarınızın olduğu TBMM’de, bu beyanınızdan önce, aleyhinde beyanda bulunduğunuz bu hanımefendiye bir “alo “dediniz mi? Veya bu hanımefendiyi işin nezaketi bakımından ziyaret ettiniz mi?

Sizin de aileniz var ve ailenizi yakinen tanıyanlardanım. Acaba bu asılsız ifadeler “Emekli bir hanımefendiyi, bir ablamızı ve onun ailesini ve onun evlâtlarını ve yakınlarını rahatsız etmez mi? Edebe ve insan hak ve hürriyetlerine ve hukuka aykırı değil mi? Açık ve net söylüyorum; eğer babanız ve benim de dostum, merhum Saadettin Bilgiç hayatta olsa idi, bu sözleri sana söylettirmez ve seni entrikalara sokmazdı? Çünkü o Koca Reis ve koca Demokrattı ve seni TBMM’den alır götürürdü. Cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu da senin amcan, Prof. Dr. Emin Bilgiç’in damadı. Korkarım bu eniştenizin de aleyhine geçeceksiniz?

Son olarak şunu söylüyorum; Hz. Peygamber (asm) “Sadaka belâyı defeder” buyurmuştur. Hz. Bediüzzaman “Risale-i Nur Anadolu’nun manevî sadakasıdır” diyor. Gelin Risale-i Nurdan elinizi çekiniz, bu hukuksuz yasaları ve bandrol etiketini yırtınız, düzeltiniz. Türkiye’yi manevî girdaplara sürüklemeyiniz. Acilen Saadet Hanımefendiden özür dileyiniz. 200 devlet ve 7 milyarlık büyük dünya ailesinden de bu yaptıklarınızdan dolayı özür dileyiniz. Çünkü bu muamele hiçbir dünya ülkesinde yoktur. Kendinizi durduğunuz yerde mahkûm ettiniz. Siyasî entrikaların sonu bu mu acaba?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*